05 Kasım 2022 04:25

Lula: Kutuplaşmaya karşı normalleşme vadeden bir solcu lider

Luiz Inacio Lula da Silva

Fotoğraf: AA

Paylaş

Ormanların, azınlıkların ve kadınların dünya çapındaki en azılı düşmanlarından Bolsonaro, nihayet yenilgiye uğradı. Brezilya’nın başkanı, 2023’ten itibaren Lula olacak.

Latin Amerika’nın bu efsanevi işçi önderi, hem seçim kampanyası boyunca, hem galibiyet konuşmasında, toplumsal gerilimleri azaltma sözü verdi. Bu bir rastlantı değil. Lula bu görevi en az 20 yıldır kısmi bir başarıyla icra ediyor.

Baştan söyleyeyim. Brezilya’da aşırı sağın sandık mağlubiyeti, bu yılın belki de en güzel haberi. Uzun ve coşkulu bir kutlamayı hakkedecek cinsten. Ancak Lula’nın galibiyeti kutlamadan ziyade temkinli bir umut vesilesi olabilir ancak.

Kimdir Lula? 1970’lerin sonunda, askeri diktayla yönetilen Brezilya’yı sarsan grev dalgasının kilit ismi. Bir metal işçisi. İş kazasında bir parmağını kaybetmiş. Bu yanlarıyla, beynelmilel proleter gururun simgelerinden.

Ancak, o eylemci günlerinde dahi soru işaretlerine sebep olacak tarafları var. Hareketin daha bürokratik kanadından geliyor. Grevler sendika bürokrasisinin kontrolünden çıkınca, burada bir fırsat görüp, militan işçilerle bürokrasi arasında köprü kuruyor. Grevciler, gayet devrimci olan taleplerinden vazgeçme karşılığında, ciddi kazanımlar elde ediyorlar. Bu yarım zafer, 1985’te askeri diktanın sona ermesinin de yolunu hazırlıyor.

Sonraki yıllarda, seçimle iş başına gelen merkez ve sağ liberaller, demokratikleşmeyle özelleştirmeyi bir arada hayata geçiriyorlar.

Bu akımlara karşı yürüttüğü 2002 seçim kampanyasında, hâlâ sosyalizmden bahsediyor Lula. Ancak tam da lideri olduğu İşçi Partisi bunun toplumsal koşullarını aşındırmaya başlamışken.

Anlattığım yönleriyle Lula, Türkiye’deki herhangi bir resmi muhalefet liderinden çok, “2000’li yıların Erdoğanı”nı andırıyor. Yani düzenin çeperlerinden gelerek, oradaki sistem karşıtı enerjiyi merkezle bütünleştiren bir profil çiziyor. Lula tipik bir “pasif devrim”ci.

Dünya kapitalizminin 2008 sonrası hikayesi, Erdoğan’ı bu profilden kısmen uzaklaştırdı. Lula’yı ise bu profile hapsetti.

Bugün Lula, dünya çapındaki tüm merkezci güçlerin model isimlerinden biri. “Kutuplaştırıcı siyaset”e karşı bir örnek teşkil ediyor. Solun bu rolü oynaması, “kurumlar”a karşı halk mobilizasyonu silahını da iyice aşırı sağın eline bırakıyor.

Lula’nın bu düzeneği kırıp kırmaması kendisinden ziyade toplumsal dinamiklere bağlı.

Elbette yoksulluğa karşı mücadele edecek, eğitim düzeyini yükseltecek bir başkan, emekçilerin ve toplumsal hareketlerin önünü açabilir. Başka bir deyişle, eğer iyi kullanılabilirse, Lula’nın üçüncü dönemi büyük bir fırsata dönüşebilir. Ancak madalyonun öbür yüzünü de görelim. Sermaye, polis ve ordu artık iyice tetikte. Orta sınıfların faşizan bileşenleri de.

ABD vakası öğretici. Trump’ın yenilgisinden sonra ne oldu? Biden kısa bir süre rota değişikliği sinyalleri verdikten sonra, Demokratlar’ın 1980 sonrası siyasetlerine geri döndü. Grev, sendikalaşma, ırkçılık ve cinsel taciz karşıtı sokak gösterileri… Hepsi Biden’ı sola çekebilecek dozun altında seyretti. İşte bu ortamda, faşizm Amerika’da iyice örgütlendi. “Nasıl olsa başımızda bizimkiler var” rehavetinin bedeli ağır oldu sol için.

Brezilya’yı bekleyen tehlike de bu: “Kutuplaşma”nın devam etmesi değil, sadece sağın tekelinde kalması. “Kutuplaşma” denilen kitle siyasetinin olmazsa olmaz bileşeninin, tamamen sermayenin gerici kanadının arzuladığı eksenler etrafında şekillenmesi.

Dünyanın bugün ihtiyaç duyduğu, kutuplaşmanın bitip “normal”e dönülmesi değil. O “normal” dediğimiz hat, kırk yıldır sendikaları, ormanları, demokratik kitle örgütlerini yiyip bitiriyor. İşçi partilerini sulandırıyor. Kararları teknokratlara bırakıyor. Borca dayalı tüketim kamçısıyla, insanları paraya odaklandırıp, yalnızlaştırıyor.

Yığınla insan işte bu sahte cennete karşı zebanilere sarıldı, sarılıyor. Cehennemin sahihliğini, insani sıcaklığını, teknokratların soğuk dünyasına tercih ediyorlar ve edecekler. İnsanlık doğayı yavaş yavaş kemiren, “olgular”a ve uzmanlara dayalı iktidarların sahtekarlığıyla, ormanları göstere göstere yakan “alternatif gerçeklik” tellallarının efsunlu cazibesi arasında sıkışmış durumda.

Eğer İşçi Partisi, 2002-2016 iktidarında yaptığı gibi, bir taraftan yoksulluğu ve eğitimsizliği azaltırken, bir taraftan “normal”liği derinleştirirse, bu Amazon’un da, Brezilya demokrasisinin de sonu olur. Lula, proletaryanın gururu değil, sahte cennetin son mesihi olarak tarihe geçer.

Tek umut, Lula’nın yirmi yıl önce verdiği sosyalizm sözünü ona tekrar hatırlatacak kitle ayaklanmaları ve örgütlenmelerinde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa