22 Eylül 2021 22:00

Balotelli’nin hareketi!

Balotelli iki işaret parmağını kafasının yan taraflarına götürüyor

Fotoğraf: Elif Öztürk Özgöncü/AA

Paylaş

Kaliteli oyun namına ortada zaten dişe dokunur pek bir şey yok. Zaman zaman kora kor mücadele ve atılan güzel goller sayesinde heyecan yükseliyor ama işin içine sokulan oyun dışı tuhaflıkların yarattığı gerilimle bunun tadı da kaçırılıyor. Gerilim, medyanın temel besin kaynaklarından. Bu yüzden ufacık bir tartışmayı, atışmayı ya da göndermeyi bile büyütüp gündemin ilk sıralarına taşıyorlar...

Beşiktaş’ın evinde Adana Demirspor ile 3-3 berabere kaldığı maçtan sonra iki takımın sergilediği oyundan çok Mario Balotelli’nin attığı golden sonra Sergen Yalçın’a yaptığı “hareket” konuşuldu. “Hareketin” kime yönelik yapıldığı merak edilirken, Sergen Yalçın “Balotelli hareketi direkt bana yaptı” diyerek konuyu açıklığa kavuşturdu!.. “Hareket” denilen şey de Balotelli’nin iki işaret parmağını kafasının yan taraflarına götürmesi. Yani ortada hakaret olarak kabul edilebilecek bir durum da yok. Balotelli attığı golün ardından kendince, birisiyle ya da birileriyle hesaplaşıyor. Bir futbolcunun sahaya böylesi bir hesaplaşmayı kafasına koyarak çıkması ve gol attıktan sonra da bunu göstermesi tam bir densizlik.

Balotelli’nin bu davranışı, Sergen Yalçın’ın 2013 yılında yorumculuk yaparken kendisi hakkında söylediği bir söze karşılık olarak gerçekleştirdiği söyleniyor. Eğer öyleyse, belli ki birileri, Sergen Yalçın’ın 8 yıl önceki sözlerini kullanarak Balotelli’yi dolduruşa getirmiş. “Balotelli’yi motive etmenin en iyi yolu bu” diye düşünmüş olmalılar. Kin ve intikam duygusu üzerinden motivasyon inşa etmek ne kadar da yaratıcı!.. Motivasyon adına bakalım başka ne gibi tuhaflıklara tanık olacağız.

Kazanmak dışında hiçbir olguya, değere önem vermeyen spor kültürümüz, oyunun ruhunu, felsefesini örseleyen tuhaflıklar üretme konusunda oldukça başarılı!..

Her şey bir yana Balotelli’nin saçma sapan davranışını bu denli büyütmek ve ona laf yetiştirmeye çalışmak da anlamsız. Hakem zaten gereken cezayı verdi. Gerilimi, maç sonrasına kadar uzatmanın bedeli Valentin Rosier’in kırmızı kart görmesi oldu. Bu yoğun maç trafiğinde üstelik de pek çok oyuncunun sakatlığı varken, Rosier gibi dinamik ve fizik gücü yüksek bir oyuncudan mahrum kalmak, sıkıntı yaratabilir…

Rosier’in gördüğü ilk sarı kartı da sorgulamak lazım. Bazı futbolcularda yenilen her gole otomatik olarak itiraz etme alışkanlığı var. Tabii itirazın asıl amacı, hakem üzerinde baskı yaratıp sonraki kararlarını etkilemek. Rosier de yedikleri ilk golden sonra anlamsız bir hırçınlıkla itiraz edince sarı kartı gördü. Böyle sorumsuzca davranışlarının önüne geçebilmek için futbolculara hakemlerle doğru iletişim kurma yolları öğretilmeli...

Sergen Yalçın bir yandan bu karşılaşmadan gereken dersleri çıkaracaklarını söylerken, diğer yandan beraberliği ciddi bir talihsizlik olarak açıklıyor. İşin içine “talih” kavramı girince o karşılaşmadan ders çıkarmak zorlaşır. Üstleri “talihsizlikle” örtülen eksikler, kusurlar, hatalar görünmez hale gelir. Görünmeyen sorunlar için de çözüm geliştirilemez. Öz eleştiri bu yüzden çok önemli...

Ayrıca Sergen Yalçın, hakemler hakkında konuşmak istemediğini belirttikten sonra, “Peki ne konuşacağız biz” diye sordu. Bu lafından anlıyoruz ki, Sergen Yalçın hakemler dışında konuşacak konu bulmakta zorlanıyor. Oysa dediği gibi özellikle puan yitirilen karşılaşmalardan ders çıkarabilmek için derin analizler yapmak gerekiyor. Bu da çokça konuşmak anlamına geliyor. Basın toplantısında derin analizlere girişmek söz konusu olamaz elbette ancak kısaca, sahada ne yapmak istendiği, bunun ne kadarının başarıldığı, ne kadarının başarılamadığı ve neden başarılamadığı anlatılabilir ve ders çıkarma yolunda ilk adım atılabilir…

Oyunu hem teknik, hem de kültürel anlamda geliştirecek bilgiden uzak durdukça, ayak bağı işlevi gören tuhaflıklardan ve gerginliklerden kurtulmak belli ki mümkün olmayacak…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...