24 Ekim 2021 00:30

Bellek

Cumartesi Anneleri'nin bir eyleminden çekilmiş bir fotoğraf.

Fotoğraf: MA

PAZAR
Paylaş

Son bir senede 4 kere dişim kırıldı.

Dişlerimi sıkıyormuşum.

Geçen hafta tam gün süren online bir oturumda aralarda bir uzman ufak egzersizler yaptırdı katılımcılara. Rahatlatmak için.

Bine yakın kadındık. Ortaya çıktı ki hepimiz gün içinde sıkıyoruz bedenimizi. Bacaklarımızı, avuçlarımızı, çenemizi...

Sıkıyor insan kendini bu ülkede, öfkeyi, stresi, endişeyi yutmaya, sindirmeye çalışma yöntemi belki de.

Her gün en az on olaya sinirlerimiz bozuluyor. Kimi günlük mevzudur, kimi siyasi.

Taksi bulamamak, sıraya yapılan kaynak, üzerine çökülen para üstü, market fiyatları, eve gelen fatura, bankadaki eksi bakiye, Taliban’ın gülerek sıkılan elleri, dolar kuru, “Ne alakası var?” açıklamalarının pişkinliği, çıkar telefonunu amcaları, aldığımız haberler ve verilmediğine inanamadığımız haberler. Bizi her şey sinirlendirir zira “ceteris paribus” bir durum teoride bile yok bizde.

Sonra bir açarsın sosyal medyayı, karşına hayat normalmiş gibi çekilmiş bir fotoğraf, video düşer, o bile tüpü çakmakla kontrol etmek etkisi yapabilir.

Geçen hafta Hafıza Odası Sergisi büyük gündem oldu.

Ben sanat eleştirmeni değilim, kelimelerle benim işim. O yüzden hafıza kelimesine takıldım.

Hafıza, bellekle eş anlamlı.

Psikolojide bellek, geçmiş yaşantıların, kazanılan bilgi ve becerilerin saklanmasını ve gerektiğinde yeniden canlandırılmasını sağlayan bilişsel bir süreç diye geçiyor. 

Duyusal, kısa ve uzun süreli ve anısal, anlamsal, örtük bellek gibi alt başlıklarda inceleniyor.

Duyusal hafıza, duyu organlarının kaydettiği bilgilerin işleme sistemine girmeden önce kısa bir süre tutulduğu bilgi deposu diye tanımlanıyor.

Kapasitesi sınırsız. Veriler, duyusal bellekte 1-2 saniye civarında kalıyor ve birey bilginin farkına varmadığından, bilgi anlaşılamıyor, yorumlanamıyor.

Ne zaman ki dikkat ve algı ile birleşiyor o zaman bir anlam kazanıp kısa süreli belleğe aktarılıyor.

Kısa süreli belleğin bilgiyi tutma süresi 2 saniye ile 20 dakika arasında.

Buradaki bilgileri anlamlı şekilde grupladığımızda uzun süreli bellek oluşuyor. Edinilen bilgi, beceri uzun yıllara varan süre zihinde tutuluyor.

3 alt başlığı var:

Anısal Bellek: Yaşantıyla, insanda duygusal etki bırakan belirli bir zaman, yer ve olaylarla ilgili. 

Maruz kaldığımız her acının bizde bıraktığı iz gibi?

Anlamsal Bellek: Uzun süreli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, sorun çözme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bölüm. Öğrendiklerimiz. Maruz kaldığımız acıların nedenini bilmek gibi?

Örtük Bellek: Başlangıçta bilerek öğrenilen zamanla otomatikleşen beceriler. 

Bunca acı içinde her sabah kalkıp işe gidebilmek gibi mi?

Hafıza Odası hangi belleğin kapılarını açtı?

O coğrafya insanı için uzun sürekli bellekten geri çağrılması gereken bilgiler miydi bunlar yoksa hayatın hâlâ tam içindeki gerçeklik miydi?

Tüm bu boyutlarıyla o odanın bendeki yükünü düşündüm.

18 yaşımdan beri Cumartesi Anneleri var, her cumartesi var. 

