03 Aralık 2022 04:24

Üniversite: Emek örgütlenmesinin yeni cephesi

Yürüyüş düzenleyen üniversite bileşenleri

Fotoğraf: wsws.org

Paylaş

Hem Amerika Birleşik Devletleri, hem Britanya, tarihlerinin en büyük akademik grevleriyle sarsılıyorlar. İngiltere’deki greve bu hafta 70 bin akademisyen katıldı.

Amerika’daki grev sayısal açıdan daha sınırlı görünse de stratejik önemi büyük. Birincisi, İngiltere’dekinin aksine, birkaç günle sınırlı değil. Haftalardır kesintisiz sürüyor. Ne zaman biteceği belli değil. İkincisi, tüm ülkeyi değil, ülkenin en büyük kamu üniversitesi sistemini kapsıyor. Kaliforniya Üniversitesi’nin on birimi söz konusu. 48 bin akademik işçi grevde. Bu durum, 300 bine yakın öğrenciyi etkiliyor. Üçüncüsü, Kaliforniya Üniversitesi aynı zamanda Silikon Vadisi’ne eleman yetiştirdiği için de ekonomik ve sembolik olarak kilit öneme sahip.

Geçtiğimiz on yıllar içinde, Kaliforniya ve başka üniversitelerde bir ya da birkaç günlük grevler yaşanmıştı. Amerika’da lisansüstü öğrencilerinin sendikalaşması 1990’lara kadar uzanıyor hatta. Ancak bu yıllar içinde bazı temel, yapısal değişiklikler oldu. Haftalar süren, ağır bedelleri olan bu grevin arkasında bunlar var.

Kaliforniya Üniversitesi’nin kendi rakamlarına göre, lisansüstü öğrencilerin yüzde 24’ü gıdasızlıktan muzdarip. Yüzde 5’i evsiz. Resmi rakamlar böyle. Sendikanın verdiği rakamlar daha çarpıcı. Öğrencilerin yüzde 90’ı, maaşlarının yüzde 30’undan fazlasını kiraya harcıyorlar. Birçoğu yüzde 90’ını yakınını kiraya yatırıyor.

Fakat asıl vurgulamak istediğim bu yarı-yoksulluk hali değil. Lisansüstü öğrenciliği, kapitalizmin eski zamanlarında, ayrıcalıklı bir hayata giden yolda geçici bir duraktı. 2000’li yıllarda, Kaliforniya Üniversitesi’ndeki bölüm toplantılarında grevlere karşı tutum takınan hocaların argümanlarını anımsıyorum:

“Bu ayrıcalıklı çocuklar işçi filan değil. Asıl olarak öğrenci. İkincil olarak çırak. Üniversite sermaye-emek sistemi değil, usta-çırak sistemi üzerine kurulu. Onların şu anda çekmekte olduğu çileyi, zamanında biz de çektik. Şimdi geldiğimiz yere bak.”

Bir zamanlar kısmen haklı görünen bu argüman, inandırıcılığını iyice kaybetti. Çünkü akademinin yapısı kökten değişmekte. Akademide kalanların yüzde 75’inin kadrosu yok. Yani doktora ve post-doktora yıllarında çekilenler, ayrıcalıklı bir hayata bir bilet değil çoğunluk için. Kadrolu hoca sayısı her gün azalırken, düşük ücretli, eğitim yükünün çoğunu sırtlayan kadrosuz hocaların sayısı şiştikçe şişiyor.

Öğretim asistanları, ders yükünün büyük ve tatsız bir kısmını sırtlıyor bu kadrosuz hocalarla birlikte. Post-doktora ve araştırma asistanları da, araştırmanın hammaliye olan kısımlarını icra ediyorlar. Kadrolu hocalar, bu görünmeyen emek sayesinde Kaliforniya Üniversitesi’nin dünya çapındaki şöhretinin kaynağı olan bilimsel üretime imzalarını atıyorlar. Bunun getirdiği prestij, eyalet çapında emlak fiyatlarını iyice artırıyor. Bu fiyatlar akademik işçiler dahil bütün emekçileri vurmaya devam ediyor. Emlak spekülatörleri ve Silikon Vadisi bazlı sermaye zenginleştikçe, baştaki siyasetçilerin de itibarı artıyor.

Başka bir deyişle, akademik işçilerin yarattığı artı değer, kendi geleceklerini garanti altına almak bir tarafa, bizzat kendilerini her gün vuran bir sermaye birikimi mekanizmasının ana çarklarından biri haline gelmiş durumda. Elbette bu işçilerin küçük (ve her sene giderek azalan) bir kısmı bir gün kadrolu hoca olacak. Ancak hangileri? Bunu bugünden bilmenin imkanı yok. Bu da mücadelelerini nesnel olarak bir “emek” mücadelesine yakınlaştırıyor.

Fakat bu nesnel koşullar, kendi başlarına akademik işçileri proletaryanın parçası kılmıyor. İdeolojik ve siyasi alan, zihinsel emekle kol emeği arasındaki ayrımın nasıl çözüleceği konusunda belirleyici olacak.

Grevciler kazanırsa hem üniversite hem kapitalist sınıf bunun bedelini diğer emekçilere kaydıracak. Bu taktik, akademik mücadelelerle sınırlı bir taktik değil. Marx, tikel kazanımların kaderinin bu olduğunu daha Kapital’in ilk cildinde vurgulamıştı. Daha da ileri gidelim. Sistematik emekçi kazanımları bile, yirminci yüzyıl boyunca bir emek aristokrasisi inşa etmeye hizmet etti. Eğer şimdiki grev, tüm akademiye yayılsa bile, zihinsel emeğin ayrıcalıklarını ihya etmenin ötesinde çok anlam taşımayabilir.

Ama içinde bulunduğumuz konjonktürden ötürü, akademik işçilerin kazanımları diğer sektörlerdeki emeği iyice harekete geçirebilir. Üniversiteler ve çevrelerindeki işçi mahallelerinden başlanarak geniş bir mavi yakalı-beyaz yakalı dayanışmasına çevrilebilir bu. Böyle bir ihtimalden birkaç adım uzaktayız şu an. Ancak emek tüm toplumsal mücadeleleri birleştirme iddiasını koruyacaksa eğer, bunun tam da üniversiteden başlaması gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...