17 Ekim 2021 00:17

Gözpınarlarında umut

Gebze Mitsuba işçileri, Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenen işçilerden 4'ünün işten atılması üzerine vardiya molalarında fabrikada yürüyüşler gerçekleştirdi.

Fotoğraf: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Bu hafta Mitsuba işçilerinin direniş videolarına bakıp bakıp ağladım.

Bu gözyaşı hadisesi yaştan mıdır memleketin geldiği vaziyetten mi bilemem pek sık gelir oldu başıma.

Eskiden pek akmazdı, neredeyse hiç akmazdı. Kimi sevinçten ağlar, kimi kederden, kimi de öfkeden.

Oysa başıma gelen hiçbiri değil, umut yaşarması diyorum buna ben. Orada olmak, kocamak sarılmak, yumruğunu havaya savurmak hisleri birleşince böyle vuruyor göz pınarlarına.

9 işçi haksız yere işten çıkarıldığı için kalan işçilerin fabrikayı terk etmeme eylemiydi, sendikalaşma mücadelesiydi.

Bir sahne gördüm, dışarıdakiler ile içeridekilerin birbirlerine koşması, aradaki demir kapı üzerinden kadın-erkek yoldaşça kucaklaşmaları. “İş, ekmek, özgürlük” diye bağırırken gözleri dolan bir kadın işçi; işten çıkarılanlardan biri, karşısında tüm yoldaşlarının alkışları, direnenlerin onurlu sloganı: “El ele, kol kola, omuz omuza”

Hasretini çektiğim her şeyi ve umuda dair tüm bildiklerimi bir karede gördüm.

Tutamadım kendimi.

Öte yandan Gazete Duvar yazarlarının Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz’un ayrılığı nezdinde editoryal bağımsızlığa sahip çıkmak adına 24 saat içinde verdikleri ayrılık kararlarını izledim peşi sıra. Böyle bir dönemde kolay mıdır bu kararı böyle hızlı almak? Meslek ilkelerine, etik değerlere sahip çıkmak onuru böylesine ivme kazanmış diye sevindim. Gidenlerin, kalanları kırmama ve incitmeme çabası, okuru teselli gayreti, mecrayı yekten yıkmama hatta yeniden örebilme niyeti, uzlaşı dileği ayrı ayrı ders niteliğinde.

Bunlar iyiye güzele ve bir arada olmaya dair.

Öte yandan TÜGVA ile ortaya çıktı ki uçan kuşun kanadına sinmişler, martıya attığımız simide bile hallenmişler.

Tüm kurumlara, kuruluşlara kadrolarını yerleştirmeyi geçtim, fakirin fukaranın umudu yarışma programına sızmak şeytanın aklına gelir iş değil.

Stajyer avukattan bir sene içinde hakim yaratmışlar. Onların imzalarıyla kırıldı sabaha karşı insanların kapıları, o haksız gözaltılar, adli kontroller, yurtdışı çıkış yasakları.

Sokakta yatan çocuklar barınamıyoruz derken ne kadar haklı, yurtlarına çöküldüğü ortaya çıktı.

Bu iktidarın umurunda olmaz tabii derin yoksulluk, çocukları okutacak para bulunamadıkça, evdeki boğazlara maaş yetmedikçe dolup taşıyor yurtları.

Dolar olmuş 9.20 yazı basılasıya kim bilir kaç olacak, beyaz peynirin kilosu neredeyse 100 lira, sütün litresi 9 lira.

Çıkmışlar ekrana diyorlar, “Peygamber efendimiz de aç kalkardı sofradan.”

Pişkinlik bela da olmuyor başlarına.

Millet İttifakı bileşenleri sahaya iniyor ayrı ayrı, poz veriyorlar yan yana gelip, konuşuyorlar aralarında: Ne olmalı yeni Anayasa.

Ana Muhalefet Lideri Merkez Bankasına gidiyor. Doğru, orası ülkenin bankası; iktidarın değil.

Ama işte milyonlarcamız unutmadık bu ittifak bileşenlerinden Saadet’in İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı alkışladığını. Gelecek Partisi liderinin 862 insanın kanı yerdeyken kurduğu “oylarımız artıyor” cümlesini. Deva lideri 20 yıllık AKP iktidarının 13 senesinde 5 hükümetin de bakanıydı.

Eğer bu seçimde Cumhur İttifakı istediği neticeyi alamazsa çözülme sürecine girecek MHP’den de kopacakların yolu belli: İYİ Parti.

Bir diğeri Demokrat Parti, anketlerde “Diğer” seçeneği içinde geçiyor, oy oranı görünür değil. Oysa anketlerde ismi anılmayan pek çok sol partinin üye sayısı daha fazla.

Sosyal demokrat olma iddiasındaki CHP, yol arkadaşı olarak solu ve HDP’yi değil bu partileri seçti, sosyal demokrasiyi taşımasını bekledikleri bunlar.

Bu ellerde taleplerimiz yeter hızda karşılığını bulacak mı?

Ülkeyi düzlüğe çıkarma umudunda sırtımızı dayamamız beklenen ittifak bu.

Peki ya Mitsuba işçileri, madenciler, metal işçileri, emekçilerin hali? Hangisinin parti tüzüğünde ilk sırada geliyor işçi sınıfının hak mücadelesi?

Ya kadınların toplumsal cinsiyet rollerini ve patriyarkayı yıkacağız şiarını yükseltecek olan hangisi?

