04 Aralık 2013 06:00

Biriktirdikleri ile ilerleyenler

Biriken şimdilerde prömiyerini 2012’de iDANS Festivali’nde gerçekliştirdikleri ve 2013- 2014 sezonunda da D22’de (Eski Hamursuz Fırını/Galata) oynamaya devam ettikleri Beraberce Ölmek ile karşımızdalar. Melis ve Okan’la biriken’i ve D22’de gösterimini yaptıkları Beraberce Ölmek oyununu konuştuk.

Biriktirdikleri ile ilerleyenler
Paylaş

Elif Ekin Saltık

Her şey birikir/ Sözler düşünceler ve nesneler biçiminde/ Her şey birikir...” Gülten Akın’ın Biriken isimli şiirinin girişi bu dizeler. Melis Tezkan ve Okan Urun’a esin kaynağı olan şiir, kurdukları sanat topluluğunun ismi olmuş. Biriken şimdilerde prömiyerini 2012’de iDANS Festivali’nde gerçekliştirdikleri ve 2013- 2014 sezonunda da D22’de (Eski Hamursuz Fırını/Galata) oynamaya devam ettikleri Beraberce Ölmek ile karşımızdalar. Melis ve Okan’la biriken’i ve D22’de gösterimini yaptıkları Beraberce Ölmek oyununu konuştuk.

 BURADA TOPLAŞIP ÖLMEK FAZLASIYLA ‘BEDAVA’

Beraberce Ölmek oyununda İnternet’e verilen bir intihar ilanı ve bu ilana cevap bekleyen bir kadın ve bir erkek var. Neden karakterlerde toplu intihar isteği var?

M.T.: İki önemli sebep var aslında ‘toplu intihar’ eyleminde. Birincisi, toplumsal bir olgu. Felaket zamanlarında kendimizi karşılaştırmayı pek sevdiğimiz Japon toplumunda intihar ne kadar gerçekse, Türkiye için bir şekilde absürt duyuluyordu. Japonlar için onurlu, Türkiye’dekiler için günahtı bu. İkincisi, yaşamın bu kadar zor kazanıldığı topraklarda toplaşıp ölmek fazlasıyla “bedava”. Bu absürtlüğü, hayatında kalabalıklara pek karışamamış, kendini ne toplu bir eylemin parçası ne de gerekli hissedebilmiş bir “anti-kahraman”ın bedeninde görmek istedik. Bir şekilde içinde bulunduğumuz umutsuzluğun ve tek başına kalmışlık hissinin de metaforuydu bu durum. Bunlar Gezi’den önce, her şeyin çok ağır geldiği, çıkışsızlık hissinin yoğunlukla yaşandığı, kalabalıkların anlamsız geldiği dönemde kurgulanmıştı tabii.

Bir bel fıtığı ağrısının verdiği acı ya da siyatik sinirinin verdiği ağrının “bası” şeklinde anlatılması eğlenceli ve güzel. Yaşamımız bu ağrılar, sızılarla mı çevrili, yoksa  bunları fazlaca mı abartıyoruz?

O. U.: İnsanlar bir araya geldiklerinde ilk önce ya ağrılarından, ya iyileşme süreçlerinden ya da hava durumundan konuşurlar. Bu hep böyledir. Çoğu zaman karşımızdakinin acısını dinlemeyiz, dinler gibi yaparız. Çünkü herkes aslında büyük ya da küçük hep kendi acısıyla meşguldür. Çok nadir anlarda ortak sızılar ve acılar söz konusudur; onun da kişiden kişiye algısı değişiktir. Ağrıları ve sızıları anlatmak “ben buradayım, yaşıyorum” demenin bir yolu aslında.

Geçmişe, nefretle karışık bir özlem duyuluyor. Bunun dışında yaşamla ilgili birçok şey dert ediliyor oyunda. neden sorguluyorsunuz bunları?

M.T.: Geçmişle gelecek arasında takılıp kalmış,  burun sızısı tadında hayatlar... Nostalji, var olmanın şartı gibi değil mi bazen? Nostaljiksen varsın, çünkü ‘bir hikayen var’. Sonra bir de birileri bize devamlı değişmemizi, en güzelinin değişmek olduğunu söylüyor. “Değiştir!” Neyin “doğru” olduğunu bilmemekle beraber, günün sonunda kalan: Ayak uydurabildiklerimiz ve uyduramadıklarımız. Bu bazen taciz tadı bırakıyor, o kadar şiddetli.  O yüzden bunlarla uğraşıyoruz: Nostaljiyle, alışkanlıklarla. Bunları sorgulayarak ve sorgulatarak, bir anlığına bile olsa zamanı durduruyor hissine kapılabiliyoruz; bu iyi geliyor.

İNSANLAR HAREKETE GEÇEBİLDİ

Tüketmeyi,insanların birbirini anlamamasını konuştuk peki ‘ne yapmalı’ sorusuna oyun ne cevap veriyor?

 O. U.: Bir sihirli değnek sayesinde bir gün herkesin aynı anda tüketmeyi keseceğini düşünmüyorum. Bazen, bazı zamanlarda, bir anda, fark etmeden birikmiş karşı çıkışların, direnmelerin ve öfkelerin insanları gerçekten sihirli değnek değmişçesine harekete geçirdiğini hep birlikte gördük. İşte o anlar için umut beslemek önemli.

M.T.: Herkes kendi mücadelesini vermekle, yine kendine karşı sorumlu. Tüketmeyi kesemeyiz ama, tükettiğimiz insan da olsa nesne de olsa, tam anlamıyla doymanın asla mümkün olmayacağını aklımızın bir köşesinde tutabilirsek çirkin birer canavar olmaktan ve daha da çirkin canavarlar yaratmaktan kurtuluruz belki.

SANAT ALANLARINDA ÜRETMEK İSTEDİK

Biriken hangi ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıktı, topluluğu kurarken yapmak istedikleriniz neydi, bu zamana kadar neler yaptınız?

O. U.:  ‘biriken’ 2006 yılında yaptığımız ilk performans işimiz “Şimdi Bizim Evin Yerinde Çukur Var”la aynı anda ortaya çıkmış oldu. Sadece tiyatro değil, farklı alanlarda da iş üretmek isteğiyle yola çıktık. Sahne işleri arasında bilinenleri “Yakındoğu’da İhanet” ve “Yala Ama Yutma!”dır.

M.T.:  “Şimdi Bizim Evin Yerinde Çukur Var” üzerine çalışmaya başladığımızda beraberliğimizi anlatan (kumpanya, kolektif, grup ...) bir kelimeye, üretme sebebimizi yansıtan bir başlığa ihtiyacımız varmış gibi geldi. ‘biriken’, esin kaynağımız olan Gülten Akın şiiri de göz önünde bulundurulduğunda, kulağımıza en güzel gelen kelimeydi. “Her şey birikir /  Sözler düşünceler ve nesneler biçiminde / Her şey birikir”. Biz de biraz böyle işliyoruz aslında, beraber ya da ayrı, biriktirdiklerimizle.
 

Bundan sonraki projeleriniz nelerdir?

Mayıs ayında yeni bir oyun olacak. Özgün bir metin. Uzun zamandır çalışmayı istediğimiz Meral Çetinkaya ile çalışacağız. Şimdilik bilgiler bunlar.

ÖNCEKİ HABER

Fırtına Trabzon’da can aldı

SONRAKİ HABER

Gezici’de Tuncel Kurtiz gecesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...