PKK’nin fesih kararından, önümüzdeki mücadele dönemine
PKK’nin 12. Kongresinde aldığı fesih kararı sonrasında yaptığı yazılı açıklama, farklı yorum ve tepkilere neden oldu.
PKK’nin feshinin Türkiye’de kapsamlı bir demokratikleşme sürecinin başlangıcı olacağı yönünde, destekleyici yorumlar yapıldı. İyimser demeçlerde TBMM tarafından gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının iyileştirilmesi, mahpusların serbest bırakılması ve sürgünlerin geriye dönüş yolunun açılması gibi dilekler ifade edildi.
Öte yandan metindeki “ortak vatan” vurgusuna rağmen, Lozan Antlaşması ile 1924 Anayasası’na ilişkin eleştirel cümlelere ve ‘soykırım’ ifadesine yoğun tepki gösterildi. Silah bırakma kararı sonrasında nasıl bir yol haritası izleneceğinin belirsiz oluşu eleştirildi. Fesih kararının PKK’nin Türkiye boyutu ile sınırlı tutulduğu iddia edildi. Mansur Yavaş’ın dile getirdiği ‘Konunun referanduma götürülmesi’ talebi yankı buldu.
Açıklamanın hemen ertesinde Evrensel’de atılan “Bahane Kalmadı” manşeti önemliydi. Evrensel yazarları, sürdürülen tartışmalara sınıf perspektifinden yapılmış katkılar sundu. Farklı kalemler tarafından yazılanlarda, gelinen noktanın bir ‘son’ olmak yerine yeni bir başlangıç olmasının geliştirilen mücadeleye bağlı olacağı, Erdoğan rejiminin ‘iç cephenin tahkimi’ ve ‘yeni bir anayasa’ beklentisine karşı dikkatli olunması gerektiği, barış çabalarının son dönemde demokrasi talebiyle alanları dolduran kitlenin taleplerine paralel ve ona sahip çıkan bir mücadele hattında ilerlemesinin zorunlu olduğu, emek ve demokrasi güçlerinin sürece emekçilerin ortak çıkarlarını esas alan bir yaklaşımla sahip çıkması gerektiği hatırlatıldı. Güvenlikçi ve ayrımcı yaklaşımların tozu dumana kattığı, milliyetçi çizgilerin depara kalktığı bir hafta ertesinde, konuyu sınıf mücadelesi ekseninde tartışmaya devam etmekte fayda var.
* * *
Devlet aklının temsilcilerince 2024 ekiminden bu yana bilgisi kamuoyuyla paylaşılan ve PKK’nin 12. Kongresinden çıkan fesih kararıyla zirve noktasına ulaşan gelişmeler tarihsel bir dönüm noktası anlamı taşıyor. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta duyurulan çağrısı ve PKK’nin fesih kararı sonrasında açıklanan metin Türkiye siyasetinde yeni bir dönemi başlattığı gibi, kanıksanmış siyasal iş birliği ve dayanışma hatlarında çok önemli değişikliklerin ön habercisi niteliği de taşıyor. Önümüzdeki günlerde, siyasetin sol/sosyalist yelpazesinde yer alan parti ve yapılar içinde yoğun tartışmalar yapılacağını ve bu tartışmalar üzerinden yol ayrımlarının yaşanacağını öngörmek için kahin olmak gerekmiyor.
PKK’nin 12. Kongresinden sonra açıklanan metinde yer alan şu satırlar bu çizginin gelecekteki siyasal mücadele anlayışına ilişkin ipuçları içeriyor: “Barış ve Demokratik Toplum süreci ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil eden Demokratik Toplum Sosyalizmi ile küresel demokrasi hareketi gelişerek adil ve eşit bir dünya oluşacaktır. Bu temelde başta Küresel Özgürlük Hamlesine öncülük yapan dostlarımız olmak üzere demokratik kamuoyunu demokratik modernite kuramı çerçevesinde enternasyonal dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.”
Bu paragrafta ve metnin bütününde “yeni” olarak ifade edilen ‘ideolojik ve siyasal başkalaşma’ya ilişkin köklü değerlendirmeler yapabilmek için sürecin somut siyaset içinde billurlaşmasını beklemek gerekiyor. MHP’den çoğalmış milliyetçi partilerin birbirinin önüne geçmek için sertlik yarışına girdiği, CHP’nin altında bulunduğu baskıyı hafifletebilmek amacıyla milliyetçi partilerin diline özendiği, Erdoğan rejiminin ekonomik krizi gölgede bırakıp siyasal ömrünü uzatmaya gayret ettiği bu karmaşık süreçte, fesih metninde sunulan kavramsal çerçevenin ve ideolojik yönelimin tahlili için, bahsi geçen tezlerin siyaset meydanında cisimleşmiş halini görmek bir zorunluluk.
Ancak, fesih sonrasında yayımlanan metinde yer alan “yeni” kavram setinin siyasal alanda nasıl somutlaşacağı beklenmeden, yaşanan gelişmeleri “yenilenme”, “yeni bir evre”, “Bir bağlamdan başka bir bağlama geçiş” olarak yorumlayan fazlasıyla iyimser yorumlara soğukkanlı yaklaşmaktan, halkların ve işçi sınıfının geleceği adına endişelenme hakkımızdan vazgeçmememiz gerekiyor.
İçinden geçtiğimiz bu son derece kritik tarihsel dönemece layık bir enerji ve atiklikle, PKK’nin feshi sonrasında kurulan sözü, ondan doğan eyleme bakarak değerlendirip, kolaycı iyimserliklerden uzak durmamız ve önümüzdeki yüzyılı etkileyecek bu dönüşüme hangi örgütsel mekanizmalarla cevap vereceğimizi, alışkanlıklarımızdan kurtulma cesareti göstererek kararlaştırmamız gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et