Hassasiyetler gözetilirken hangisinde sıralamaya girebilecek içki yasakları, içkideki vergi oranı?

Kimde anti-kapitalist söylem var ki sermayeye karşı koşulsuz savunacak doğayı?

Kayyumlara karşı eylemlerde varlıkları neydi ki?

Hâlâ, “HDP meşrudur dedik-demedik” zemininde süren bir tartışmadan nasıl ve hangi hızla varabileceğiz barışa?

Millet ittifakı hak, adalet ve demokrasi çağrısını büyütmeli evet, liyakati vadetmeliler doğru, ortamı terörize etmeye çalışan iktidara karşı itidalli davranmalılar haklı ama herkes de kabul etmeli ki bu süreçten sağ çıkış bunca sağa yaslanık halde mümkün değil.

HDP ve sol olmadan arzu ettiğimiz hayat bu ömürde belli ki zor.

Sonraki sürece mi ertelenecek hak mücadelesinde toplumsal muhalefeti örgütleme sorunsalı?

Doların zembereği boşaldı, adaletin terazisi kırıldı, ocakların gazı bitti, insanlar atanamadığından, evladına bakamadığından, borçlarını ödeme umudunu kaybettiğinden intihar etti. Cezaevleri doldu taştı, gazeteciler şiddete maruz kaldı, her tür özgürlük yargılandı, açız, açıktayız, bir araftayız, dünyanın ekseni kaydı sol neden hâlâ yan yana gelemiyor?

İşçiler ülkenin dört yanında kendi sendikalarını kurmak için, sendikalaşmak için ayağa kalkmışken, barınamayan öğrenciler sokağa çıkmışken, mikrofon uzatılan her yurttaş “yeter artık” derken, AKP’nin genel başkanı ısıtıp ısıtıp hala korkulu rüyası Gezi’yi servis ederken uzlaşılacak 10 temel ilke bulmak çok mu zor?

Geçmişin bagajını bir köprüyü geçerken geride bırakmak imkansız mı?

O bagajlar sırtta kaldı diye batarsak bu vaziyeti yeni nesiller anlayacak mı yoksa hepimizi birden suçlayacak mı?

Yetmez ama evetçiler ne zaman konu olsa herkesin hemfikir olduğu ortak bir öfke yeniden filizleniyor.

Herkes tarihsel bir hesaplaşmanın haklı ve eleştirel tarafı olmak için sıraya giriyor.

Peki şu süreçte birleşmeyi başaramayanları gelecekte nasıl bir hesaplaşma bekliyor? “O dönemin koşullarına göre...” diye başlayan açıklamaların bugün karşılaştığı öfkeyi görüyoruz, duyuyoruz.

“Dünya başımıza yıkılmışken, uzakta bir ışık görünüyordu ama kayayı yerinden oynatmak için aynı anda el veremedik” nasıl izah edilecek sonraki nesillere?

At izi it izine karışmış, elma ile armut yan yana gelmiş ayıklamaya çalışıyor şu an.

Bir zamanlar birbirine yoldaş olmuş, aynı meydanın farklı metrekarelerinde yürümüş, aynı gözaltı otobüslerine doluşmuş, aynı salonlarda yargılanmış, benzer sloganları haykırmış, aynı marşları söylemişler olarak bir fotoğraf karesinde, bir masanın etrafında, bir deklarasyonun altında, birkaç temel ilkede buluşmak neden bunca vakit alıyor, olamıyor?

Adamlar gözümüzün önünde Taliban’ın karşısında gülerek geçip ellerini sıktı.

Bir tokalaşmayı solun arasında görmemek benim için çok acı.

Hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve emek mücadelesinde dününü bildiğimiz Siyasal İslamcıların, milliyetçi sağ kanadın bugün ılımlı ve birleştirici görünen söylemlerine güvenmektense, on tespitinin sadece ikisine katılıyor olsam dahi bir sosyalist harekete sırtımı dayamayı tercih ederim.

Bu mevzuda yalnız değilimdir, milyonları bulduğumuzu tahmin ederim.

Tüm ezilenler olarak ‘ehven-i şer’e mecbur değiliz, en iyisine layığız. Bizler; işçiler, emekçiler, ne eğitimde ne işte olan gençler, geleceği çalınanlar, yazarlar, çizerler, sanatçılar, akademisyenler, itibarına kastedilenler; KHK’liler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, LGBTİ+, göçe mecbur bırakılanlar ve onların geride bıraktıkları, iklim aktivistleri, kadın hareketi, çevreciler, hayvan hakları savunucuları, sendikalar, odalar, meslek birlikleri, demokratik kitle örgütleri, bizler yani mevcut seçeneklerle tatmin olmayanlar, başka alem isteyenler…

En iyisi birleşik gücümüzdedir, zincirleri başka türlü kıramayız.

Hata yapmamak adına adım atmamak da hataya dahil.

Yekten bir çöküşte hiçbir omurga sağlam kalmaz, tarihsel hesabı ağır olur.

Solun hiçbir bileşenine yakıştıramam yangın anında düğmeye kimin basacağının ince hesabını yapmayı.

Aylardır bu düşüncenin yükünü taşıyorum, dost acı söyler kapsamında mazur görülsün umuduyla lafı dolandırmadan yazdım.

Vakit hızlı akıyor, sesimi duyurabildiğim tüm sol hareketlerden bu tarihsel vazifede gereğinin yapılması ricamı arz ederim.

Sesim duyulursa muradım bir gün olsun mutluluk gözyaşı dökebilmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...