24 Mart 2023 04:50

TÜİK’in yaşanmayan çocukluk istatistikleri: Gıdası, odası, oyunu, kütüphanesi, tiyatrosu eksik bozuk düzen

Tepsideki ekmekleri tutan çocuk elleri.

Fotoğrağraf: MA

Paylaş

Yoksulluk mu diz boyu, yoksunluk mu, hepsi birden mi, bu kadar cahilliğin sebebi ne, olmayan yaşanmayan çocukluğun sorumlusu kimler, çıkış nasıl oluşturulabilir?

Bugün 22 Mart’ta ilk sonuçları açıklanmış olan çocuk yoksulluğu ve yoksunluğunun resmi istatistiklerle ortaya koyulduğu “Türkiye çocuk araştırması”ndan söz edeceğim. Zaten bunları görüyor, biliyor ve tanık oluyoruz diye içimizden geçirebiliriz ama bunun dışlaşması, resmi istatistiklerle de ortaya koyulmuş olması önem arz ediyor.

Türkiye Çocuk Araştırması, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı-Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, UNICEF Türkiye ile iş birliği içinde Türkiye’de çocuk politikalarının geliştirilmesine temel teşkil etmek üzere çocuk nüfusa ilişkin güncel verileri derlemek, ulusal veri ihtiyaçlarını gidermek ve çocuk refahı ile ilgili uluslararası karşılaştırılabilir istatistikleri üretmek amacıyla yapılmış bulunuyor. Veriler, 10 Ekim-16 Aralık 2022 tarihleri arasında 9 bin 10 hanede 14 bin 705 çocuk hakkında onların bakımını sürdüren annelerle (anne yoksa diğer bakım verenlerle), ayrıca 13-17 yaş grubundaki 4 bin 72 çocukla görüşmelerle derleniyor. Görüşme; aile hayatı, okul hayatı, çocuk hakları ve çocuk katılımı konularındaki bilgilerine dair sorulardan oluşuyor.

İyi yapılan ne var diye sorulursa TÜİK, ben sordum soruşturdum, çocuğunki de çoğu eksik bozuk düzen diyor.

ÜÇ ÇOCUĞA TEK ODA YÜZDE 37, FAKİRLER ARASINDA YÜZDE 49

Erdoğan’ın üç çocuk, o da yetmez çok çocuk planı biraz işliyor gibi. Hem de bir odada üç çocuk. TÜİK’in çocuk istatistikleri çocukların aynı odada yatma oranının yüzde 36.6 olduğunu gösteriyor.

Düşük gelirli grupta ki, zaten nüfusun büyük kısmını bunlar oluşturuyor, bu oran yüzde 48.8’e çıkıyor.

ET BULAMAYAN ÇOCUKLUK: GÜNLÜK ET, TAVUK VEYA BALIK TÜKETEMEYEN YÜZDE 87.3

Araştırmaya göre, anneleri tarafından her gün et, tavuk veya balık tükettiği/yiyebildiği belirtilen altı ay ve yukarıdaki yaştaki çocukların oranı yüzde 12.7, peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 57.8 oldu.

Yani et türü besinlere günlük erişemeyen çocuk oranı yüzde 87.3’ü buluyor.

HAREKETSİZ ÇOCUKLUK: KADINLARIN YÜZDE 71’İ HAREKETTEN, SPORDAN MAHRUM

TÜİK’e göre son bir hafta içinde en az bir gün, günde en az bir saat yapılan sportif faaliyetler incelendiğinde, anneleri/temel bakım verenleri tarafından 4-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 14.1’inin yürüyüş/koşu yaptığı, yüzde 7.6’sının futbol oynadığı, yüzde 4’ünün bisiklet sürdüğü, yüzde 1.8’inin voleybol oynadığı, yüzde 1.5’inin basketbol oynadığı, yüzde 5.8’inin ise diğer sportif faaliyetleri yaptığı belirtiliyor.

Tümünün toplamına bakıldığında yürüyüşünden topuna her tür hareket dahil edilse bile hiç bedensel gelişim hareketi/ spor yapmayan oranı erkeklerde yüzde 59.2’yi, kadınlarda yüzde 71.2’yi buluyor.

Bu hareketsiz kalmış, koşmadan durmuş çocukluk fakir zengin de çok fark etmiyor, hemen tüm gelir gruplarında çok yüksek bir orana ulaşıyor.

AYDA BİR KEZ KÜTÜPHANE/KİTAPÇIYA UĞRAMAYAN YÜZDE 71.5

Ayda en az bir kez ebeveynleri ile birlikte kütüphaneye veya kitapçıya gittiğini beyan eden çocukların oranı yüzde 28.5 oldu yani yüzde 71.5’unun hayatında kitapçı veya kütüphane yok.

SON YIL SİNEMAYA/TİYATROYA GİTMEYENLER YÜZDE 60.1, FAKİRLER ARASINDA YÜZDE 74.9

Annelere çocuklarının son bir yılda sinema/tiyatroya gitme durumları sorulmuş. Annelerin beyanına göre çocukların yüzde 60.1’i son yıl sinema veya tiyatroya gitmemiş, düşük gelirli grupta bu oran yüzde 74.9’a çıkıyor.

ÇOCUK HAKLARINA SAYGI YARI NÜFUSTA YOK

Araştırmaya göre Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni duyduğunu belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 45.1, ebeveynlerinin çocuk haklarına saygı duyduğunu düşünen çocukların oranı yüzde 52.7.

SEBEPLER ÇÖZÜMLER: AFETİ CEHALETİ BOZUK DÜZEN, ÇARESİ DÜZGÜN DÜZEN

Kiliselerin, dinin, tarikatın işi, insanları kandırmak. İnsanın başına her ne gelirse tanrıdan, ilahi kaderden. Doğru hayatın sırrı, cennetin kapıları bulduğu ile şükretmesine bağlı, aksi takdirde zebaniler bekliyor onu. Tanrıyı kötülüğü meşrulaştırma aracına dönüştürüyorlar, dinle korkutarak cehalete kötülüğe rıza üretmeye çalışıyorlar. Eğer çocuk temiz doğuyor ve sonradan bozuluyorsa bu bozuk düzeni niye tanrıya refere ediyorlar, o da bir tutarsızlık ve çelişki. Akıl bilgi işlemezse bu söylediklerimizin bir kıymeti harbiyesi de yok.

Her ne varsa Tanrıdan, ama yine de tüm kötülükler insanın kendi kabahati, kendi günahkarlığından ise, demek ki bu yaşadığımız yoksulluk ve yoksunluklar o halde kader değil bizim kabahatimiz.

Anadolu insanına cami önünde beş vakit yaşadıkları kader diye yutturulmaya çalışılsa da azcık kendi haline bırakılırsa ilk söylediği sebep “bozuk düzen”.

Ana sebep doğa veya tanrı değilse, insanın kendi yaptığının sorumlusu kendisi ise, çare de açık bulunuyor: Bozuk düzeni yıkmak, doğru düzgün düzen yapmak.

Bu görev kime düşüyor diye sorulursa, eğer bir düzgün düzen olacaksa, bunu doğadan, tanrıdan veya bozuk düzenin sahiplerinden beklemek onları bizim hizmetimize sokmak olur ki bu gerçekçi olmaz. Bozuğu da düzgünü de insanın inşası ise; bu bozuk düzenin kurucusu da sahibi de yıkıcısı da bizsek yerine düzgün düzeni kuracak olanlar da bizleriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...