Gün içinde herhangi bir haberle tetiklenip sürekli aklıma gelen Kemal Kurkut’un vurulma anı ve kemanıyla gazetelerdeki fotoğrafı var. Derin dondurucuda bir evlat cenazesi; 10 yaşındaki Cemile Çağırga, babasının sırtındaki çuvalda 3 yaşındaki Muharrem’in cansız bedeni, 7 gün yerde kanlar içinde yatan bir anne Taybet İnan, her çocuk ölümünde gözleri gözlerimin önünde beliren bir Ceylan Önkol var.

Kimin belleğinde yeri nerede bilmiyorum ama Patnos’ta çöpte bulduğu bomba patladığı için ölen 8 yaşındaki Baran Özyolcu’nun sarıya çalan saçları, 12 yaşında sırtından 13 kurşunla vurularak öldürülen Uğur Kaymaz’ın kırmızı çizgili kazağı da bende hâlâ ilk günkü gibi taze.

Bunlar anısal bellek.

“Bildiğin Gibi Değil 90’larda Güneydoğu’da Çocuk Olmak” kitabını okumuşum, ‘5 No’lu Cezaevi Belgeseli’ni izlemişim, “Kamber Ateş Nasılsın?” ne anlama geliyor öğrenmişim, bu da anlamsal belleğe dahil.

Davul devreye girince ayaklar adım atıyor ya peki bu örtük belleğe mi dahil acaba, otomatikleşen bir halay, üzerine pek de düşünmeden?

Hafıza Odası kutlamasındaki hafızasızlık mıydı herkesi bunca sinirlendiren yoksa hafızada kutlanacak bir şeye rastlanamaması mı?

O sergi içeriği hangi hafızaya dahil o coğrafyada ve kimin belleğinden geri çağrıldı bu vesileyle?

Benim için yanımda uçan balon patlasa gözümün önünde akıp giden kareler bunlar.

Hafızanın yükü bunca ağırken ben anlayamıyorum özgürlük, adalet ve barışı savunup da HDP ile yan yana gelmemeyi.

Hangi bagaj yükü bu acılardan ağır olabilir?

Bir de karşıya geçip bakıyorum. 

Bir ittifak var, üzerinde karanlık 7 Haziran ve 1 Kasım arası, giden 862 canın ardından oylarımız artıyor diyebilenin yükü var, Roboskî yaşandığında başbakan yardımcısı olmanın yükü var, bir kahvaltı göndermesine “Tanrı Misafiri” tanımı dururken “Kan Davalı” kavramıyla karşılık veren var, dokunulmazlıkların kaldırılması sonucu onlarca vekilin tutuklanması var, Mecliste 1300’ün üzerinde fezleke var.

Az buz yük değil.

İlk çalınacak kapı burası mıdır onca hafıza yükü üzerine?

Öyle bir araftayız ki kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Öyle bir seçime gireceğiz ki ya yeniden doğacağız ya da alacak bir nefesimiz kalmayacak.

Kabul etmeli ki bazı olmazları oldurmak, hafızaya direnmek, ezberlerden kaçınmak gerekecek.

Siyaseti fotoğraflarda kalan ölmüş çocuk gözlerine anlatmak zor. 

Hiç karşı tarafa geçip kendine bir bakmamış olana izah etmek de.

Ana muhalefet yaptı ittifakını, defanstan ofansa geçti, aldı yürüyor.

Hiç yoktan iyidir deniliyor ama hiçten de yoktan da bıkmışız biz.

Bütün bedenin kasılması ne demek, oğlu askerde olup da tezkereye evet haberini duyanlar hepimizden iyi bilir.

 

Bize bir üçüncü yol gerek, ne HDP’siz olur ne solsuz.

Bir adım atılsa biz seçime kadar dişimizi sıkarız ama yine hiç yoktan yeğe kalırsak onun da hesabını bunca hafıza yüküyle bilmem artık nasıl sorarız.

Tüm ilgililerden ricamdır, bize şu ülkede bir kez olsun her şeyiyle içe sinen bir halay çektirin

Anısal, anlamsal ve örtük bellekte yeri olsun.

Hafıza, bellek ve hatır hepsi eş anlamlıdır.

Büyük hatırımız kalır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...