Evet, yepyeni bir anayasa
PKK 12. Kongresi Divanı tarafından açıklanan, Sonuç Bildirgesi, yıllardır zaten gündemimizden hiç düş(e)meyen yeni anayasa/anayasa değişikliği tartışmalarını bir kez daha harladı. Sonuç Bildirgesi’ndeki 1924 Anayasası eleştirileri[1], Erdoğan’ın bir anayasa değişikliğiyle birlikte yeniden -belki de yeniden iki kere (2028 ve ardındaki seçimlerde) daha- seçilmesine hukukî kılıf bulacağı;[2] Türkiye’yi kendi üzerine göre dikilmiş bir (sözde/ illiberal/ pseudo) demokrasi elbisesine -daha önce bunu[3] bir haute couture politik yapı olarak tanımlamıştım- mecbur bırakma endişelerine eklendi. Bu, neredeyse 1982 Anayasası ile yaşıt[4] “Mevcut darbe Anayasası’nın kaldırılarak sivil/demokratik bir anayasa yapılması” arzusunu “Ya Anayasa değişirse!” endişesine tahvil etti. Bir yanda neredeyse ilk halinden bu yana üçte ikisi değişse de bir türlü sivilleşemeyen ve demokratikleşemeyen bir 1982 Anayasası, diğer yandan da yeni bir anayasa ya da anayasa değişikliği ile Kürtlere otonomi/özerklik vb. verileceği ve Erdoğan’a yeniden seçilme imkânı tanınacağı endişeleri.
Ben söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Endişe gerekliliği ortadan kaldırmıyor. Ayrıca, en çok da, şiddetin dışında her şeyin ama her şeyin rahatlıkla tartışılabileceği bir siyasal/toplumsal iklime ihtiyacımız var. Unutmadan, bir kalp ameliyatından endişe etmeniz ameliyat olma zaruretinizi ortadan kaldırır mı, bu da aynı minvaldir.
Bu Meclis Anayasa yapabilir mi?
Hukuk tartışmalarına girmeyeceğim; nitekim, mevcut Anayasa’nın bir anayasa değişikliği için şart koştuğu şekil ve öz şartlarını yerine getirdikten sonra neden yapamasın? Sorum şu, dert bağcıyla hırlaşmak değil de üzüm yemekse, dert gerçekten sivil/demokratik bir anayasa yapmak olacaksa, bunun koşulları basit, evet gerçekten basittir.
Mevcut TBMM -pardon yanlış yazmış olabilirim Saray Rejimi, reistokrasi, desem daha mantıklı- ivedilikle düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırır, ardından da seçim barajını %2-3 gibi makul bir seviyeye indirerek yasama temsiliyetinin önünü açar. Emin olun ki, düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak için hukukî kılıflar uydurmak, bu özgürlükleri hâkim kılmak için yapılması gerekenlerden daha çetrefilli işler. Ecnebiler “Roket bilimi değil!” diyorlar ya, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri ortadan kaldırmak da gerçekten atla deve değil. Seçim barajını düşürmek ise bir dilim pasta; çocuk oyuncağı.
Toplum anayasayı, demokratikleşmeden, sivilleşmeden, Kürt Sorunu ve onun çözümünden ne anladığını -ve elbette diğer tüm toplumsal sorunları da- tartışmaya başlar; bu arada da temsil gücü yüksek bir yeni TBMM seçilir: Hiç kuşkusuz, seçim barajının düşürülmesi ve adil bir seçimin yapılması, parlamento desenini daha mülevven, daha revnaklı, rengarenk ve cıvıl cıvıl hale getirecektir.
Anayasa yazmak teknik bir iştir. Toplum bir anayasa ya-za-maz. Anayasayı kaleme alma, yazma, ete kemiğe bürüme işi, sadece ve sadece alanında uzman hukukçuların işidir. Ancak toplum bu (yeni) anayasadan beklentilerini tartışmıyorsa, sosyal bilimciler (siyaset bilimciler, ekonomistler, sosyologlar, tarihçiler…) bu tartışmaların sosyo ekonomik veçhelerini analiz etmiyorsa, temsil gücü yüksek bir ulusal mecliste bu anayasa enine uzununa değerlendirilip kabul edilmiyorsa hukukçuların yazacağı bu metin de bir “anayasa” olmaz; jüdokrasi/jüridokrasi tartışmalarına hiç girmeyelim. Yeni anayasa ya da kapsamlı anayasa değişikliğinin kakistokratik (niteliksizler yönetimi) bir değişim değil de adı üstünde ana-yasal bir değişim olması bekleniyorsa toplumun desteğine, bilim insanlarının yönlendirme/analizlerine ve hukukçuların meslekî bilgilerine ve ve belki de en önemlisi yönetici elitlerin -bunu sadece siyaset bilimi anlamında kullanıyorum- koordinasyonuna ihtiyacımız olduğu da açıktır.
