Topluluk gücüyle yaratılan “orman”lar: Mersin AKOB ve 68’liler Ormanı
8 Mayıs 2025 tarihinde Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Derneği’nin (AKOB) davetiyle “Kültürel miras: Kent hakkı bağlamında kültürel değerler, müşterekler” üzerine bir sohbet için, Mersin’de; AKOB, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Kent Konseyi, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Kültürhane ve D5 Sanat Ortamı ortaklığında bir araya geldik.
Bu yazıyı da katıldığım buluşmanın ilhamı ile kaleme alıyorum.
*
İlgili buluşma aslında AKOB’un Kültür Sanat Seminer dizisinin üçüncüsü. Benden önce Füsun Üstel ve Özlem Ece kültür politikaları üzerine konuşmuşlar.
AKOB, Mersin’de kültür ve sanat ortamını güçlendirmek üzere kente emek veren bir oluşum. Kendi adlarını taşıyan Web sayfalarında yer alan “tarihçe”ye göre derneğin kuruluşu 2008’e dayanıyor olsa da, tarihçelerinde sahip çıktıkları kentin kültür, sanat oluşumlarının emekleriyle beraber, 1980’lere dek uzanan bir kültürel sürekliliği okuyabiliyoruz. Kültürel, sanatsal faaliyetleri, yayından konsere, eğitimden gençlere alan açmaya dek çeşitlendiren AKOB, bir kültür ortamı inşasında derinlikli işbirliklerini mesele ediyor.
Kökleri, kentin kültür sanat ortamına yayılan; dalları, değdiği gençlerle filizlenen ağaçlar gibi…
*
Yazının başlığına taşıdığım “orman” ifadesi bu nedenle hem metaforik hem de somut/nesnel bir ormana işaret ediyor. Buradan AKOB’un etkinliğinde dile gelen somut ormana, 68’liler Barış Ormanı’na geçelim.
68’liler Barış Ormanı, 68’liler Barış ve Kardeşlik Derneği’nin emeğiyle, 34 yıl önce bir çöplükten dönüştürülmüş 200 dönüm üzerinde bir orman. Yazının görselinde yer alan fotoğraf, ormanın girişini ve “Üç Fidan” heykelini gösteriyor.
Mersin yıllardır çeşitli nedenle yoğun göç alan bir kent. Sadece nüfus hareketliliği değil, bulunduğu coğrafi konumun etkisiyle de önemli bir ticaret aksında. Ülkedeki kentleşme politikasının etkilerini de katarsak, kent yoğun bir biçimde dönüşüyor.
Doğal ögelerin imara açılarak hızla yapılı çevreye dönüştüğü bu kentte, tersine bir hareketle, bir çöplüğe dönüşmüş alanı, insan eliyle ormana dönüştüren bu devrimci hareket, burada mesele ettiğim kent hakkının tam da somut bir heterotopik örneği.
*
68’liler Ormanı bir “kent ormanı” ile kentin içinde bir orman halinin iki türünü de yaşıyor. Burada tartışmaya açmaya çalıştığım “kent hakkı” ile “kentte yurttaş hakkı, kentli hakkı” ayrımı gibi. İlki öznelerin karar verici olduğu, yaşam ortamını özgürce biçimlendirdiği bir hak, diğeri de sistemin tanıdığı çerçevede kurulan bir yaşam alanı hakkı. İzotopi ve heterotopi, ikisi de içiçe.
Şöyle açayım. Ormanlık alanın giriş kısmı, kentin içindeki bir orman, düzenli dikilmiş çam ağaçlarının yer aldığı toprak alanını çevreleyen özel bir zemin var. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin katkısıyla düzenlenen bu zeminde yürüyüş, koşu vb. spor faaliyetleri yapılıyor. Bir yanda endüstriyel üretim bir çocuk oyun alanı var, ama diğer yandan çocuklar her yerde oynayabiliyor. Ahşap da dahil, hiçbir piknik elemanı toprak zemine çakılmamış. Büyük pikniklerde Belediye’den geçici sandalye-masa geliyor, etkinlik bitince gidiyor.
Ormanın patika yollarla ulaşan diğer kısmı ise, bir “kent ormanı”. Kent hakkı gibi, modernitenin düzenlediği “yeşil alanın” ötesinde, doğayla insanın kurduğu bambaşka bir ilişki var burada. Vadi yatağında ağaçlar dağınık ve çok yoğun. İnsan elinin izleri zamanla azalmış, doğanın gücü etken.
*
AKOB ve 68’liler Derneği gibi, topluluk örgütlenmesini, doğayla ve kültürle kurulan bağlarla kuvvetlendiren, yurttaşlara müşterek alan açan, kamusal ortamlar yaratan ve yeni ilişkilenmeler kuran bu oluşumlar, hayli düşündürücü ve de yüreklendirici.
Mersin’de tanıştığım bu iki oluşum, Mersin’de veya ülkenin ya da dünyanın diğer yerlerindeki çokları gibi, bulundukları yerleri demokratikleştirmek adına çaba gösteriyorlar.
İki oluşuma da emek verenlerin adlarını burada tek tek anamasam da biliyorum ki, her biri “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamak adına bir topluluk olmanın arzusunu yaşıyorlar, yaşatıyorlar. Yolları/yolumuz açık olsun…
Evrensel'i Takip Et