16 Haziran 2022 03:06

İçimizdeki Türkiyeli!

Stefan Kuntz

Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA

Paylaş

Futbolu ağırlıklı olarak duygular üzerinden algılamaktan ve yorumlamaktan kendimizi kurtaramıyoruz. Bu nedenle de oyunu, bilimsel çalışmalar ile belirlenmiş temel ilkeler üzerine oturtmayı beceremiyor, içi boş klişeler ve anlamsız söylemlerle durumu idare etmeye çalışıyoruz. İşin tuhafı, yurt dışından gelen ve bambaşka bir futbol kültürüne sahip olması beklenen teknik direktörler ve oyuncular da kısa süre içinde bize uyum sağlayıp bizden biri gibi değerlendirmelerde bulunmaya başlıyorlar. Burada işlerin nasıl yürüdüğünü anlayınca, hemen “Nabza göre şerbet verme” moduna geçiyorlar…

Stefan Kuntz, son Litvanya maçının ardından oyuncuların tutkulu, arzulu oynamalarından söz etti. Oysa ortaya konan oyunun niteliği, tek tek oyuncuların motivasyonundan ve performansından çok daha önemli. Litvanya karşısında yeterince etkili olamamanın nedenlerinden konuşmak yerine oyuncuların arzulu, tutkulu, iştahlı olması gibi soyut ifadeleri öne çıkarmak tuhaf…

Ayrıca bunun tersi, yani milli takımda oynama aşamasına gelip forma giyme şansı bulan bir oyuncunun gönülsüz, isteksiz bir şekilde sahaya çıkması mümkün olabilir mi? Özel bir derdi, sıkıntısı, rahatsızlığı olsa zaten baştan affını ister ve sahaya çıkmaz.

Sahada harika bir takım ruhu gördüğünü de söyledi Kuntz… İşi duygusal alana taşıdıktan sonra ruhtan söz etmemek olmazdı. Bir de şanssızlığı ve hakemlerden yakınmayı işin içine katarsa bizim teknik direktörlerden hiçbir farkı kalmayacak Kuntz’un!..

Son dört maçta zayıf rakipler karşısında rahat galibiyetler alındığı için şanssızlığa ve hakem yakınmasına şimdilik gerek duyulmadı. Lakin bu sığ anlayış hakimiyetini sürdürdükçe onlara da bir gün sıra geleceğinden şüphe edilmez.

Kuntz ayrıca kendileri için en önemli kazanımın son maçta isabetli pas oranının yüzde 90’ın üzerine çıkması olduğunu dile getirdi. Litvanya gibi teknik kapasitesi zayıf bir rakip karşısında böyle yüksek bir isabetli pas yüzdesine ulaşmayı gelişme olarak göstermek ne derece doğru olur? İsabetli pas konusunda milli takımın bir gelişme kaydedip kaydetmediğini anlayabilmek için daha ciddi rakiplerle oynayacağı maçlara bakmak gerekir...

Bu bağlamda, Faroe Adaları, Litvanya ve Lüksemburg gibi Avrupa’nın en mütevazı takımları ile oynanan 4 maçı gol yemeden kazanmanın gurur kaynağı olduğunu söylemek de anlamsız. Şurası açık ki oyunu; tutku, arzu, ruh, gurur gibi soyut kavramlardan arındıramadığımız sürece gelişme kaydetmemiz imkansız. İşin motivasyon kısmı da elbette önemli. Ancak motivasyon, emek ve bilginin tamamlayıcı unsuru olarak devreye girdiğinde anlam kazanır. Yoksa duygusal yoğunluğun tek başına hiçbir yararı olmaz. Önce; oyunun temel ilkeleri, oyun anlayışı, oyun planı, taktiksel varyasyonlar, sonra motivasyon…

Milli takımın hangi oyun planıyla mücadele ettiğini anlamak da kolay değil. Mesela Cengiz maçtan sonra, çocukluğunun İzmir’de geçtiğini hatırlatıyor ve İzmir’deki bu maçta gol atmayı çok istediğini, bu yüzden de çok deneme yaptığını söylüyor. Gol atma işi, nostaljik bir duygusallık çerçevesinde bir oyuncunun bireysel girişimlerine yüklenebilir mi? Yani eğer takımın, bir oyuncuya çocukluğunu geçirdiği kentte gol attırabilme üzerine kurulu bir oyun planı yoksa bu, Cengiz’in gol atabilme uğruna inisiyatifini kullanarak, diğer bir deyişle kendi kafasına göre bireysel girişimlerde bulunduğu anlamına geliyor. Oyun planı, taktik falan hak getire. Zaten sahadaki görüntü de bu yöndeydi. Topu ayağına “yapıştırdığı” yetmiyormuş gibi olur olmaz yerlerden şut attı durdu Cengiz...

Bazı oyuncuların bireysel yeteneğine/becerisine bel bağlayan, onların girişimiyle sonuç almaya çalışan oyun anlayışını bir türlü aşamıyoruz.

Gelişip aşama kaydedebilmek için, her şeyden önce futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğini hiçbir koşulda göz ardı etmemek, sonrasında da takım oyununun ve kolektif mücadelenin gereği olan saha içi organizasyonlarını hayata geçirmek gerekiyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...