04 Ağustos 2022 04:00

Kurtarıcı arayışından kurtulamamak

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Süper Lig’de 2022-2023 sezonu yarın başlıyor. Buna karşılık çoğu takım hâlâ transfer peşinde koşturuyor. Transfer döneminin bitiş tarihi olan 8 Eylül’e kadar da bu koşuşturma süreceğe benziyor. Ağırlıklı olarak transfer haberlerinden beslenen medya ise, “Şu takıma santrfor lazım, bu takıma stoper lazım, diğerine sol bek lazım” tarzı haberlerle ortalığı kızıştırmaya devam ediyor…

Bu zamanda yapılacak transferlerden takıma hayır gelmesi haftaları bulabilir. Zira oyuncuların birbirinin özelliklerini tanıması ve bir oyun planı çerçevesinde birbirine uyumlu parçalar haline gelmesi birkaç günde gerçekleşebilecek bir olgu değil. Hepsi bir yana, yeni oyuncuların oluşturduğu beklentilerin hiçbir zaman karşılık bulamaması gibi bir ihtimal de var. Üstelik geçmişe baktığımızda en çok, bakiyesi ağır borç yükü olan bu ihtimalin gerçekleştiğini görüyoruz…

Transfer adına gözlerin döndüğü bir ortamda hiç kimse uyumdan ve kadro istikrarından söz etme gereği duymuyor. Oysaki uyum, başarıya giden yolun en önemli unsurlarından biridir. Uyumlu bir takım oluşturabilmenin yolu da belli bir seviyede de olsa kadro istikrarını sağlayabilmekten geçer. Arayışını bir türlü bitirmeyen, bu doğrultuda kadroda sık ve geniş değişiklikler yapan takımların istikrarlı bir grafik yakalaması neredeyse olanaksızdır...

Bu nedenle sezon başındaki hazırlık kampları takımlar için büyük önem taşır. Kamp sürecinde oyunculara belli oyun planları, taktikler ve çeşitli hücum varyasyonları benimsetilmeye çalışılırken, diğer yandan da teknik direktörler oyuncularının, oyuncular da birbirinin özelliklerini iyice öğrenir. Teknik direktörler, ancak iyi tanıdıkları oyuncuları oyun planı çerçevesinde en verimli şekilde kullanabilirler. Oyuncuların, birbirlerinin özelliklerini iyi bilmesi de takımın yüksek uyum ve performans seviyesine ulaşmasına ciddi katkı sağlar.

Buna karşın takımların, lig başlamak üzereyken hâlâ transfer arayışı içinde olması ve sezon başı hazırlık kampında yer almamış oyunculardan “kurtarıcı kahraman” beklentisiyle medet umması, futbol adına çok hazin bir tablo.

Teknik direktörlerin de kendilerini bu transfer çılgınlığına kaptırması oldukça tuhaf. Bilgilerinden, antrenman yöntemlerinden ve oyun planlarından çok demek ki onlar da takımı kurtaracak “kahramanlara” güveniyor. Oyuncuları ve oyunu yükseltecek çalışmalar yapmak yerine, “O oyuncuyu da al, bu oyuncuyu da al” diyerek teknik direktörlük yapmak çok daha kolaylarına geliyor herhalde…

Normalde, bütün oyuncuları sezon başı kampında yer almış ve birbirlerini tanıyan, birbirlerinin özelliklerini iyi bilen oyuncularla belli bir kadro istikrarı yakalamış bir takımın, transferin son anına dek “kurtarıcı” arayışını sürdüren toplama takımlara göre çok daha avantajlı olması beklenir. Ancak ülkemizde toplama anlayışıyla kurulan takımlar, uyum dezavantajına karşın, kadrolarındaki bireysel becerisi yüksek oyuncuları sayesinde çoğu zaman diğerlerine baskın çıkıyor.

Bu da futbolu hâlâ bir takım oyunu olarak algılamaktan uzak durduğumuz gerçeğiyle birlikte, aynı zamanda teknik direktörlerin yetersizliğini ve ülkede oynanan futbolun düşük düzeyini gösteriyor...

Toplama takım anlayışının, kolektif mücadeleye üstünlük sağladığı yerde oyunun gelişmesinden söz edilemez…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa