Boğaziçi’nde kısa menzilli zevat
Boğaziçi Üniversitesinde bir salon. NY’yi konuk etmiş kendi gibi düşünen öğrenciler. Türkiye’nin en çalışkan öğrencilerinin girdiği üniversitede aynı fikirdeki öğrenci sayısı ekranda gördüğüm kadarıyla küçücük salonu dolduramayacağından dışarıdan da yandaşlarını çağırmışlar. Önde kadınlar. “Kadını dövsün ki erkek rahatlasın” diyen malum adamı o anda ne diyorsa, heyecanla dinliyorlar. Malum adam bir zamanlar “6 yaşındaki çocuk evlenebilir” demişti ama önde oturan renkli tesettürlü, Versace türbanlı kadınlar 6 yaşında evlenmeyip Boğaziçi’de okumayı, belki de tarihçi, mühendis olmayı tercih etmişler. Belli ki onlar için de 6 yaşında evlendirilebilecek çocuklar kendileri değil, işçi, emekçi, yoksul çocuklar.
Hadi diyelim bu iş psikiyatrinin, psikolojinin, sosyolojinin konusu, ama üniversitelerinde, “Hazreti Muhammed (SAV) yaşasaydı sopayla kovalardı” denen NY’yi istemeyen öğrencilerin protestolarına müdahale eden ve sayıları öğrencilerden fazla olan sivil, üniformalı kolluk nereden çıkıverdi o anda. Düşünsenize, üniversitenin bir salonunda 30-40 kişi ile bir toplantı düzenleniyor, dini bilgisi belden yukarıya çıkamamış NY artık ne söylüyorsa, dini öğrenmek için kitabı okuyup anlayacak kadar zeki olması beklenen öğrenciler NY’yi ağızları açık dinliyorlar. Arkadan bir genç, aralarında para toplayıp sosyete yiyeceği olacak kadar pahalanmış olmasına rağmen zar zor aldıkları bir yumurtayı atıyor. Ve sayıları yüzü bulan sivil, üniformalı polis yerden bitiveriyor. Ne yani, ülkemin 200 üniversitesinin hemen kapısının dibinde, ya da kantininde, ya da bahçesinde her an yumurta yakalamaya hazır 20-30 bin sivil, üniformalı kolluk mu bekliyor. Taksim meydanını, Tünel girişini, Ankara’nın parklarını, İzmir’in meydanlarını, Yozgat’ın köy yollarını filan hesaba katarsak 100 bin genç polis, sırf “Biri yumurta atar, bizde onu tepeleriz” diye boş boş bekliyor mu? Yazık değil mi bu polis gençlere, bu polis gençlerin zamanına? İçlerinde tarih okumuş, matematik okumuş, mühendislik okumuş, öğretmen olmuş ama atanmamış gençler var. Sırf biri bir yumurta atar diye günlerce boş boş oturup bekliyorlar mı üniversite kapılarında?
Hepsi bir yana, ya hocalara ne demeli. Yönetimde olan, kurullarda olan hocalara. Bu pis işe ortak olmasalar da aynı maaşı alacak olan hocalar, rektör yardımcıları, üniversite yönetim kurulu üyeleri, vs. hocalara ne demeli? Rektör hariç. Fizikçi ama, o hizmetinin(?) karşılığında Türkcell Yönetim Kurulu üyeliğinden çıkarıyor rızkını(?). Yaşı şimdi 60. 80 olunca ne diyecek, ne anlatacak, boşalan etrafına. Nasıl hesap verecek belki de biraz yükselen vicdanına?
AKP’nin, şimdi ebediyete göçüp Zindaşti ile öbür tarafta 3 kağıt açmak için kağıtları ayarlayan, o zamanın muktedirine yoğurt atan gençler, onları “Tamam. Anladık. Ama yoğurt atıp etrafı koltukları kirletmeseydiniz bari” diye çıkışan rektör başları dik dolaşıyor.
Yazık. Bu kısa menzilli zevat.
Tarihten de korkmuyorlar.
Evrensel'i Takip Et