24 Kasım 2021 23:55

Emekçiler kendi göbeklerini kendileri kesmek için sokağa çıkıyor!

Avcılar

Avcılar | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz”, “Bizi eleştirenler mandacılardır” hamaseti ve Bahçeli’nin partisinin grubunda MB’nin faizi düşürmesine, “Hükümetin faizi düşüren tutumu doğrudur. Merkez Bankasının bağımsızlığı yanlıştır!” diyerek tam destek vermesiyle TL’nin değer kaybı zirveden zirveye koştu. Önceki gün dolar 13,45’e, avro da 15,16’ya vururken TL tarihi bir değer kaybı yaşadı!

TL’nin “tarihi değer kaybı”nın akaryakıta “tarihi zam” olarak yansıyacağı; benzine 1,02 TL, motorine 1,06 TL, oto gaza ise 65 kuruş zam geldiği öğrenildi!

Erdoğan, Merkez Bankasının faizi düşürme kararından memnuniyetini açıklarken, Merkez Bankası ise onca olup bitenden sonra, ”Döviz piyasalarında gerçekçi olmayan ve iktisadi temellerden tamamen uzak, sağlıksız fiyat oluşumları gözlemlenmektedir” diyerek gidişata hiçbir müdahalede bulunmayacağını açıkladı. Böylece TL’nin tüm yabancı paralar karşısındaki serbest düşüşüne çanak tutmaya devam edeceğini ilan etmiş oldu.

CHP başta olmak üzere Millet İttifakı etrafındaki partiler, olağanüstü toplantılarla iktidara yönelik eleştirilerini sertleştirip, erken seçim çağrılarını daha yüksek sesle ifade ettiler. Dün de bu olağanüstü toplantılar ve “erken seçim” çağrıları sürdü.

TARTIŞILAN FİNANS PİYASALARI DEĞİL HALKIN EKMEĞİ SORUNU 

Son aylarda gündeme gelen yağ, un, şeker gibi bazı temel ihtiyaç maddelerinin bazı marketlerde hiç bulunamaması, bazı marketlerde ise 1 ya da 2 kilo ile sınırlandırılmasının, son günlerde “bazı marketler”in ötesine geçip ülke sathına yayılan bir soruna dönüştüğü ortaya çıktı. Dahası konunun uzmanları, “kıtlık”, “yokluk” sorununun, marketleri de aşarak, önümüzdeki aylar ve yılları da kapsayacak biçimde gıda üretimini tehdit ettiğini belirtiyorlar.

Çünkü vatandaş marketlerde şeker, yağ, un gibi ihtiyaç mallarına ulaşamadığı gibi tarımda da çiftçinin; tarım ilacı, gübre ve mazot gibi temel girdilerine ulaşamadığı belirtiliyor. Toptan mazot satışının yasaklandığı, gübre ve ilaca günübirlik yapılan zamlar nedeniyle gübre ve ilaç satışında ayak sürüldüğü, satıldığında çiftçinin yüksek fiyatlar nedeniyle bunları alamadığı görülüyor. Ki bu durum sadece kimi bölge ve kentlerde değil yaygın olarak ülke sathında bir soruna dönüşmüş bulunmaktadır.

Yani, TL’nin önlenmeyen olağanüstü değersizleşmesi karşısında, döviz fiyatlarının yükselmesinin finans piyasalarında dalgalanmaya yol açmayı çok aşarak vatandaşın sofrasına, ekmeğine doğrudan uzandığı açıkça görülür hale gelmiştir. Nitekim daha birkaç hafta önce ekmeğe yapılan yüzde 25’lik zamdan sonra şimdi de ekmeğin 4 TL’ye çıkacağı tartışılmaktadır.

HAYAT PAHALILIĞINDAN BUNALAN HALK SOKAĞA ÇIKMAYA BAŞLADI

İktidarıyla muhalefetiyle sermaye cephesinde, tartışmaların daha gürültülü hale gelmesinin ötesinde yeni bir gerçek gelişme yokken, zamlardan, hayat pahalılığından bunalan emekçiler dolar ve avronun tarihi rekorlara koşup TL’nin yerlerde sürünmesinin görülmemiş düzeye çıktığı günün akşamında, “Hükümet İstifa”, “Erken seçim”, “Zamlara hayır”, “Zamlar geri alınsın” sloganlarıyla, tencere tava çalarak sokaklara çıktı!

Ankara, İstanbul ve Kocaeli’de (Kocaeli’de son birkaç haftadan beri tencere tava çalarak 'Zamlara hayır' protestosu yapılıyordu) tencere tava çalarak, sokağa çıkarak hükümetin ekonomik politikalarını protesto etti.

Zamlar, hayat pahalılığı karşısında yayılan derin hoşnutsuzluğun, artık bıçağın kemiğe dayandığını fark eden iktidar sözcüleri, bunu “İkinci Gezi’ye hazırlanmak”(*), “terörist”, “İktidara darbe girişimi” olarak göstererek sokaklara çıkan ve çıkma eğilimindeki halkı, itibarsızlaştırmak ve taleplerine sahip çıkma tutumundan caydırmak istiyorlar. Nitekim mafya lideri Alaaddin Çakıcı, önceki akşam sokağa çıkan yurttaşları, “Okyanus ötesinden (‘FETÖ’ tarafından) yönlendirilmek”le suçladı bile!

SERMAYE GÜÇLERİ EN ÇOK HALKIN KENDİ KADERİNE SAHİP ÇIKMASINDAN ÇEKİNİYOR

CHP başta olmak üzere sermaye muhalefeti ise, yığınların kendi taleplerine sahip çıkarak sokaklara çıkmasını “İktidarın tuzağına düşmek” ve “Provokasyona gelmek” olarak suçlayarak, “Bize oy verin iktidara gelip sizi kurtaralım” çizgisinde ısrar edeceğini gösteren işaretler vermektedir.

Tabii bu arada, eğer halkın sokağa çıkması önlenemezse, bu çıkışları parti mitingleri kapsamına alıp, düzen dışına çıkmasını önleyen mitingler düzenlemeyi de gündeme alacaklarına dair haberler de gelmektedir.

Dünya ve ülkemizdeki emek ve demokrasi mücadelesinin deneyimlerinin açıkça gösterdiği gibi emekçilerin ekonomik ve siyasi talepleri etrafındaki mücadelesinden az çok sözü edilebilir kazanımlar elde etmesi, ancak emekçilerin talepleri etrafında birleşip mücadele etmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu mücadele ise, basın açıklamaları, grevler, gösteriler, mitingler gibi yığınların, talepleri uğruna siyasete müdahale ettikleri ölçüde anlamlanabilmektedir.

Biraz tarih bilen herkesin bilebileceği bu gerçekten iktidar kadar muhalefet de çekinmektedir.

Bu yüzden işçi sınıfı ve emekçilerin talepleri etrafında birleşerek alanlara çıkmasının, kendi göbeğini kendisinin kesmek istemesinin bir adımı olduğunu gördüğü için sermaye güçleri, iktidarıyla muhalefetiyle en çok bundan çekinmektedir.

Bunu önümüzdeki günlerde daha iyi göreceğiz.

(*) Gezi direnişi, ülkemizin şimdiye kadar ortaya çıkmış en kitlesel, en demokratik direnişidir. Ancak AKP iktidarı Gezi’yi “terörist bir eylem” olarak göstermeyi kendisine baş görev yapmıştır. Bu yüzden de kendisine karşı gördüğü her kitle mücadelesini iktidarına karşı “darbe”, “terörist bir eylem” olarak göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...