23 Mayıs 2025 00:10

AB’nin İsrail ikilemi: Sert mesajlar, kusursuz destek

İsrail, Filistin halkına karşı insanlık sınırını çoktan aştı.

Sivillere yönelik katliamlar, toplu sürgünler, infazlar, işgaller bitmek bilmiyor. Bugüne kadar bütün olup bitenler karşısında “üç maymun”u oynayan Avrupa Birliği (AB), nihayet salı günü İsrail’e karşı bir karar aldı.

Kararın asıl nedeni İsrail’in Gazze Şeridi’ne temel gıda maddelerinin ulaşmasını engelleyip insanları açlığa ve kıtlığa mahkum ederek göç etmeye zorlaması. Hedef, Gazze’yi insansızlaştırarak, ABD Başkanı Trump’ın hayalindeki “Ortadoğu’nun Riviera’sı” yapmak.

ABD-İsrail planına karşı Batı’dan düşük dozajlı da olsa tepkiler gelmeye başladı. Kanada, Fransa ve İngiltere ortak bir açıklamayla İsrail’e yönelik yaptırımlar gündeme getirdi. İngiltere bir adım ileri atarak İsrail ile serbest ticaret anlaşmasını dondurdu. AB de, Almanya’nın engelleme girişimlerine rağmen İsrail ile ortaklık anlaşmasını 10’a karşılık 17 oyla iptal etmeyi de içeren ‘Gözden geçirme’yi kabul etti. Oylamada Almanya ile aynı yönde oy kullanan bazı ülkeler dikkat çekici: Macaristan ve İtalya. Birisinde aşırı sağcı Viktor Orban, diğerinde faşist Giorgia Meloni başbakan.

Görüldüğü gibi, İsrail’deki gerici faşist hükümete tam destek konusunda Almanya’nın muhafazakar-sosyal demokrat hükümeti, aşırı sağcılar ve faşistlerle aynı safta. Buna rağmen Der Spiegel dergisi bu hafta kapaktan “Gazze Savaşı Almanya-İsrail ilişkilerini nasıl zorlaştırdı?​” diye sorarak “Yabancılaştırdı mı?​” başlığını kullandı. Hem de bir “yabancılaşma”, “soğuma” olmadığı, “tam desteğin” sürdüğü bilinmesine rağmen...

Her ne kadar AB dışişleri bakanları toplantısında İsrail ile ortaklık anlaşmasının gözden geçirilmesi kararı çıksa da, bunun hayata geçirilmesi zor. Anlaşmanın dondurulması ya da iptal edilmesi için oy birliği gerekiyor ve bu mümkün görünmüyor. Bu durum, AB’nin İsrail konusunda tam bir bölünmüşlük içinde olduğu anlamına geliyor.

28 Mayıs 2024’te İrlanda, İspanya ve AB üyesi olmayan Norveç, Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyarak İsrail’e tutum almıştı. Slovenya da sonradan bu ülkelere katıldı. Filistin’i tanıma, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Netanyahu’yu insanlık suçu işlediği için arananlar listesine koyması da caydırıcı olmadı.

AB üyeleri Polonya, Çekya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Kıbrıs ve İsveç çok daha önce Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıdılar. Malta ise 1988’de Filistinlilerin bir devlet kurma hakkını tanıdı, ancak devleti tanımadı. Yunanistan parlamentosu ise 2015’te hükümeti Filistin’i devlet olarak tanımaya çağırdı, ancak hükümet buna uymadı.

German Foreign Policy’nin yazdığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Filistin’i tanımayı planlıyor, ancak karşılığında birkaç Arap ülkesinin de İsrail’i tanımasını hedefliyor. Bugünkü koşullarda İsrail’i tanıyacak bir-iki Arap ülkesi bulması pek mümkün değil.

Denilebilir ki; Avrupa’da Yahudilere karşı geçmişte yapılan soykırımı gerekçe göstererek bugünkü İsrail’e en fazla askeri ve siyasi destek veren ülke Almanya. Filistin ve Gazze’de olup bitenlere rağmen eski ve yeni hükümetler kusursuz desteğe devam ediyor. Hatta seçim öncesinde Başbakan Friedrich Merz, hakkındaki arama kararına rağmen Netanyahu’yu Berlin’e davet edeceğini söylemişti.

Yaşanan büyük insanlık dramına rağmen destekte bir sarsılma yok. Federal İstatistik Dairesinin verilerine göre, İsrail 2024’te sahip olduğu silahların yüzde 66’sını ABD’den, yüzde 33’ünü Almanya’dan, yüzde 1’ni İtalya’dan satın aldı. Almanya’nın İsrail’e verdiği silah oranı daha önce yüzde 31 idi.

Her iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin başlamasının 60. yılı dolayısıyla 12 Mayıs’ta Berlin’de, 13 Mayıs’ta Kudüs’te cumhurbaşkanlarının katılımıyla yapılan törenlerde “İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın değişmez dış politikası olmaya devam edeceği”nin altı bir kez daha kalın bir şekilde çizildi.

Hal böyle olunca, İsrail’de iktidarda kimin olduğu ne yaptığı Almanya için sadece bir ayrıntıdan ibaret. Kusursuz desteğin “İsrail’in güvenliği” adına yapılması ayrıca sorunlu. Ortada İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir güç kalmadığı gibi, İsrail Ortadoğu’da komşu ülkeler için ciddi bir tehdit. Bu saldırgan politika, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanında İsrail’e karşı tepki ve öfkeyi büyütüyor. Geçtiğimiz hafta sonu Londra ve Lahey’de yüz binlerin sokağa çıkması da bunun ifadesi.

İsrail devletine her eleştirinin “antisemitizm” olarak damgalandığı Almanya’da da İsrail devletinin yayılmacı politikasına tepki var. Ancak bunun sokaktaki yansıması henüz zayıf. Filistin halkıyla barış içinde bir arada yaşamayı savunan Yahudilerin sesi gür çıkmadıkça kan, gözyaşı, zulüm devam edecek. AB’yi asıl harekete geçirecek olan da Avrupa halklarının soykırıma karşı yükselen çığlığı olacak. Yoksa alınan kararlar kağıt üzerinde kalmaya devam edecek.

ABONE OL

Yücel Özdemir

AB’nin İsrail ikilemi: Sert mesajlar, kusursuz destek
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et