13 Ekim 2021 21:58

Bu gözyaşları pek hayra alamet değil

Letonya-Türkiye maçı

Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA

Paylaş

4-5 ay öncesine kadar Avrupa Şampiyonası’nın gizli favorisi olduğuna inanan ve Avrupa Şampiyonu olma hayalleri kuran bir takım, aradan geçen birkaç ayda hüsran üstüne hüsran yaşayınca, şimdi Letonya galibiyetine Dünya Kupası’nı kazanmışçasına seviniyor. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte sevinçten havalara zıplayanlara, birbirlerine sarılıp sevinç yumağı oluşturanlara, mutluluk gözyaşı dökenlere bakınca insan şaşırmadan edemiyor. Her türlü duyguyu abartmakta üstümüze yok…

Tabii ardından gelsin skora göre yorumlar… 90+9’da atılan golle galip gelince, “Karakter koyduk”, “Reaksiyon gösterdik”, “Çok iyi mücadele ettik” gibi laflar havada uçuşmaya başladı yine. Hakem maçı 90+8’de bitirse ya da o son pozisyonda penaltı kararı vermese ve maç 1-1 sonuçlansa, hiç kuşkusuz bugün tam tersi yorumlar okuyacak, bazı futbolcuları ve teknik direktörü yerden yere vuran eleştiriler duyacaktık. O zaman hiç kimse “Karakter koymaktan” ya da “Reaksiyon göstermekten” söz etmeyecekti elbette…

Galibiyet öyle büyük bir coşku yarattı ki, hiç kimse oyuna bakmıyor, oyun hakkında dişe dokunur yorum yapmıyor.

Oyunun, geleceğe dair ufacık bir umut verdiğini söylemek bile çok zor. Değişmesi gereken çok şey varken Stefan Kuntz kendisini değiştirmişe ve bizim ucube kültürümüze uyum sağlamaya çalışıyor gibi. Ağlamalar, galibiyeti Türk halkı ile ilintilendirmeler, oyundan çok skorun önemli olduğunu vurgulayan sözler falan bunun işaretleri… Umarız Stefan Kuntz bizi yanıltır…

Ağlamak duygusal yoğunluğun dışa vurumu ve elbette son derece doğal insancıl bir durum. Lakin Letonya karşısında ite kaka alınan bir galibiyetin ardından gözyaşı dökmek pek hayra alamet değil. Çeyrek final değil, yarı final değil, final değil, ortada kazanılmış bir kupa ya da şampiyonluk da yok. Böylesi bir durumda gözyaşı dökmenin anlamı ne?

Geçmişte Beşiktaş’ta kısa bir futbolculuk dönemi geçiren Stefan Kuntz burada işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmiş olmalı…

Maçın skorunu belirleyen, Letonya’nın yakaladığı avantajı koruma amacıyla iyice geriye çekilmesi oldu ki bunu Letonya Teknik Direktörü Dainis Kazakevics de dile getirdi.

Letonya gibi kapasitesi belli, topa daha az süreyle sahip olabilen mütevazı takımlar, öne geçtikten sonra, skor avantajını korumanın, skoru arttırmaktan çok daha kolay olduğu düşüncesiyle mücadele eder ve bu motivasyonla ister istemez geriye çekilir.

Kapasitesi sınırlı olsa da en azından futbolun bir takım oyunu olduğunu ve ancak bir sistem çerçevesinde sergilenecek kolektif mücadeleyle hedefe ulaşılabileceğini bilen bir takım Letonya. Yani işin temeli anlamında, bizim gibi birkaç oyuncunun bireysel becerisine ve yeteneğine bel bağlamış bir takımdan ilerideler…

Futbolcularımızın maç sonrasındaki konuşmaları da olumlu sinyaller vermiyor. Bilginin kırıntısına rastlanmayan tuhaf tuhaf açıklamalar. Hakeme ısrarla itiraz etmeleri sayesinde son dakikadaki penaltıyı kazandıklarını ve Allah’ın yardımıyla sahadan galibiyetle ayrıldıklarını söyleyen mi istersin, üzerindeki şanssızlıktan yakınan ve yenen golü de şanssızlıkla açıklayan mı istersin, galibiyeti Türk halkına armağan eden mi istersin, hepsinden bol miktarda var...

Norveç maçında olduğu gibi misafir takımın milli marşını ıslıklayan, yuhalayan seyircisiyle; hakemi aldatmaya ya da tiksinti verici itiraz alışkanlığıyla etkilemeye çalışan futbolcusuyla; bilgisizliğini duygusal unsurlar ya da mistisizmle kamufle eden teknik direktörleriyle; milliyetçilik ve fanatizm lağımında debelenen medyasıyla “çok özel” bir futbol kültürüne sahibiz. Bize bu ucube kültüre uyum sağlayan değil, değişimi hedefleyen ve dolayısıyla düşünceleriyle, uzun erimli planlarıyla geleceğe dair umut veren teknik direktör(ler) lazım…

Futbolu; hırs, arzu, istek, coşku, ruh, şans, talih, kader, kısmet gibi duygusal ya da mistik kavramlarla o denli yoğun şekilde dolduruyoruz ki bilgiye yer kalmıyor. Oysaki bilgiyi işin lokomotifi yapmadan ve bilginin rehberliğinde ileri bir futbol kültürü oluşturmadan asla bir gelişme kaydedilemez…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...