12 Haziran 2025 00:05

Sosyal demokrasi’ye ‘sosyalizm’ etiketi asmak!

YAZIYI DİNLE

Örsan K. Öymen’in Cumhuriyet’te yayımlanan “Sol nedir?​” başlıklı makalesinde (09.06.2025), “Sol” ve “solculuk” kavramlarına atfedilen anlam kargaşasından söz ederek ve bu kavramlara güya açıklık getirmek üzere yaptığı tarif ve tanımlamalar, ilk kez karşılaşılmayan karartma ve çarpıtmanın bir kez daha yinelenmesine örnek oluşturuyor. Kendi deyişiyle ‘sol veya solculuğu’ bir ideoloji olarak niteleyen Öymen, kapsamlı olması bir yana, temel karakteristik özelliklerine dair ortalama bilgi sahibi olmadığı anlaşılan bir konuda söz söylemeye kalkmanın zorluklarını sergilediği makalesinde “Sosyalizm de ana hatlarıyla ikiye ayrılır” diye belirttikten sonra “Bir tarafta, ekonomik sınıfları tamamıyla ortadan kaldırmayı ve sınıfsız toplumu hedefleyen komünizm; öteki tarafta, ekonomik sınıfları ortadan kaldırmayan, ancak sınıflar arası uçurumu ve gelir dağılımını dengelemeyi amaçlayan demokratik sosyalizm, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk” diye yazıyor.

Sınıfsız ve sömürüsüz komünist toplum üzerine söylenebilecekleri saklı tutarsak, bu formülasyonun bağlantılandırılmış ikinci bölümünün sosyalizm ile ‘haşşa ve katta’ bir ilişkisi yoktur. Aralarında CHP’nin de bulunduğu bazı kapitalist parti fraksiyonlarının “Sosyalist Enternasyonal” adı da verilen bir uluslararası organizasyon çatısını da kullanarak sosyalizm ile alaka ve bağlantıları varmış gibi bir aldatmacaya başvurdukları doğrudur. Ne ki, adına ister “demokratik sosyalizm” ister sosyal demokrasi veya demokratik solculuk densin, Öymen’in formülasyonunun ikinci kesiminde yer alan burjuva akım, parti ve görüşlerin sosyalizm ve sosyalizmin gerçekleştirilmesi mücadelesiyle bağlanmış herhangi amaçsal ve güdüsel ilişkisi yoktur. Onların “merkezin solu”nda olmaları ya da kendilerini öyle tanımlamaları, sermaye sisteminin faşist, demokrasi düşmanı ve gerici öteki partilerinden farklarına ve “daha adil, daha insani bir düzen”den yana olduklarını söylemeleri, sosyalist olduklarını göstermez. Bu ‘düzlem’de yer alan partilerin hiçbiri Öymen’in iddia ettiği gibi, “Sermaye sınıfının emekçi sınıfını sömürmesini farklı yöntemlerle de olsa engelleme” program ve politikasına sahip değillerdir. Kapitalist üretim tarzı ve onun işleyiş yasaları zemininde süren ilişkilerin “daha adil şekilde” sürdürülmesi programlarının sosyalizm ile ilişkisi yoktur.

Öymen ve aynı anlayışa sahip olan yazar ve akademisyenler, karma ekonomi uygulamasını sosyalizm ile ilişkilendirirken bir çarpıtmaya da başvurmuş oluyorlar. Öymen’in “demokratik sosyalizm” ve “sosyal demokrasi” iddialı partilerinin ‘Ekonomide özel sektöre de alan açmakla birlikte, özel sektörü güçlü bir kamu sektörüyle dengelemeyi’ hedeflemeleri, kapitalist sömürü ilişkileri zemininde düzenlemelerin sınırları içindedir. Sosyalizmin başlıca temel özelliği emek gücü sömürüsüne dayanan üretim ilişkileri ve bunun ürünü kapitalist özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve kimsenin kimseyi sömürmediği toplumsal üretim ve ilişkilerin oluşturulmasıdır. Kapitalist karma ekonomi, emek gücü sömürüsünü ortadan kaldırma gibi bir özellik göstermez, uygulayıcılarının böylesi bir hedefi yoktur, olmamıştır ve iddia ne olursa olsun kapitalizmin devamı koşullarında gerçekleşir olma olanağı yoktur. Sömüren ve sömürülen sınıfların varlığını sürdürdüğü koşullarda, ekonomik-politik önlem ve uygulamalarla “sınıflar arası uçurumu ve gelir dağılımındaki dengesizliği” azaltmayı öngören politikaların emekçiler yararına bazı sonuçları kuşkusuz olacaktır. Ne ki bu durum sömürünün devamına engel oluşturmayacağı ve burjuvazi, fırsat bulduğunda kendisi aleyhine her uygulamayı ütersine çevirme olanak, güç ve konumda bulunacağı için, bu durum ilişkilerin ve sistemin temel özelliklerinde değişime yol açmayacaktır.

İşçi sınıfı ve tüm diğer emekçiler “daha çok kazanandan daha çok vergi” alınmasını, “düşük ve orta gelirli kesimin vergi yükünü(n) ” azaltılmasını, siyasal ve sendikal örgütlülük önündeki engellerin kaldırılmasını, parasız eğitim ve sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilmesini ister ve bunun için mücadele ederler. Ne ki, bu alanda kaydedilecek ilerlemelerin emek gücü sömürüsünü ortadan kaldırma özelliği göstermediğini de bilmeleri gerekir. Ö. K. Öymen gibi ‘sosyal demokrat’ ve ‘Kemalist’ yazarlar ise yukarıdaki türden bağlantılandırmalarla bu gerçeği bulanıklaştırmaktadırlar.

Öymen’in son on yıllarda sosyalizm karşıtı akımların doğrudan saldırılarının yanı sıra “kimlikçi sorunlar” araç edilerek sosyalizm ve “sol ideoloji”nin “İçinin boşaltıldığı” yönündeki sözleri ise ikili bir özellik gösteriyor: Sosyalistler kuşkusuz baskının her türüne karşı mücadele etmişler ve edeceklerdir. Ancak “insan hakçılığı” ve “eşitçilik” anlayışının salt sosyalist görüşle, sosyalizm mücadelesiyle bağlı olmadığı da doğrudur. Tutarlı burjuva demokratları siyasal hak eşitliğinden, doğanın ve yaşam alanlarının korunmasından yana olabilir, toplumsal cinsiyetçi ayrımcılık ve baskıya karşı çıkabilirler. Sosyalizm mücadelesi siyasal demokrasi mücadelesini dışlamaz tersine onu dayanak alır ve fakat o sınırlara kapanmaz, onu aşar ve baskı ve sömürünün olmayacağı toplumsal üretim ilişkilerinin hakim olacağı bir yeni dünyanın kuruluşunu hedefler. Kapitalizmi düzenleme iddiasındaki sosyal demokrasi bundandır ki sosyalist ideolojiyle kapsam birliğine sahip değildir ve ona, taşımadığı, sahip olmadığı özellikler atfetmeye çalışanlar, işçiler başta olmak üzere emekçi halk kitlelerini aldatıcı bir faaliyet göstermiş olurlar.

ABONE OL

A. Cihan Soylu

Sosyal demokrasi’ye ‘sosyalizm’ etiketi asmak!
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et