PKK silah bırakıp kendisini feshetti: Şimdi ne olacak?
PKK; Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı üzerine 5-7 Mayıs’ta toplanan 12. Kongresinin “PKK’nin örgütsel yapısını feshettiğini”, “Silahlı mücadele yöntemini ve PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdığını” açıkladı.
Alınan bu karar AKP ve MHP tarafından sadece olumlu değil, aynı zamanda kendi “zaferleri” gibi de gösterildi.
Alınan karar; CHP’den, özgürlük ve demokrasi mücadelesi içinde çeşitli düzenlemelerde yer alan çeşitli örgüt ve çevrelere; bugüne kadar siyasetle pek de ilgilenmeyen çevrelerden onlarca yıldır Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünden yana tutum almış olan siyasi parti ve çevrelere kadar olumlu karşılandı.
Bahçeli’nin 23 Ekim’de mealen, “Terörist başı Meclise gelsin DEM grubunda örgütünü feshettiğini açıklasın!” demesinden beri böyle bir sürece karşı olduklarını cepheden açıklayan, o zamandan beri de giderek artan dozda bu konudaki karşıtlıklarını yükselten, MHP’den ayrılarak kurulmuş İYİP ve Zafer Partisi PKK’nin bu kararını da bölücülük, hainlik, teröristlik, ihanet… gibi bildikleri her kötü sıfatla suçladı.
PKK’nin 12. Kongresinin bildirgesi elbette siyasi bir gücün bildirgesi olduğundan, PKK’nin feshi ve silahlı mücadele ilgili kararını olumlu karşılamak; orada örneğin Lozan’la ya da “reel sosyalizm”, “demokratik toplum sosyalizmi” gibi kavramlarla ifade edilen anlayışa da katılmak anlamına gelmez. Hele de söz konusu olan barış ve devasa bir sorun olan Kürt sorununun demokratik çözümü gibi bir sorunsa, metinde öne sürülen her görüşü bugün tartışmanın yeri yok.
İktidarın sorun yaratabileceği iki konu
Ancak bildirgede sorunun demokratik çözümüyle bağlantılı olan iki konu, iktidar için sorun yaratabilecek mahiyette olduğu için önemli.
Bunların birincisi bildirgede sorun ve çözümüyle ilgi konuların TBMM’ye götürülmesine dikkat çekilmesi.
Bildirgede bu konuya ilişkin; “Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır. Aynı şekilde hükümet ve ana muhalefet partisi başta olmak üzere Mecliste temsili bulunan tüm siyasi partileri, sivil toplum örgütlerini… barış ve demokratik toplum sürecine katılmaya çağırıyoruz” deniyor.
Barış ve sorunun demokratik çözümü -şu partiyle bu parti arasında bir çözüm değil- toplumsal bir barış olacağına göre; TBMM’nin devreye girmesi ve gerekli yasal düzenlemeleri yapması zorunlu olacaktır.
Ama AKP ve MHP’nin metinde “hükümet ve ana muhalefet partisi” denerek CHP’nin hükümetle aynı düzlemde görülmesine ve bu öneriye sıcak bakıp bakmayacağı tartışmalıdır. Çünkü Cumhur İttifakı partileri, epeyce bir zamandır CHP’yi geçmişte HDP ve öncülü partilerin yerine koyarak “Arasına terörle mesafe koymayan”, “Türkiye partisi olmayan”, “Beka sorunu olan”… bir parti olarak göstermektedir. Dolayısıyla böyle önemli bir konuda bırakalım CHP’yle birlikte çözmeyi, CHP’ye karşı bir güç merkezi oluşturarak, CHP’yi dışlayan bir tutumu öne çıkarması daha güçlü bir olasılıktır.
İkincisiyse; PKK bildirgesinde sadece PKK’nin feshedildiğinin açıklanmasıdır.
Bildirge bu konudaki tutumu, “…PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” diyerek açıklıyor.
Bu söylenenden anlaşılan PKK’nin Türkiye’deki faaliyetlerine son verdiğidir. Özellikle de Suriye’de tamamen farklı bir süreç işlemektedir.
Oysa sorunun gündeme alınmasından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli ile iktidar sözcüleri; PKK’nin bu kararla sadece Türkiye değil Suriye’de PYD, İran’da PJAK’nin de feshedildiğini iddia ediyor.
Kürtlerin sadece Türkiye’de ne yapacağını değil; İran, Irak ve Suriye’de ne yapacağına karar verme yetkisi olduğunu iddia eden iktidarın, bu konuda sorun yaratacağını söylemek yanlış olmaz.
Sürecin ilerlemesi için atılması gereken olmazsa olmaz adımlar
Bazı konularda tartışmalar olsa da sonuçta PKK’nin silah bırakıp kendisini feshetmiş olması gerçekleşmiştir.
Şimdi Adalet Bakanı Tunç pek hoşlanmasa da “top iktidarda”dır. Yani şimdi sıra iktidarın kendi üstüne düşeni yapmasındadır!
Sorunun demokratik çözümü için ülkedeki siyasi iklimin demokratikleşmesi olmazsa olmazıdır. Bunun için de iktidarın adım atması gerekmektedir. Bu doğrultuda atılacak adımlar ise herkesin aklına ilk gelenlerdir.
Örneğin yargının üstündeki iktidarın vesayetine son vermek için bir yasal değişikliğe bile ihtiyaç da yoktur. İktidarın var olan yasa ve Anayasa’ya uygun davrandığı bir çizgiye çekilmesi yetecektir.
Ancak ülkedeki siyasal iklimin demokratikleşmesi için atılması gereken ilk ve olmazsa olmaz adımlar;
- Kayyımların geri çekilmesi ve seçilmiş belediye başkanları ile yöneticilerin görevlerine iade edilmesi,
- Çeşitli davalardan ceza verilmiş tüm siyasi tutsakların, gazetecilerin, aydınların, akademisyenlerin serbest bırakılması,
- Terörle Mücadele Yasası’ndaki “terör” tarifinin AYM’nin kararları doğrultusunda düzenlenmesidir. Ki bunun için Meclisin harekete geçirilmesidir. İYİP dışında tüm grupların destek vereceği dikkate alındığında, bu düzenlemeler TBMM’den kısa sürede geçirilebilir.
Ancak burada asıl sorun Cumhur İttifakı ve partilerinin atılması gereken bu adımları atmak isteyip istememesidir. Tek adam yönetiminin bugüne kadar antidemokratik kulvarda ilerlediği dikkate alındığında, PKK’nin kendini feshetmesi ve silah bırakması üstünden zafer ilan ederek bunu kendi partilerinin siyasi rantına çevirecek manevralara soyunmaları daha olası gözükmektedir.
Bu yüzden de demokratikleşme söz konusu olduğunda; demokrasi güçlerinin son haftalarda alanları dolduran yığınların taleplerine doğrudan sahip çıkan bir mücadele hattında ilerlemeleri, bundan sonrası için de belirleyici olacaktır.
Evrensel'i Takip Et