27 Eylül 2021 00:41

Söz, gücünü söyleyenin kudretinden almaz

Recep Tayyip Erdoğan (solda)

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bir söz, gücünü söyleyenin kudretinden almaz. Söyleyenin kudreti, iknadan ziyade, rıza üretmenin işlemediği yerlerde bir takviye kuvvet olarak iş görür. Ama o da zaman içinde duvarın üzerinde çatlamaya ya da dökülmeye başlayan sıva ömrüne sahiptir.

Öyle olmasaydı, ABD’nin dünyanın en modern silah teknolojisine sahip ordusu ile kurmaya çalıştığı güç destekli diplomasi başarıya ulaşır ve biz bugün Irak’a, Afganistan’a ‘Demokrasi götürme’ söylemi ile meşrulaştırılmaya çalışılan işgallerin fiyaskolu sonuçlarını konuşuyor olmazdık.

BBC’nin 2020 yapımı 5 bölümlük TV dizisi Once Upon a Time in Iraq (Bir Zamanlar Irak’ta), işgalin ardından yıllar sonra, o işgali en acımasız yöntemlerle gerçekleştirmiş olan ABD’li komutanların dahi, -bazı replikler Hollywood esintili, Amerikalı büyüklüğü öz eleştirisi kıvamında olsa da- o işgal günlerindeki böbürlenmenin epey uzağında olduğunu göstermesi bakımından çarpıcı.

Kürt sorununda muhataplık tartışmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik” sözleri ile son noktayı koyma çabası da, söz, kudret ve gerçeklik ilişkisi bağlamında fazlasıyla tartışılmaya muhtaç.

Erdoğan, dönemin başbakanı olarak 2005 yılında Diyarbakır’da Toplu Konut Anahtar Teslim töreninde yaptığı konuşmada, “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur.” demişti. 16 yıl sonra “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük” diyor.

Peki o 16 yıla tanıklık eden Diyarbakırlılar ne diyor? Evrensel’in Diyarbakır Muhabiri Mahsum Kara’nın bunu sorduğu Diyarbakırlılar, Kürt sorununun yok sayılmasının aynı zamanda Kürt halkının yok sayılması anlamına geldiğini ifade ederek, AKP’nin oy kaybetmesinin ardından çözüm sürecini de bitirdiğini belirtiyor ve “Kürt sorunu yoktur demekle Kürtler yoktur demek aynı şeye çıkıyor” diyor. Haberde görüşleri yer alan Diyarbakırlılar, özetle “Sorunu reddetmek, beni de reddetmektir” diyorlar.

Bu aslında konuyu dair söz söyleyen herkesin, doğrudan özne ve muhatap tarafından gerçeği görmeleri bakımından yapılan bir çağrıdır da. “Ben buradayım, sen neden bahsediyorsun?” diyorlar yani.

Diyarbakırlılar, Erdoğan’a, kendi varlıkları ile Kürt sorunu arasındaki güçlü bağa işaret ederek yanıt verirken, muhalefet partilerine de, kendilerini seçim dönemlerinde hatırladıkları eleştirisini gönderiyor.

Eğer Türkiye’de, seçimler bütün sakatlanan yapılarına rağmen hâlâ iyi kötü çalışan bir mekanizma olmasaydı Erdoğan’ın son sözlerinin daha sert bir tonda gerçekleşeceğini tahmin etmek zor değil.

Prof. Dr. Mesut Yeğen’in, Evrensel’den Şerif Karataş’ın Erdoğan’ın son açıklamasına dair sorusuna yanıt verirken yaptığı saptama bu açıdan önemliydi: “Şaşırtıcı değil, hatta nereden baktığınıza bağlı olarak beklenenden daha az sert bulabileceğiniz bir açıklama. Bunda şaşırtıcı bir taraf da yok çünkü Erdoğan’ın Ak Parti’de kalmaya devam eden Kürtleri de kaçırmamak hatta Gelecek ve Deva’ya giden ya da kararsız alana geçen Kürt seçmeni geri kazanmak diye bir derdi var.” Babacan’ın, “Ülkemizde hâlâ ana dili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var demektir. Bu meselenin adı da Kürt meselesidir” sözleri de bu politik matematiği destekleyen bir açıklama oldu.

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in Twitter hesabından konuya dair yaptığı açıklamada “Türkiye’de Kürt sorunu vardır. Sorunun kaynağı Kürt halkının demokratik taleplerinin inkar edilmesidir.” dedikten sonra, “Kürt sorununun demokratik çözümü HDP’nin de ötesinde bütün halkın sorumluluğudur. Çünkü sorun Türkiye’nin demokratikleşme sorunudur” saptaması yapması muhataplık zemininin genişliğine işaret ediyor.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin ve Meclisin muhataplık vurgusu ile başlayan tartışmada Erdoğan’ın sözlerinin bir ‘Rol kayması’ telaşını içinde barındırdığını da özellikle vurgulamak gerekiyor. Belediyelere kayyum atayabilirsiniz, seçilmiş siyasetçileri tutuklayabilirsiniz ancak siyasete, halkın canlı taleplerine kayyum atayamazsınız.

Öyle bir güç ve kudret yok!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...