13 Ocak 2022 04:55

Enes intihar mı etti; yoksa tarikat-siyaset el birliği ile ölüme mi sürüklendi?

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Enes Kara kaldığı cemaat evinde yaşamına son verdi. Enes’in arkasında bir de video bırakarak yaşamına son vermesi alışılmış söylemiyle ölümün bir “intihar” olmadığını gösteriyor. Çünkü “intihar”, bir kişinin çeşitli sorunlar karşısında çözümsüz kalıp bunalıma girip bir anlık bir kararla yaşamına son vermesidir. Ancak Enes’in arkasında bıraktığı videoda; ailesinin (özellikle de babasının) ona; istemediği bir inanç, istemediği bir okulda okuma, istemediği halde kalmaya zorlandığı kaldığı tarikat evinde günün 24 saatini “vakit namazları” ve “dini sohbet”lerle geçireceği sıkı kontrollü bir yaşam dayatmasından bahsediyor. Bu dayatmalar Enes’in arkasında “19 yaşımı hiç böyle hayal etmemiştim” diyen bir video bırakarak aramızdan ayırılmasına neden olmuş görünüyor.

Bu yüzden Enes’in arkasında bıraktığı video, ruh sağlığı bozulmuş bir insanın arkada kalanlara bir sitemi ya da kendisini suçlayan “vedası” değil, yaşadıklarından ders çıkarılmasını, “Başka genç Eneslerin dayatma hayatlardan kurtarılmasını” isteyen bir çığlıktır!

TARİKAT VE SİYASETİN EL BİRLİĞİ İLE

Elbette Enes’i böyle bir karar almaya iten sosyal-psikolojik koşullar konunun uzmanları için araştırma konusu olabilir, olmalıdır da! Ama burada bizleri ilgilendiren 19 yaşında bir genci hayatına son vermeye zorlayan, ona ailesinden başlayan tarikatlara, devletin üstüne düşeni   yapmamasına uzanan, ona istemediği bir yaşamı dayatan sosyal ve siyasal sorumlularının açığa çıkarılmasıdır.

Elbette ki, Enes’in aramızdan ayrılmasına yol açan kararının arkasındaki en sıcak etken tarikat evinde, evde kalan gençlerin hayatlarını cehenneme çeviren uygulamalardır. Ki bu tarikat-cemaat evi Elâzığ’daki “tek” ev değildir. Tersine aynı apartman içinde 5-6 tane, Elâzığ’da daha onlarca, yüzlerce böyle ev vardır. (Ankara’da 2 bin 500 tarikat evinden söz edilmektedir.) Bu evlerde gençler, tarikat kurallarına göre, sıkı bir disiplin içinde birer cemaat militanı olarak yetiştirilmektedir.

Sadece Elâzığ’da değil ülkenin her yanında yüzlerce tarikat yurdunda, binlerce “ev”de yüz binlerce genç tarikatların elindedir ve bir tarikat militanı olarak yetiştirilmektedir.

Burada Enes’in babasının, hayatını kaybetmiş oğlunun acısından çok kendinin de mensubu olduğunu söylediği Nur Cemaatinin sorumluluğunun üstünü örtmek için takındığı soğukkanlı tutum kan dondurucudur!

DEMOKRATİK KAMUOYU; TARİKAT YURTLARI KAPATILSIN!

Enes’in arkasında bıraktığı videodaki tablo, en azından demokratik kamuoyunda infialle karşılandı. EMEP’ten HDP’ye, TKP’den Sol Partiye, TİP’e… ilerici demokrat, sosyalist parti ve çevrelerin sözcüleri;

Tarikat ve cemaat yurtlarının denetlenmesi ve kapatılması, devletin öğrencilerin barınmasına yetecek düzeyde yurtlar inşa etmesi, siyasi iktidarın cemaat yurtlarını teşvikten ve öğrencilerin bu yurtlara gönderilmesi politikasından vazgeçilmesi taleplerini öne sürdü.

Kamuoyunda infial uyandıran, tarikatçı babadan cemaatlere ve merkezi iktidarın politikalarına uzanan “Sosyal-siyasal sorumluları olan adeta bir cinayet” karşısında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun mesajı da anlaşılmaz ve kabul edilemezdir.

Çünkü Kılıçdaroğlu; “Gençlerimizle ilgili canımızı yakan olgular söz konusu olunca, paylaşacağımız içeriklerde hepimiz sorumlu davranmak zorundayız. Bana kızanları anlıyorum ama etik sebeplerden dolayı paylaşım yapmayacağım. Zamanı gelince gereken yapılacaktır. Tepkileri anlıyor ve saygı duyuyorum” diyerek herhalde CHP’ye oy veren kitleler tarafında da anlaşılmaz ve “kızılan” bir mesaj vermiştir.

Tabii Kılıçdaroğlu bu mesajıyla “İntiharı tartışmak intiharı teşvik ediyor bu yüzden intiharları tartışmamak gerek” diyerek “intihar”ın uyandırdığı iticiliği Enes’in hayatını kaybetmesine yol açan sosyal-siyasal nedenlerin üstünün örtülmesine hizmet eden “aşırı”, aşırı olduğu için de saçmaya varan “etikçi” tutumun neye yaradığını da göstermiştir. Tabii Kılıçdaroğlu burada “Tarikatlarla karşı karşıya gelmeme” ve “Bize oy verin sizi kurtaralım” diyen seçim stratejisinin iki ayağını da kurtarmaya çalışmıştır.

‘DİNDAR NESİLLER YETİŞTİRME’ STRATEJİSİ OLMASAYDI ENES ÖLÜR MÜYDÜ?

Siyasi partiler ile birer birer aydınlar ve demokratlar, ilerici demokrat kamuoyu, tarikat yurtlarının denetlenmesini, kapatılmasını, devletin yeterli yurt yaparak gençlerin tarikat ve cemaatlerin tuzağına düşmesinin engellenmesini istiyorlar.

Elbette ki bu talepler anlamlıdır ve politik bakımdan da bir değere sahiptir.

Ama öte yandan bu talepleri yerine getirme makamında bulunan tek adam yönetimi;

Tarikat ve cemaatlerin yurtlarını ve “evleri”ni teşvik etmekte, onların merkezi ve yerel yönetimlerini para, bina, kadro tahsisi de dahil her yolla desteklemektedir. Tarikat ve cemaatleri milli eğitimin paydaşları yapmış, devletin okulları da bu tarikat ve cemaatlerin fink attığı alanlara dönüştürülmesi için kesintisiz bir gayret sarf etmiştir.

Bu girişimler, Erdoğan-AKP iktidarının “Dindar nesiller yetiştirme” stratejisinin bir parçası olarak, bizzat iktidarın teşvikleriyle yapılmaktadır. Bu yüzdendir ki, Enes Kara’nın hayatını kaybetmesinin sorumluluğu sadece tarikat ve cemaatlerde değil, hatta onlardan da fazla eğitim politikalarıyla oluşturduğu ortam nedeniyle siyasi iktidardadır. Bu yüzden Enes’in hayatını kaybetmesi herhangi bireysel çözümsüzlüğün sonucu bir intihar gibi görülmemeli. Tersine aileden tarikatlara, siyasi iktidarın “Dindar nesiller yetiştirme” stratejisi etrafında ürettiği politikalarla ele alınmalıdır. Bu politikalara karşı mücadele de laik ve demokratik Türkiye mücadelesinin bir parçası olarak ele alındığı ölçüde bir anlama sahip olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...