07 Eylül 2022 04:50

Aile kavgası ve gaz lambası

Gaslight filminin afişi

Paylaş

Cumhuriyet tarihinin en ağır krizinin ortasındayız. Her alanda bir çıkmaz sokaktayız: İstihdam, geçim, sağlık, eğitim, barınma, çevre, güvenlik, iç politika, dış politika. Yirmi yıldır iktidarda olan AKP ve onun liderliğindeki Cumhur İttifakı bu çıkmazların hiçbirinin sorumluluğunu kabul etmiyor. Nasıl edebilir ki? Ne diyecek seçmene?  “Yoksulluğun, umutsuzluğun müsebbibi benim” mi diyecek? Onun için önce hakikatin reddinden başlayıp hakikatin çarpıtmasına kadar uzanan bir propagandaya yöneliyor. Genelde ilk tepki sorunların yok sayılması: “Ekonomik kriz yok, büyüyoruz”, “işsizlik yok, iş beğenmeme var” veya favorim “Sıkıntı yok”. BBC Türkçe’nin haberine göre AKP kurmayları resmen reddettikleri gerçeklerin parti oylarında düşüşe yol açtığını kabulleniyorlar. Ancak bu tespitten şu sonucu çıkarıyorlar: “Evet evde geçimsizlik, huzursuzluk var ama bu, boşanacakları anlamına gelmiyor.” AKP’lilere göre seçmenlerinin yaşadıkları sorunlar nedeniyle AKP’den uzaklaşması sadece “aile içi bir kavga”. Lakin resmi aile ideologlarından Hilal Kaplan’ın eşi Süheyb Öğüt’ten boşandığı bir dönemde bu yaklaşım ne kadar teselli edebilir?

Yıllardır boşanma istatistiklerini kıyamet alameti gibi kafamıza kakıp, evlenme hakkı bile olmayan LGBTİ+ları heteroların mutsuz evliliklerinden sorumlu tutan Kaplan eşiyle anlaşarak, sessizce boşandıklarını açıklamış. AKP’nin seçmeniyle yaşadığı aile kavgası parti kurmaylarının umduğu gibi olmaz da seçmen ayrılmaya karar verirse, boşanma Kaplan-Öğüt çifti gibi sessiz, anlaşmalı ve en önemlisi nafakasız mı olur dersiniz? Bir düşünelim.

Öncelikle çözmemiz gereken soru hayali AKP-seçmen nikahında kimin erkek, kimin kadın olduğu. AKP ideologları, “Biz size aşığız” söyleminde olduğu gibi “Aileyiz” söyleminde de bu konuya pek açıklık getirmiyorlar, ama yorum yapabilecek ipuçlarımız var. Bize olan aşklarından Ferhat gibi dağları delip tünel yapıyorlarsa biz haliyle ancak Şirin olabiliriz, Mecnun değil. Veya iktidarda olan AKP olduğuna göre ailede iktidarı elinde tutan aile babasının rolünü oynadığını rahatça söyleyebiliriz. Babalığın giderek AKP’nin temel iktidar söylemi haline gelmesi de cabası. 17’nci yüzyılda hükümdarların Tanrısal haklarını babalık hakları üzerinden meşrulaştıran arkaik siyaset kuramlarının pimapen takılan tarihi binalar gibi restore edilmesi bir tesadüf olmasa gerek.

Aile söylemi bir yandan ekonomik, toplumsal, siyasal eşitsizliği, diğer yandan sorgulanamaz mutlak iktidarı meşrulaştırdığından çok elverişli bir ideolojik silah. Ailede eşitsizliğe itiraz eden, iktidarı sorgulayan herkes sonuçta kadir bilmeyen, beslenip beslenip ebeveyn gözü oyan, kötü yola düşmüş, ana-baba ahı almayı ve bütün akrabalar ve mahalleli tarafından dışlanmayı hak etmiş demektir. Aristoteles’ten beri süregelen düşünce geleneğine göre aile doğal olarak hiyerarşik bir kurumdur. Babanın otoritesinin sarsıldığı, haşa toplumsal cinsiyet rollerinin ortadan kalktığı, önüne gelenin yemek, temizlik yaptığı, önüne gelenin çalıştığı, eğitim gördüğü ve mazallah bağımsız karar verebildiği ailelerin başına neler geldiğini deee çok iyi biliyoruz! Bu bakımdan herkesin yerini bilmesi, iş bölümünde payına düşene razı olması çok mühim, hatta yaşamsal. Kavganın bitmesinin, ailenin yeniden mutlu bir sevgi yumağına dönüşmesinin koşulu bu.

Gelin görün ki her aile kavgası mutlu sonla bitmiyor. Az önce önüme düşen haber gibi: Adana’da eşiyle boşanmak isteyen ve Diyarbakır’daki annesine sığınan kadın oğlu tarafından pompalı tüfekle vuruldu. Malumunuz, boşanmak isteyen kadın cinayetleri memleketimizin rutin haberlerinden. Acaba AKP kurmayları aile kavgasından bahsederken bu ihtimali de düşünüyorlar mıdır? Kim bilir?

Aile metaforunu böyle bir saçmalığa kadar genişletmek bize ideolojinin karakterini gösterir, saklamaya ve çarpıtmaya çalıştığı hakikati ifşa eder: Sömürü, eşitsizlik ve esaret. Ailenin düşman ihtiyacı da, namus ve ahlak kumkumalığı da buradan kaynaklanır. Yadsınacak hakikat büyüdükçe aile ideolojisi iyice saldırganlaşır, çünkü savaş halinin aileyi bir arada tutacağı varsayılır. Ancak bu varsayım da çok güvenilir sayılmaz. Her türlü eşitsiz ilişkide muktedir madunun gerçeklik algısını bozar, kendinden kuşku duymasına, kendi duygularını, düşüncelerini reddetmesine yol açan ve nihayet bağımsız hareket etmesini olanaksız hale getiren bir psikolojik harp uygular. Yani, aile kavgası çıkmadan önce de uzun bir süre üstü kapalı, ilan edilmemiş bir harp devam etmektedir zaten. Kişisel ilişkilerde ve aile içinde bu manipülasyona “gaslighting” (gaz lambalama) denir. Bu terim eşini delirdiğine ikna etmeye çalışan bir adamın taktiklerini anlatan 1938 tarihli bir oyundan türedi ve 1944’te Ingrid Bergman’ın muazzam oyunculuğuyla sinemaya uyarlanarak giderek popülerleşti. Gündelik hayatta çok sık rastladığımız gaz lambalama teknikleri birçok sömürü ilişkisini bir süreliğine sürdürülebilir kılıyor. Ne var ki Bergman’ın oynadığı Paula karakteri gibi bıçak kemiğe dayandığında hayatta kalma isteği her türlü manipülasyonu aşabiliyor. Tabii bir de lambaya koyacak gazın bitmesi gibi bir olasılık var. Her ikisinin de aynı anda gerçekleştiği bir durumda hakikate uyananların yeni bir sömürü ilişkisine dalmamalarının koşulu korkuyu yenmek, yalnız ve yanlış olmadığını bilmek ve yeniliğe, daha önce hiç denenmemişe cesaret etmek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...