07 Aralık 2021 04:55

Çin işi.. Japon işi.. Bunu bilen bir kişi…

Recep Tayyip Erdoğan

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Paylaş

Erdoğan, önce “Nas” deyip İslam’ı kullanarak, ekonominin aslında iyi olduğuna inandırmaya çalıştı.

Ancak geçim derdine düşen Müslüman’ı da inandırmak mümkün değil.

TÜİK kasım enflasyonunu aylık yüzde 3.5, yıllık yüzde 21.3 olarak açıkladı. Küçük rakam değil, ama rakam gerçek de değil. Hükümet-dışı iktisatçıların Enflasyon Araştırma Grubunun hesapladığı oran, aylık yüzde 9.9, yıllık yüzde 58.65. Fiyat artışında tüketmeden edilemeyen gıda maddeleri başı çekiyor!

Dövizi yakalayabilene aşk olsun! Pazar gecesi dolar 13.7 TL idi. Bugün belki 14 TL’yi geçmiş olacak. Sonuçlarını birlikte yaşıyoruz. Doların yükselişi her şeyin fiyatını artırıyor. Günlük değil, saatlik yükseliyor fiyatlar.

Her alanda krize gidiliyor. Önemli bazı ilaçlar bulunmaz oldu; çünkü yükselen dolar fiyatıyla ithal edilemiyor. Tıbbi cihaz sektöründe kriz baş gösterdi. Sektör temsilcileri bakanlığa, alacakları ödenmezse hafta başından itibaren ürün tedarikini sürdüremeyeceklerini bildirdi, bu gidişle acil ameliyatlar bile yapılamayacak.

Emine Hanım çözüm olarak öğünleri küçültmeyi önermişti. Bazı AKP’li vekillerle sair aklı evveller “Yemeyin canım, ne olacak” diyor, Marie Antoinette’e atfedilen “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” gülünçlüğünü hatırlatıyorlar. Hiçbiri Saray’ın bırakın masraflarına toptan son verilmesini, harcamalarının kısılmasının bile sözünü etmiyor! Saraylılar ne bulurlarsa yiyecek ama halk açlıktan kırılacak -bunun hiçbir kitapta yeri yok!

Erdoğan dinle inandıramayınca, bilime el attı. “Ekonominin kitabını yazdım” dedi ve bir süre sıkıntı çekileceğini ama sonunda ekonominin düze çıkacağını iddia etti!

Faiz netice, enflasyon sonuç” diyen Erdoğan’ın son açıklaması, faizleri düşürerek “Çin örneği”nin izlendiği oldu. Yol şuydu: Faizler düşürülüp döviz yükselince ucuz TL ile ihracat artacak; ucuz faizle kredi kullanacak ihracatçı ihraç ürünleri üretimini artıracak, üretim artışı fiyatları ve enflasyonu düşürecek ve Türkiye yeniden uçacaktı!

Burjuva ekonomistlerin Çin örneğine eleştirisi, bu modelin, ihracatın ithalata bağlı olduğu Türkiye’ye uymayacağı.

Oysa asıl dert başka ve burjuva iktisatçılar bununla ilgilenmiyor.

Çin büyümesini ücretleri olağanüstü düşük tutarak gerçekleştirdi. 1980’lerden başlayıp 2 binli yılların başlarına kadar sürdürülen Çin büyüme stratejisi, büyük yatırımlarla hızlı bir sermaye birikimine yönelirken köylerden kentlere akan nüfusun yoğun sömürüsüne dayandı. İşçileşen köylüler şantiyelerde barakalarda barındırıldı ve istese bile şantiyeleri terk edemediği fiili yasak koşullarında çalıştırıldı. Ödeme, çoğu zaman barınma imkanı yanında günlük iki tabak pirinç lapasıydı. İnternette metinleri bulunabilir. Çin İstatistik Bürosu verilerinde ücretler dışında her şeyi bulabilirsiniz. Çin ekonomisi bu yıllarda ihracata koşullandı. Çoğu taklit ihraç ürünleri çok ucuza mal edildi, çünkü iş gücü müthiş ucuzdu.

Çin örneği” ve düşük değerli yerli parayla “İhracata dayalı büyüme” denince, sırtına binilecek olan işçi sınıfıdır! Erdoğan’ın sözünü ettiği o “yazdığı kitap” bütün yükün işçilerin sırtına yıkılmasını anlatır.

Bu “çözüm”ün çıkmazı, Türkiye işçi sınıfının halihazırda zaten bütün yükü yüklenmiş olması ve daha fazlasını taşıyamaz durumda bulunmasıdır. Neredeyse açlıktan kırılma koşullarında çalışmakta olan işçilerden fazlasının istenmesinin hayal edilmesi bile çıkmazın ne denli derin olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de on milyondan fazla işçi asgari ücretle çalışıyor. Sınıfın yüzde 60’ının mahkum edildiği asgari ücret neredeyse ortalama ücrete dönüşmüş halde. Oysa, gıda, giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri aylık harcamalar toplamı yoksulluk sınırını oluşturuyor ve bu tutar 10 bin 75 lira 58 kuruş. Bugünkü asgari ücret ise 2 bin 825 lira 90 kuruş, açlık sınırının altında ve dolar hesabıyla sürekli düşüyor. Asgari ücretli bir işçinin eline net olarak ise, brüt asgari ücretin sadece yüzde 66.6’sı geçiyor. Bu ne demek? Bu, işçinin 365 günün 122’sini vergi ve kesintiler için devlete bedava çalışması demek!

İşçiye başka hangi yük yüklenebilir dersiniz? Yüklenmeye çalışılırsa, işçi sesini çıkarmaz “eyvallah” mı der, ayağa mı kalkar?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa