11 Mayıs 2025 00:10

Yasa işçiyi değil Koç Holdingi koruyor

Bu hafta, yasa ile grev yasağı kapsamında olan TÜPRAŞ’ta toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalandı. İşçiler TİS sürecinde her ne kadar zaman zaman üretimi etkileyecek eylemler yapsa da TÜPRAŞ’ın grev yasağı kapsamında olmasının sonuç üzerinde doğrudan etkisi olduğunu görmemek mümkün değil. Somut olarak TİS ve grev hakkının ve bu haklarla sıkı sıkıya bağlı sendika hakkının çiğnendiği bir süreci yaşamış olduk. Yasa, binlerce işçi ve ailesini değil Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarından birisi olan Koç Holdingi korudu, kolladı.

Grev hakkı, eşitsizliği dengeleme aracı

Oysa sendika, TİS ve grev hakkı, Anayasa’dan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan temel bir haktır. Sendika hakkı ile toplu pazarlık ve grev hakları arasında ayrılmaz ve yaşamsal bir bağ vardır. İşçilerin, sendikalar aracılığıyla toplu pazarlık yaparak ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumaları için grevin hak olması mutlak bir gerekliliktir.

Grev hakkı, patronlarla işçiler arasındaki eşitsizliği işçiler lehine dengelemeyi amaçlamaktadır. Sendika hakkı doğal olarak TİS ve grev hakkını da içermekte olup, bu durum Anayasa Mahkemesi kararlarına da yansımıştır. Bu nedenle grev hakkı olmadığında sendika hakkının varlığından da bahsedemeyiz.

Mutlak grev yasakları var

Ülkemizde ise grev hakkını kullanılmaz hale getiren yasal düzenleme ve uygulamalar bulunmaktadır. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 62. ve 63. maddeleri grev hakkını, hakkın özüne dokunacak şekilde sınırlamıştır. 62’inci maddenin ilk fıkrasına göre Can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğal gazdan başlayan petrokimya işlerinde; Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen iş yerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.”

Yeri gelmişken yasakların daha geniş olduğunu ve bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerindeki grev yasağının Anayasa Mahkemesince 2014’te iptal edildiğini hatırlatalım.

Zorunlu hizmet ölçütü

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve ILO’nun yargısal nitelik taşıyan, sendika özgürlüğü hakkında kendisine yapılan yakınmaları inceleyen organı olan Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK), grev yasakları konusunda önemli bir içtihat ortaya koymaktadır. SÖK’e göre grev yasakları ancak devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri veya zorunlu hizmetlerde çalışanlar için, bir diğer ifade ile kesintiye uğraması nüfusun tamamı veya bir kısmı için, yaşamı, kişi güvenliğini veya sağlığını tehlikeye atabilecek hizmetler için kabul edilebilir.

“SÖK kararları 6. derlemesi” çerçevesinde belirlenen zorunlu hizmetler “hastane, elektrik, su temin, telefon, itfaiye, hava trafik kontrolü hizmetleri, polis ve silahlı kuvvetler, hapishaneler, okul yaşındaki çocuklara yiyecek sağlama ve okulların temizliği işleri” ile sınırlıdır.

SÖK kararları Türkiye’yi de bağlar

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 62’inci maddesinde yer alan yasakların önemli kısmı zorunlu hizmet kavramıyla açıklanamaz ve patronları korumaktadır.

Yasa ile ILO ve SÖK kararlarını karşılaştırdığımızda, yasanın oldukça geniş bir yelpazede grevleri yasakladığını tespit etmek zor değildir. “Doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğal gazdan başlayan petrokimya işlerinde; Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen iş yerlerinde” ve hatta hastanelerin yoğun bakım ve acil servis gibi hayat kurtarmayla doğrudan ilintili bölümlerinin dışında grevin yasaklanması hem ILO ve ILO’nun alt organı olan SÖK kararlarına hem de Anayasa’nın 13. maddesine aykırıdır. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesine göre “sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve gereklerine ve ölçülülük ilkesine” aykırı olamaz.

Ayrıca ILO ve Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK) kararları, Anayasa’nın 90. maddesi gereği Türkiye için de bağlayıcıdır.

Yasa sermayeyi koruyor

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesindeki adı erteleme kendisi yasak olan düzenlemeyi, doğrudan TÜPRAŞ’la ilgili olmadığı için ele almadık. Ama kısaca hatırlayalım. Bu maddeye göre cumhurbaşkanının, genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle grevleri erteleme adı altında yasaklama yetkisi var. Erdoğan, bu yetkisini onlarca kez kullandı. 

Yasa grev yasakları düzeniyle açıkça sermayeyi korumaktadır. İşçilerin sermayeye karşı en önemli aracı olan grev birçok iş kolunda ve iş yerinde yasaktır. Yasak olmayanlarda da erteleme adı altında yasaklanmasının önü açılmıştır. Grev yasaklarının da etkisiyle işçiler sefalet ücretlerine mahkum edilirken; Türkiye TÜPRAŞ’ta Koç Holding için, başka iş yerlerinde başka sermaye grupları için ucuz emek cenneti olmaya devam ediyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yeğenler ve ezilenler
Millete kemer sıktırılan dönemde Erdoğan’ın yeğeninden rekorlar kitabına girecek kâr

Yeğenler ve ezilenler

İnanılmaz ‘ticari başarılar’ listesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeğeni de eklendi. Yeğen Üsame Erdoğan’ın holdingi bu yılın ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre kârını yüz değil, bin değil, yüz bin değil tam yüzde 610 bin artırdı. Aynı dönemde 7 milyon asgari ücretlinin geliri enflasyon karşısında 35 milyar TL eridi.

Memura yüzde 11.5

Emekliye yüzde 15

Asgari ücretliye yüzde 30

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
18 Mayıs 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et