05 Haziran 2022 04:45

Kapitalizm eliyle doğa infazı

Madenin uzaktan görüntüsü

Fotoğraf: Özer Akdemir /Evrensel

PAZAR
Paylaş

1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı çevreyle ilgili ilk uluslararası toplantı olarak bilinir. Günümüzden 50 yıl önce yapılan bu toplantıda alınan kararlardan birisi de 5 Haziran tarihinin çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması amacıyla “Dünya Çevre Günü” olarak kutlanması oldu. Aradan geçen onca yılda çevrenin her geçen gün daha da kirletildiği, doğanın bir meta olarak acımasızca sömürüldüğü, ekolojik yıkımın dünya üzerindeki yaşamı yok etme boyutuna doğru ilerlediğini görüyoruz. Kapitalist sistemde çevre günü artık kutlanacak bir gün değil, tüm insanların ve ülkelerin “Biz ne yapıyoruz!” diye düşünme ve bu yıkıma karşı mücadele gününe dönüştü.

Gerçekten biz ne yapıyoruz? Biz derken “büyük insanlık”ı kastetmiyoruz elbette. Kendisini ve tüm yaşamı yok oluşa sürükleyen kapitalist sistemden bahsediyoruz. Yoksa elbette çevre sorunlarının içinden çıkılmaz hale gelmesinde en az “günahı” olanlar bizler, dünyanın emeğiyle geçinen yoksul insanları, işçileri, emekçileri, ezilen halklarıyız...

Sahi ‘biz’ ne yaptık, yapıyoruz?

5 Haziran’da buna dair kısa bir iki noktaya değinelim.

DÜNYA PİŞİYOR!

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Dünya Meteoroloji Organizasyonunun küresel iklim durumu 2021 raporu son 7 yılın bugüne kadar ölçülen en sıcak 7 yıl olduğunu ortaya koydu. Rapora göre dünya pişiyor!

  •  Geçtiğimiz yıl dünyanın birçok bölgesinde olağanüstü sıcak hava dalgaları gerçekleşti. Dünyanın en sıcak bölgesi olarak bilinen Kaliforniya Ölüm Vadisinde sıcaklık 54.4 ölçülürken, Sicilya’da ölçülen 48.8 derece Avrupa’nın en yüksek sıcaklığı olarak kaydedildi. Geçtiğimiz yıl ülkemizin de epeyce başını ağrıtan orman yangınlarını bu sıcak hava dalgasıyla değerlendirmek gerekiyor.
  • Yine ülkemizde etkisini çok ciddi bir şekilde hissettiğimiz kuraklık dünyanın birçok bölgesinde de yaşandı.
  • İklim değişikliğinin önemli göstergelerinden atmosferdeki sera gazı miktarları 2021 yılında en yüksek seviyelerinde ölçüldü. Küresel ısınmanın en önemli nedenleri arasında sayılan karbondioksit atmosferde endüstri dönemi öncesine göre yaklaşık 1.5 kat artmış durumda. Geçtiğimiz yıl küresel sıcaklık sanayi öncesi seviyenin yaklaşık 1.11 derece üzerinde seyretti.
  • Deniz seviyesindeki yükseliş bundan 20 yıl öncesine göre 2 kat arttı. Okyanus suyu sadece yüzeyde değil 2 km derinlikte bile artıyor. IPCC raporlarına göre okyanuslardaki asitlik oranı da 26 bin yıldır görülmediği kadar yüksek bir düzeye erişti. Bu bizleri bekleyen felaketin en önemli habercilerinden birisi.

Bölgesel savaşlar, kuraklık, tarım alanlarının yok edilmesi, sulak alanların kuruması, endüstriyel tarım ve hayvancılık politikaları, küresel ısınmanın tetiklediği aşırı iklim olayları, pandemi tüm dünyayı ciddi bir gıda krizine ve kıtlığa doğru sürüklüyor.

ÜLKEMİZDE DURUM NE?

Tüm dünyayı etkileyen bu süreçlerle birlikte 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde ülkemiz özeline dönecek olursak nasıl bir manzara karşılıyor bizi?

