13 Ekim 2022 04:00

Veren razı, batan razı

Sadece ayakları görünen bir futbolcu topa vuryor.

Fotoğrof: Pixabay

Paylaş

İsimlerinin önünde “büyük” sıfatı bulunan dört kulübün toplam borcunun, 20.7 milyar liraya ulaştığı açıklandı. Son yıllarda, bu kulüplerdeki en dikkat çekici gelişme, borçlarını istikrarlı bir şekilde artırmaları!.. Geçtiğimiz mayısta 17 milyar lira olan borç, aradan geçen 4 ayda 3.7 milyar lira daha çoğalmış durumda.

Üstelik bu dört kulüp, sezonun kalan sekiz ayında, yani mayıs 2023’e kadar olan sürede borçlarının 8.4 milyar lirasını ödemek zorunda.

2021 yılında bankalarla varılan anlaşma gereği dört kulübün borçlarının 9 milyar lirası yapılandırılmıştı. Güya o yapılandırmadan sonra kulüpler ayaklarını yorganına göre uzatacak ve borç yüklerini daha fazla çoğaltmadan ekonomilerini sürdürülebilir hale getirecekti. Ama nerdeee…

Şimdi muhtemelen bankalardan yeni bir borç yapılandırması talep edecekler. Sırtını devlete, devlet bankalarına dayayarak para harcamak kolay ve son derece konforlu tabii. Ve elbette, bunca borca karşın asla ciddi bir yaptırımla karşılaşmayacaklarından da son derece eminler.

Futbol Federasyonu bu gidişe karşı ciddi önlem alacağı ve katı kurallar koyacağı yerde, devlet ile kulüpler arasında ara bulucu rolü oynamayı tercih ediyor. Yüksek taraftar potansiyeline sahip kulüplerin baskısıyla kararlar, kurallar sürekli değişiyor, esnetiliyor ya da deliniyor. Yani aslında federasyonu, dolayısıyla futbolu perde arkasından kamuoyu ve lobi oluşturma gücü yüksek bu kulüpler yönetiyor…

Büyük miktardaki borçlarına karşın bu sezon Fenerbahçe ile Galatasaray 14, Beşiktaş ile Trabzonspor ise 13 yeni oyuncuyu kadrosuna kattı. Tabii bu transferlerin çoğu yabancı oyuncu. Kulüp yönetimleri; oyuna transfer odaklı bakan, transferi oyunun olmazsa olmazı kabul eden zihniyetin elindeyken borçların giderek artması şaşırtıcı değil.

Taraftar, gönül verdiği kulübün ekonomik durumunu zerrece umursamıyor, tek istediği yıldız etiketli yabancı oyuncuları takımda görmek ve şampiyonluk. Medya daha da ileri gidiyor ve çok bilmiş “yorumcular” aracılığıyla kulüplere isim vererek futbolcu öneriyor. Kulüp yönetimleri de transfer odaklı bu anlayışa uyum sağlayınca ortaya işte böyle batık bir ekonomik tablo çıkıyor.

Bütün kulüplerde, “Bastırırım parayı, alırım kariyerli pahalı yabancı oyuncuyu, bu oyuncuların katkısı sayesinde kazanacağım şampiyonlukların, kupaların maddi getirisiyle ihya olurum” zihniyeti hakim.

Şampiyonluk(lar) hedefi ve beklentisiyle hepsi, bütçelerinin izin verdiği ölçünün çok ötesinde para harcıyor ama ne yazık ki sadece bir takım şampiyon olabiliyor!.. Gerçi şampiyon olan takımların sonraki finansal performanslarına baktığımızda da, elde ettikleri kaynaklarla kendilerini düze çıkarmayı becerebilecek hamleler yaptıklarını görmüyoruz…

Tabii, transferci yaklaşımın hüküm sürdüğü bu futbol ortamının kazananları da var. Menajerler ve medya. Menajerler transferden aldıkları komisyon ücretiyle, medya da yabancı “yıldız” oyuncular üzerinden yaptığı çoğu palavra transfer haberinin satışlara yaptığı katkıyla maddi beklentilerini gerçekleştiriyor.

Ortada böyle perişan bir ekonomik tablo varken, söz konusu kulüplerin yönetimlerinden sık sık oyunun eşitliği, adaleti üzerine yakınmalar duymamız ise tam anlamıyla trajikomik.

Bir yandan şımarık zengin çocukları gibi şuursuzca para harcayıp borç batağına saplanacak, diğer yandan eşitlik, adalet söylemleriyle ahkam kesip isyan edeceksiniz.

Ligdeki diğer kulüplerin böyle yüksek miktarlarda para harcama ve borçlanma imkanı/lüksü yokken hangi eşitlikten, hangi adaletten söz edilebilir ki?

Kulüp yönetimlerinin akıllanmasını beklemek/umut etmek boşuna. İşi ciddiyetle ele alan denetim ve yaptırım mekanizmaları acilen devreye sokulmadığı sürece belli ki gidişat değişmeyecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...