17 Haziran 2022 04:30

Ege’de ‘it dalaşı'ndan siyasi dalaşa!

Lana isimli petrol tankeri

Fotoğraf: Ayhan Mehmet/AA

Paylaş

İlkokulda bize okutulan ders kitaplarında aklımda kalan okuma parçalarından biri de Yakup Kadri’nin ‘Güvercin Avı’ hikayesidir.

“Yoo, güvercinlerime dokunmayınız,” diye başlayan hikayede, ‘Kuşbaz Hüseyin Bey’in çiftliğinin aralarında eski uşağı İspiro’nun da yer aldığı Yunan askerleri tarafından basılması ve güvercinlerinin bu askerler tarafından öldürülmesi anlatılır. İhtiyar çiftlik sahibinin “Türkler”i ve saldırgan eski uşağın “Yunanlılar”ı sembolize ettiği hikayenin sonunda Kuşbaz Hüseyin Bey’in ak sakalına sürdüğü güvercinlerinin kanı, Türk bayrağının bir parçası olarak tasvir edilir. Hikayenin sonunda Türk bayrağı ve Yunan saldırganlığı arasında kurulan ilişki, Türk milliyetçiliği ve Yunan düşmanlığı arasındaki ilişkinin de özeti gibidir.

Aynı şekilde Yunan milliyetçilerinin de geçmişten bugüne Türk/Türkiye düşmanlığını kendilerine dayanak yapmalarının sayısız örneği bulunuyor!

Bu hatırlatma sebepsiz değil, çünkü son günlerde iki ülke yönetimleri arasında yine gerilimi tırmandırmaya ve düşmanlıkları canlandırmaya yönelik bir politika izleniyor.

Nisan ayında Ege’deki ‘it dalaşı’ (İki ülke savaş uçaklarının havada birbirini taciz etmesi) ile başlayan gerilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasındaki karşılıklı suçlamalarla siyasi alana taşındı.

Mayıs ayında ABD’yi ziyaret eden Miçotakis’in Kongreden Türkiye’ye F-16 satışını onaylamamasını istemesi sonrasında Erdoğan, “Artık benim için Miçotakis diye biri yok” demişti. Geçtiğimiz günlerde TSK tarafından İzmir’de gerçekleştirilen Efes-2022 tatbikatına katılan Erdoğan, buradan “Yunanistan’ı aklını başına alması konusunda ikaz ediyoruz” mesajını vermişti.

İki ülke yönetimleri arasında Kıbrıs, Ege’de kıta sahanlığı ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda uzunca bir süredir anlaşmazlık ve gerilimin olduğu biliniyor. Bu anlaşmazlık ve gerilim, özellikle ABD’deki Biden yönetiminin Yunanistan’a askeri yığınak yapması ve sorunlar yaşadığı Erdoğan’ın aksine Miçotakis ile yakın ilişki kurması sonrasında yeni bir boyut kazanmıştı.

Erdoğan yönetimi ve medyadaki sözcüleri ABD-NATO’nun Yunanistan’da kurduğu üslerin ve yaptığı askeri yığınağın Türkiye’yi hedef aldığını iddia ediyor. Dahası kabinesinde birçok aşırı milliyetçi bakan bulunan Miçotakis de ABD-NATO’nun yeni üsler kurmasının ve askeri yığınak yapmasının Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın elini güçlendirdiği propagandasını yapıyor.

Oysa ABD’nin Yunanistan ile 1990’da imzaladığı askeri iş birliği anlaşmasını geçen yıl yenileyip Dedeağaç (Aleksandrupoli) Üssü ve Girit Adası’ndaki Suda Üssü başta olmak üzere ülkedeki askeri varlığını genişletmesinin arka planında başka bir neden bulunuyor. Ukrayna savaşının da daha görünür hale getirdiği bu neden, ABD-NATO’nun Rusya’yı kuşatma ve bölgedeki etkisini sınırlama stratejisinden başka bir şey değil.

ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Pyatt da daha önce Dedeağaç’taki üsse NATO’nun Doğu Avrupa ve Karadeniz’e müdahalesi bakımından büyük önem verdiklerini söylemişti. Modernize edilen Girit’teki üs ise, Doğu Akdeniz’deki egemenlik mücadelesi bakımından stratejik bir konumda bulunuyor.

ABD’nin Eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı Emekli Korgeneral Ben Hodges de daha önce konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede, ABD’nin Yunanistan’da yeni askeri üsler kurması ve askeri yığınak yapmasının Rusya ve Çin’in nüfuz alanlarını attırma girişimlerini durdurma amacını taşıdığını ve iki NATO üyesi olarak Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan anlaşmazlıkların bu gerçeği değiştirmediğini söylemişti. Hodges ayrıca İzmir’de üç yıldızlı (korgeneral) bir Amerikan generalinin görev yaptığını hatırlatarak ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığının Türkiye ile (Türkiye’de 28 ABD-NATO üssü bulunuyor) kıyaslanamayacağını da vurgulamıştı.

İlk bakışta ABD’nin ikisi de NATO üyesi olan bu müttefikleri arasındaki anlaşmazlık ve gerilimden rahatsız olduğu düşünülebilir. Oysa bu kontrollü gerilim politikası, en çok ABD’nin işine geliyor. Çünkü bu sayede her iki ülkenin iş birlikçi gericiliklerini kendi politikalarına ve bölgesel çıkarlarına daha fazla bağlıyor. Bir yandan Yunanistan’a yeni askeri üsler kurarak sanki iki ülke arasındaki anlaşmazlıklarda Yunanistan’ı destekliyormuş havasını yaratıyor ama öte yandan da Yunanistan ve Kıbrıs yönetiminin taraf olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’ndan çekilerek sorunlar yaşadığı Erdoğan yönetimine de kapıları kapatmıyor.

Ancak her iki ülkenin NATO’cu, emperyalizm iş birlikçisi yönetimleri bu gerçeği görmedikleri için değil, aksine bu durum aynı zamanda kendi iktidarlarını ve temsil ettikleri burjuva gericiliklerin sömürü düzenlerini ayakta tutmaya hizmet ettiği için anlaşmazlıkları kaşımaya ve gerilimi tırmandırmaya devam ediyorlar.

Özellikle hem Erdoğan ve hem de Miçotakis yönetiminin ekonomik ve siyasi olarak zor bir dönemden geçtiği ve her iki ülkenin seçim gündemine kilitlendiği bir süreçte bu gerilimin karşılıklı olarak tırmandırılması rastlantı olmasa gerek! Türk-Yunan düşmanlığı, her iki ülke yönetimlerinin milliyetçiliği kışkırtması ve halkların gerçek sorunlarını unutturması için oldukça kullanışlı bir araç olarak duruyor. O yüzden önümüzdeki dönemde Erdoğan ve Miçotakis’in kendi iktidarlarını kurtarmak için bu gerilimi daha fazla tırmandırmaya yönelik hamleler yapması şaşırtıcı olmayacak.

Böylesi bir siyasi tabloda Türkiye ve Yunanistan’ın yüzlerce yıldır birlikte yaşayan halklarının, Ege ve Akdeniz’de sürüklendikleri bu girdaptan kurtulmaları için; NATO’ya, silahlanmaya, emperyalizme ve iş birlikçi ülke gericiliklerine karşı birlik ve mücadelelerini büyütmeleri gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...