Cehaletin yeni tanımı
Bu çağ cehalet kavramına, bilgisiz, eğitimsizden farklı manalar kazandırdı.
Cehaletin içinde artık insan doğasının en çiğ kötülüğü saklı.
İnsanlığın iyiliğine bir kural var, bir yasa ya da bir etik mesela, bunu öğrenebilir ama öğrenmeyi reddediyor. Sorgulayabilir, soruları reddediyor. Hakikati arama hevesi yok çünkü hakikatin getirdiği yükü sırtlanmak istemiyor. İşine gelmiyor. Zihinsel tembelliğin lüksünü göklere çıkararak bilgisizliğin bayrağını gururla taşıyor. İnanmayı bilmeye, itaati isyana, biatı meraka tercih ediyor.
“Biliyor da ne oluyor?” diyor bilenin ardından. Merak etmeye, öğrenmeye, bilgi edinmeye dair hazlardan bihaber. Gücü, satın alabilmekten ibaret sanıyor.
Satılmayı da dert etmiyor böylece. Alt tarafı daha güçlüye hakkını teslim ettim diyor geçiyor.
Felsefe can çekişiyor, bilim çaresiz, sosyoloji saç baş yoluyor, psikoloji kimsenin umurunda değil.
Yuvarlanıp gidilmiyor.
Bilgiyi, hakikati, soruları reddedince yalan boşa düşüyor, alıp cebine koyuyor, yakasına takıyor, boynuna doluyor. Ne olacakmış yalansa yalan, o inanıyor ya ona yetiyor. Hak yerine çıkarı koyuyor. Çıkarı varsa orada oluyor, çıkarı varsa her hakka basıp geçiyor. Ve bu yangın her yeri sarıyor.
Dünyaya bir çocuk getirmenin, uykusuz gecelerde büyütmenin, ateşi azıcık yükselse telaştan öleyazmanın, ilk adımında, okumayı söktüğünde yaşanan heyecanın ne olduğunu bilmez gibi çökebiliyor başkasının evladının hayatı üzerine. Başkasının hayatı üzerine düşünmek zoruna, empati gücüne gidiyor. Yapası yok. Bir güç vermişler eline, yap demişler, kolayına geliyor. Bir evlat sahibi olmanın ne demek olduğunu bilmiyorcasına bir kötülüğü insan hiçbir yere konduramıyor.
Çok zor sınavlar, liselere giriş sınavı bile zor, üniversitelerin iyisine girmek iyice zor. Okumak çok zor. Dünya değişiyor, bilinmesi gerekenler çığ gibi büyüyor. Bir dersi alırken yenisini baştan var etmek gerekiyor, bazı meslekler ortadan kalkıyor, yenileri icat oluyor. Çok merak lazım, çok soru, çok çaba, çok zeka, çok yorum...
Bu zor işlerin başına birileri geliyor, kolayca. Zorun altına elini koymuyor. İstenmediğini, hak etmediğini, beceremediğini, mahvedeceğini bilmek istemiyor.
İnandığını savunuyor: Gücüm var, güç bende.
Hiçbiri olduğu yere yakışmıyor.
Sonucunda da çocuğa tarikat kıyafetleri, gence işçi tulumu, üniversiteliye hücre yakışmıyor.
Gözleri uykudan acırken sabahlara kadar ders çalışmamış gibi kötüler, sınavda elleri stresten hiç terlememiş gibi, mülakatta ter dökmemiş gibi kötüler, sınav sonucu beklerken nabızları deli atmamış gibi kötüler, çocuğu evde değilken huzursuzluktan uykuları kaçmamış gibi kötüler, evladına gururla bakmamış gibi kötüler, çocuğu için bir hayal kurmamış gibi kötüler.
İki çocuk annesiyim, tutuklu çocukların içeride geçirdiği her gecenin yükünden iki aydır uykusuz haldeyim. Milyonlarca ana-baba ile aynı haldeyim.
Bu acıyı anlamak için çocuk doğurmak gerekmediği kanaatindeyim, insan olmak yetiyor, anlamak istemek yetiyor, kendine bir iki soru sormak bile yetiyor.
Bu dünyanın hazzını, karbon ayak izi yüzünden doğanın affetmeyeceği lüks otomobillere, özel jetlere, göz kanatan dekoruyla parayı haybeye yutmuş mülklere indirgemekteki cehaleti yüze vurmak gerektiği düşüncesindeyim.
Bilmediğin bir şey öğrenmek, gitmediğin bir yeri görmek, tanımadığın kültürü gözlemlemek, merakını gidermek, bir insanın hayatına dokunmak, birinin iyiliğine neden olabilmek, paylaşmak, bölüşmek, üretmek ve insanları sadece insan olduğu için sevebilmek çok daha uzun zamana yayılan bir hazdır. Rekabetçi değildir, otorite yargılasa da gerçek anlamda hukuki bir cezaya tabi de değildir. Çıkarı hakla takasın sonu muhakkak ezadır.
Bu dünyada gücü, yapabilmekten ibaret sananın cehaletini açık konuşmaktan yanayım.
Güçlü olan, yapabilme şansı tanındığı halde, suça ortak olmayı tercih etmeyendir. Kaybedeceklerinin hesabını yapacak kapasitesi olmasına rağmen usunu, onurunu, gururunu harmanlayıp suça, usulsüzlüğe direnip başına gelenlere göğüs gerebilendir.
Ne gençler cahil ne de ebeveynleri.
Meydanları, adliye koridorlarını, emniyet nezaretlerini, cezaevlerini tıka basa dolduran herkesin muhakeme yeteneği yerinde. Muhakeme-hakim-mahkum-mahkeme hepsi Arapça hkm kökünden gelir.
Yanıtları biliyor olmamız, soru sormamıza mani değil, bilmemeyi tercih eden kötülük düşünsün yanıtı:
“Yatarı olmayan suçtan, bu gençler neden içeride?”
Evrensel'i Takip Et