Bir kapsamlı anayasa değişikliği ya da yeni bir anayasa yapmak öncelikle toplumsal meşruiyet gerektirir. Toplumsal meşruiyet de her şeyden önce bu sürece toplumun bizzat ve bilfiil katılmasını zorunlu kılar. Toplumun bizzat ve bilfiil anayasa yapım sürecine katılmasının ön koşulu ise toplumun, bu süreçte, asgarî hukuk kurallarına uyulacağına inan(dırıl)ması ve düşünce ve ifade özgürlüğünün garanti altına alınması ile sağlanabilir.
Bu Meclisle anayasa yapılabilir mi?
Ne Saray’ın demokratikleşmek gibi bir niyeti var ne de mevcut TBMM’nin Saray’a rağmen bir gücü. Ancak 19 Mart’tan bu yana koşullar o kadar değişti ki. Üniversiteler sokakta; gençler sadece İmamoğlu’na özgürlük istemek için değil -aslında- kendi gelecekleri, kendi hayalleri, kendi umutları için sokaktalar. Kadınların susmaya hiç niyetleri yok; dayak da yeseler “söz”lerini esirgemiyorlar. CHP bile değişti; toplumsal muhalefet, topyekûn, korku duvarını çoktan aştı. Ekonomik kriz geniş yığınların gelecek beklentilerini/umutlarını artık daha farklı biçimlendirmekte “…gemide güverte yolcusu, tirende üçüncü mevki, şosede yayan” büyük insanlık silkindi bir kere. “Ve güneş doğarken hiç umut yok mu. Umut umut umut. Umut insanda”
Dayanışmayla, dostça ve hoşça kalın.
Dipnotlar:
- ^ Sonuç Bildirgesi’nde 1924 Anayasası iki yerde geçer. Metnin henüz başında Divan, PKK’nın tarihinden bahsederken “Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.” Der. İlerleyen paragraflarda ise Öcalan’ın “Apo Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşmasının ve 1924 Anayasasının öncesini referans alarak, Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi[ği]” belirtilir. https://bit.ly/4kpK1Ia
- ^ Bu endişeler zaten vardı ama özellikle Bahçeli’nin 2024 Kasım’ındaki partisinin Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamalarla iyice ete kemiğe büründü. Bahçeli şöyle diyordu: “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılının inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir" dedi. Geçtiğimiz günlerdeki 'terör bitmeli' çağrısını yineleyen Bahçeli, "Ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan terörist başı, terörün bittiğini söyleyecekse haydi DEM grubuna gelsin söylesin, umut hakkından da istifade etsin. Teklifimde ısrarlıyım, sözümün arkasındayım”. https://bit.ly/4jZQA4e
- ^ Mete Kaan Kaynar “Bir Haute Couture Demokrasiye Doğru” Evrensel, 28.04.2025. https://bit.ly/4doDtax
- ^ 1982 Anayasası kabul edildikten kısa bir süre sonra anayasa değişiklikleri gündeme geliyor ve ilk değişiklikler 17 Mayıs 1987 tarihinde yapılıyor. Anayasanın 67, 75 ve 175. maddeleri düzenleniyor. 67. maddede yapılan değişiklikle 21 olan seçme yaşı 19’a indiriliyor. 75. maddede yapılan değişiklikle 400 olan milletvekili sayısı 450’ye çıkarılıyor.
8 Temmuz 1993 tarihinde de değişiklik yapılıyor. 133. Madde değiştiriliyor ve radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek serbest hâle geliyor. Özel televizyonlara geçiş diyelim, onunla ilgili değişiklikler yapılıyor.