TEMA’nın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre;

  • Ekolojik Hassas Bölge olarak tanımlanan Kaz Dağları’nın yüzde 80’inde maden çalışmaları yapılıyor. Sadece Kaz Dağı’nda 1634 tane maden ruhsatı verildi!
  • Ülkemiz genelinde korunan alanların neredeyse yüzde 57’si madencilik çalışmaları açısından ruhsatlanmış durumda.
  • Ormanlarımız paramparça! Orman Genel Müdürlüğünün (OGM) verilerine göre 10 hektardan küçük ormanlar 2008’de 55 bin hektarken 2019’da 120 bin hektara çıktı. Madenciliğin önündeki yasal düzenlemeler birer birer kaldırıldı.
  • Türkiye’nin ikinci en büyük altın madeni Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni 3 kat daha kapasite artışına gitmek istiyor.2010 yılından beri faaliyetini sürdüren madenin kapasite artışı ÇED’i onaylanırsa işletmede kullanılan sülfürik asit yıllık 9 bin tondan 122 bin tona, siyanür ise yıllık 7 bin tondan 11 bin tona çıkarılacak. Maden Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’ni besleyen Karasu’nun hemen yanı başında! Madende ya da atık barajında meydana gelebilecek bir göçük, sızıntı, çökme (ki bölge birinci derece deprem kuşağında) sonrası milyonlarca insanın-canlının yaşam kaynağı Fırat zehirlenecek.
  • Ordu’da Fatsa-Ünye arasındaki, Balıkesir İvrindi yakınlarındaki, Uşak Eşme, Eskişehir Kaymaz ve ülkenin dört bir yanındaki altın madenleri kapasite arttırarak işletilmeye devam ediyor.
  • Mili park korumasındaki Marmaris Kızılbük Koyu otel, villa, AVM gibi güya turizm tesisleri yapımı için dinamitleniyor.
  • Türkiye’nin en değerli kaynak sularından birisinin çıktığı Çine Topçam köyünde, evlere 50 metre uzaklıkta, fıstık çamlarının arasında kuvars madeni çıkarmak için patlatma yapılıyor.
  • Yüzde 75’i RES (rüzgar enerji santrali) şirketlerine tahsis edilen Karaburun’da kalan son mera alanlarının GES (güneş enerji santrali) şirketi tarafından ellerinden alınmasına karşı Parlak köylüleri mücadele ediyor.

EKOLOJİK TALAN EMEK SÖMÜRÜSÜ

Kayseri Develi’deki Kanadalı Centerra Gold’a ait Öksüt Altın Madeninde işçilerin kanlarında kurşun çıkmasının ardından şimdi de altın döküm odasının güvenliğini sağlayan özel güvenlik görevlilerinin civa zehirlenmesine maruz kaldıkları ve bu gerçeğin günlerce işçilerden gizlendiği ortaya çıktı. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi işçilerde kemik erimesi tespit etti.

Müsilaj, orman yangınları, kuraklık, gıda krizi, yok edilen kültür varlıkları, nesli tükenen canlılar, emeğinin hakkını alamadığı gibi sağlıkları işyeri koşulları nedeniyle bozulan işçiler, tarımdan koparılan, toprakları şirketler tarafından ellerinden alınan, üretemez hale geldiği için kente göçüp iş arayan köylüler, boşalan tarlalar, yaylalar...

Bunlar ülkemizdeki ekolojik ve emek talanından sadece birkaç görüntü. AKP’nin ekoloji karnesi bırakın zayıf demeyi, her biri eko-kırım olarak nitelenecek ve ülkemize gerçek anlamda bir demokrasiyi getirdiğimizde dava konusu edilecek olaylarla dolu.

Ekonomik kriz altında ezildikçe daha çok iktidardan uzaklaşan ve bu nedenledir ki anketlerde dibe doğru hızla düşen siyasi iktidarın başındaki tek adam halkına “çürük, sürtük” diyebiliyor! Bu sözleri kendine ve halkına yakıştıran bir zihniyetten doğa ve yaşama dair olumlu bir politika beklenebilir mi?

Öte yandan dünya genelinde insanlık kapitalizm eliyle harakiri yapıyor!

Sahi ‘biz’ ne yapıyoruz?!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa