29 Eylül 2022 04:15

Futbolda kahramanın yeri yok

A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup 6’ıncı maçında Faroe Adaları ile Torsvollur Stadı’nda karşılaştı. Milli Takım oyuncusu Kerem Aktürkoğlu (7) ile Faroe Adaları'ndan Gilli Rolantsson (14) bir pozisyonda mücadele etti.

A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup 6’ıncı maçında Faroe Adaları ile Torsvollur Stadı’nda karşılaştı. Milli Takım oyuncusu Kerem Aktürkoğlu (7) ile Faroe Adaları'ndan Gilli Rolantsson (14) bir pozisyonda mücadele etti.|Fotoğraf: Celal Güneş/AA

Paylaş

Milli Takım’ın UEFA Uluslar Ligi grubundaki son iki maçında, Lüksemburg ve Faroe Adaları karşısında yaşadığı hüsran, futbolun doğru algılanması bağlamında çok önemli dersler içeriyor... Ama anlayan kim?

Yorumcu kılığındaki çok bilmişler(!) her zamanki ezberleriyle ahkam keserek faturayı-kendilerine göre- yanlış oyuncuları kadroya davet edip, yanlış oyuncuları sahaya süren Stefan Kuntz’a kestiler. “Şu oyuncu değil, bu oyuncu oynamalıydı” türünden zırvaların ötesine kapasiteleri yetmiyor. Bu nedenle ancak kelle istemeyi biliyorlar. Sorunun kişilerden (oyunculardan, teknik direktörden) değil, sistemsizlikten kaynaklandığını, topyekün bir anlayış değişikliği gerçekleşmediği sürece kim görev alırsa alsın hiçbir şeyin değişmeyeceğini bir türlü algılayamıyorlar, anlayamıyorlar…

Futbol temelde, dayanışma duygusunun en ön planda yer aldığı kolektif bir oyun. Bizim temel sorunumuz ise bunu bir türlü algılayamamak ve hep bazı oyuncuların bireysel performansına bel bağlamak. Devamında da bel bağlanan oyuncuların sahada -kendi kendine- takım kurtaran kahraman rolüne soyunması. Bu, son derece ilkel bir oyun anlayışı.

Bireysel/doğaçlama oyun anlayışıyla alınan iyi sonuçların aldatıcı olacağına ise her zaman dikkat çektik...

Yenilenmiş kadronun kahramanları(!) Cengiz Ünder ve Kerem Aktürkoğlu. Bu iki oyuncu da topu adeta ayaklarına yapıştırıyor. Topla ne zaman buluşsalar ilk önce illaki çalım atmayı düşünüyor, ancak zorda kalınca topu ayaklarından çıkarıyorlar. Ama tabii o ana kadar iş işten geçmiş oluyor. Top ayaktan ne kadar geç çıkarsa, rakip o kadar zaman kazanıyor ve daha doğru pozisyon alarak savunmasını sağlamlaştırıyor.

Cengiz Ünder’in ve Kerem Aktürkoğlu’nun yer aldığı bir takımın işi gerçekten zor. Messi ve Ronaldo bile topla bunlar kadar oynamıyor. Değil topla iki, üç rakip oyuncunun arasına dalmak, topa fazladan bir kez dokunmanın dahi günümüz futbolunda ne kadar büyük bir yanlış olarak kabul edildiğinden haberleri yok anlaşılan…

Top, mümkün olan en hızlı biçimde oyuncular arasında dolaştırılmalıdır. “Pas oyunu” denen şey budur. Evet futbol, asıl olarak paslaşarak oynanması gereken bir oyundur ve seri paslaşmaların amacı da rakibin dengesini ve oyun kurgusunu bozarak savunmasında gedikler açmaktır. Bütün oyun planları ve antrenmanlar bu hedef doğrultusunda yapılır, yapılmalıdır.

Cengiz Ünder, Lüksemburg maçından sonra, “Oyuncular olarak daha fazla sorumluluk almalıyız” diye konuştu. Aslında belli ki, “Ben daha fazla kahramanlık yapmalıyım” demek istiyor. Oysa tam tersi. Oyuncular tek tek gereğinden fazla sorumluluk aldıkları, yani bireysel becerileriyle kahramanlığa soyundukları için yaşanıyor bu hüsranlar. Takımların, fazladan sorumluluk alıp kahramanlığa soyunan oyunculara değil, kolektif oyun anlayışıyla kendisine verilen görevi yapmaya çalışan oyunculara ihtiyacı var.

Ama Cengiz’e kızmamak lazım. Onun futbol kültürü bu kadar. Ülkenin en çok okunan spor gazetesi, Lüksemburg maçından sonra, “Ya Cengiz olmasaydı” diye başlık atarsa, Cengiz tabii ki halı saha oyuncusu kafasından kurtulamaz. Üstelik Cengiz, ülkenin göz bebeği sayılan Altınordu altyapısından yetişmiş bir oyuncu. Cengiz altyapıda öğrendiklerini ya unuttu ya da artık umursamıyor. Tabii öğrettilerse… 

Futbol çok uzun zamandan bu yana bireysel performansa dayalı oynanmıyor. “Top oyuncularda değil, takımda kalmalı” anlayışını kesinlikle oyuncuların kafasına yerleştirmek lazım. Takım oyununa değil, oyuncuların bireysel performansına bel bağlanan bir anlayışla mücadele ederseniz, Lüksemburg’u yenememeniz de, Faroe Adaları’na yenilmeniz de sürpriz sayılmaz. 

Faroe Adaları en azından kapasitesi yettiğince doğru olanı yapmaya çalışıyor. Futbolu, ellerinden geldiğince, güçleri yettiğince dayanışarak, yardımlaşarak kolektif mücadele anlayışıyla oynamaya çalışıyorlar. Son maçta da bunun karşılığını aldılar…

Stefan Kuntz, “Beni gönderip başkasını getirerek ülke futbolunun sorunlarını çözebileceğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz” derken haklı ancak teknik direktör olarak gereğini yap(a)madığı için de haksız.

Nedir gereği? Futbolun kolektif bir spor olduğu gerçeğinden asla zerrece dahi ödün vermemek ve bütün sistemini, oyun anlayışını bu temel üzerine inşa etmek.

Yıldız etiketli oyuncuların sahada kafalarına göre takılması, elbette Kuntz’a olan inancı, güveni sarsar.

Futbolu doğru algılamadan, ne istikrarlı bir grafik yakalamak, ne de bir değişim gerçekleştirmek mümkündür…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...