Daha sonra 23 Temmuz 1995 yılında bir değişiklik yapılıyor. Bu, Anayasada yapılan üçüncü değişiklik; hatırı sayılır değişiklikler yapılıyor bu kapsamda: 33, 53, 67, 68, 69, 75, 84, 85, 93, 127, 135, 149. ve 171. Maddelerde değişikliğe gidiliyor 23 Temmuz 1995 tarihinde. Bunun yanında başlangıç metninde de baştan aşağı bir değişikliğe gidiliyor. 12 Eylül Darbesi’ni olumlayan atıflar kaldırılıyor. Aynı zamanda dernek kurma hürriyetinde değişikliklere gidiliyor ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin getirdiği standartlar yakalanmaya çalışılıyor.
Anayasa’nın 143. maddesinde 18 Haziran 1999 tarihinde yapılan yapılan değişiklikle, DGM’lerde yer alan asker üyelerin yerine sivil yargıçların atanması sağlanıyor.
Ardından 13 Ağustos 1999 tarihinde bir değişiklik daha yapılıyor. Dikkat edelim AKP henüz iktidarda değil, AKP iktidara gelmeden yapılıyor bu değişiklikler. 13 Ağustos 1999 değişikliğinde 47, 125. ve 155. maddeler yeniden düzenleniyor ve “özelleştirme” kavramı gündeme geliyor. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinde doğacak uyuşmazlıkların, ulusal ya da uluslararası tahkim yoluyla çözümlenebilmesine olanak tanınıyor. Ayrıca bu kapsamdaki Anayasa değişiklikleri ile Danıştay’la ilgili değişikliler de gerçekleştiriliyor.
2001 yılında bir değişiklik daha yapılıyor. Bu değişiklikte anayasanın pek çok maddesinde değişiklikler yapılıyor. Yirmiye yakın madde değiştirilmiş ve kapsamlı değişikliklerden birisi. Tek tek bu değişikliklerin kapsamından bahsetmek mümkün değil (13, 14, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 28, 31, 33, 34, 36, 38, 40, 41, 46, 49, 51, 55, 65, 66, 67, 69, 74, 86, 87, 89, 94, 100, 118. ve 149. Maddelerde değişiklik yapıldı.)
Yedinci değişiklik de AKP’den önce yapılıyor. Ahmet Necdet Sezer’in milletvekillerinin özlük ve emeklilik haklarına ilişkin maddeyi referanduma götürme kararının ardından 86. Maddedeki düzenlemeyle ilgili bir değişiklik yapılıyor.
Özetle, AKP’nin iktidara gelmesinden önce de Anayasa’da kapsamlı değişiklikler yapıldı. AKP’nin iktidara gelmesinden sonra ilk değişiklik 26 Aralık 2002 tarihinde yapılıyor ve 76 ve 78 maddeler değişiyor. ”Milletvekilliği Seçilme Yeterliliği” başlıklı maddede yapılan değişiklik ile ”ideolojik veya anarşik eylemlere” ifadesi ”terör eylemlerine’‘ şeklinde değiştiriliyor.
AKP döneminin ikinci değişikliği, (10, 15, 17, 30, 38, 87, 90, 131. ve 160. maddelerinde değişiklik yapıldı.) 143. madde yürürlükten kaldırıldı. Anayasa Avrupa Birliği’ne (AB) uyum çalışmaları çerçevesinde değiştirildi.
21 Haziran 2005 tarihinde yapılan değişiklikle 133. maddedeki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) üye seçimine ilişkin düzenleme kabul ediliyor.
29 Ekim 2005 tarihinde 11. değişiklik yapılıyor. Bu değişiklikte, 130, 160, 161, 162. ve 163. maddelerde yeni düzenlemeye gidiliyor. 13 Ekim 2006 tarihinde yapılan değişiklikle 30 olan milletvekili seçilme yaşı 25’e indiriliyor… 10 Mayıs ve 31 Mayıs 2007’de değişikliler yapılıyor. 16 Ekim 2007 ve 9 Şubat 2008 tarihlerinde de değişiklikler yapılıyor…
Bir değişiklik de darbenin 30. yılında 12 Eylül 2010’da yapılıyor. Bu pakette de birçok değişiklik gündeme geliyor. Kapsamlı ve referandumla yapılıyor. Aynı zamanda. Yüzde 57,9 “Evet” oyuyla gerçekleşiyor bu değişiklik. 2018 yılında yapılan değişiklik de en bilinen değişiklik belki de. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne imkân sağlayan değişiklik.
Evrensel'i Takip Et