15 Eylül 2021 01:24

Bir ‘aşılının’ seyahat güncesi

Aşı yapılan çocuk

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye’de 6 Eylül 2021 tarihinden itibaren uçakla seyahat edebilmek için çift doz aşı ya da PCR testi zorunluluğu getirildi. Ben hemen ertesi günü bir yurt dışı seyahatine gittim. 5 yıldır belirsizliklerin yaşamını kuşattığı çok planlı bir insan için yeni bir belirsizlik penceresi daha böylece açılmış oldu. Kural çok açık, neyin belirsizliği demeyin. Hem Fransa hem de Türkiye deneyimlerim, işlerinizin yolunda gitmesi için sizin bizzat kuralları çok iyi bilmenizin yetmediğini, karşınızdaki görevlinin neyi ne kadar bildiğinin çok daha önemli olduğunu defalarca gösterdi. Zira çoğu kurumsal yapıda ve durumda haklarınız ve “doğru” olanın ne olduğu gişedeki görevlinin bilgisi ve o günkü ruh hali kadar oluyor.

İzmir’de havaalanı öngördüğümün aksine oldukça sakindi. Check-in bankosunda görevliye aşı belgemi ibraz ettim. İşler tıkır tıkır halloldu. Aşısı olmayan/tamamlanmayan ve PCR testi yaptırmadan gelenler için havaalanında PCR test hizmeti sunulmaya başlanmıştı. Ancak bu hizmetin işlevselliği oldukça tartışmalı, zira sonuçlar için 6 saat sonrası işaret ediliyordu. Türkiye’de hızlı antijen testleri henüz yaygın uygulanmadığından şimdilik yolculuk öncesinde havaalanına gelmeden bu belgelerinizi tamamlamış olmanız gerek. Cenaze, sağlık ya da başka zorunlu durumlarda acil seyahat etmeniz gerekirse, aşısız olanlar için hayat epey zor.

İzmir’de tıkır tıkır yürüyen işler, İstanbul Havaalanına gelince adeta durma noktasına geldi. Kış aylarında adeta hayalet şehir gibi olan İstanbul Havalimanı o dönemde daha çok başka ülkelerden yolcuların transit yeriydi. Bu nitelik çok değişmemiş olmakla birlikte, mağazaların açılışı, yurt dışında yaşayan Türkiyelilerin alandaki yoğunluğu ve aşırı kalabalık havaalanının görünümünü tamamıyla değiştirmişti. Ama anlaşılan yetkililer ve görevliler bu değişime hiç uyum sağlayamamışlar ki, güvenlik kontrollerinde onca yolcuya karşılık iki ya da üç kontrol noktası açıktı. Karşınızda “aşı, maske, mesafe, hijyen” afişleri, harala gürele kalabalığın içindeki size bakıp adeta dalga geçiyor gibiydi. O kalabalıkta kovide yakalanmanız işten bile değil, ancak uçağınızı kaçırmadıysanız yine de şanslı sayılırsınız.

O hengameden çıkıp uçağa gidebildiğinizde ise, devasa bir Airbus içinde tek bir boş koltuk olmaması, çoğu yolcunun -maske takmamak için olsa gerek- sürekli yeme içme halinde olması gibi dertlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Sınırlardaki kontrollerin gevşemesi ile birlikte yoğunluk salgından öncekinden bile beter bir hal almıştı.

Üç buçuk saat süren yolculuğun sonunda mesafe kuralının hiçe sayıldığı başka bir süreç başladı. Paris havalimanında uçaktan çıktıktan sonra yolcular görevlilerin de yardımıyla, önceden bantlarla ayrılmış iki koldan ilerlemeye başladı: Aşılılar ve aşısızlar. Aşısızlar sadece küçük bir azınlıktı. Onlar kendilerine ayrılmış bireysel bankolara doğru yol aldı, orada on günlük karantina için kayıtları yapıldı. Herhalde kimilerinin henüz aşı süreci tamamlanmamıştı ya da sağlık gibi gerekçelerle aşılarını yaptıramamışlardı. O bir avuç insanın kaçı aşı şüphecisi ya da karşıtıdır bilemem. Tek bildiğim, bu kategorilerin hepsini bir torbada eritip değerlendirme yapamayacağım.

Aşılılar olarak ayrıldıktan sonra da ayrıştırma işlemi bitmedi. Bir görevli tek tek Türkiye vatandaşı ya da mukimi olanları ayırdı ve bizlere soldan ilerlememizi söyledi. Amaç, Türkiye’yi transit ülke olarak kullanan diğer ülke yurttaşlarını ayırmak. Anladığım kadarıyla onlara test uygulandı. Bu transit ülke olma meselesi bir süredir Türkiye’nin bazı ülkeler tarafından kırmızı listeye alınmasında en önemli faktör. Yeni dönem seyahatlerde yolcuların geliştirdiği en temel strateji de karantina uygulamasını aşmak için başka ülkeler üzerinden nihai ülkeye ulaşmak. İngiltere’deki karantinaya maruz kalmamak için, Türkiye’ye karantina uygulamayan ülkeler üzerinden seyahat etmek, gerekirse bu ülkelerde en az 10 gün zaman geçirmek, vs. Hükümetler kısıtladıkça, insanlar kısıtlamaları aşmanın binbir yolunu buluyor. Bazen çok zahmetli olsa da.

Söylemeden de geçemeyeceğim, bu uygulama ne kadar devam eder bilmem ama, bir Türkiyeli olarak ilk defa bir Avrupa ülkesinde kolaylaştırıcı bir ayrımcılığı yaşamış oldum bu seyahat vesilesiyle: “Aşılı bir Türkiyeli misin?”. O zaman geç bakalım!

Aşılı olmayanlar için bir yere gitmenin artık maddi ve manevi bir eziyete dönüştüğü dönemlerden geçiyoruz. Kendilerine ayrılmış bankolardan izolasyona doğru yol aldıkları bir eziyet bu.

Her ülkenin deneysel yöntemlerle, mevcut hukuk ve özgürlük anlayışı çerçevesinde yol aldığı bu süreçte, kimi ülkelerde kapalı ortamda bile maske zorunluluğu yok. Bazılarında sadece kapalı mekanlarda zorunlu. Bazılarında ise hem açık hem kapalı alanda zorunlu. İngiltere aşı yaşını 12 yaşa kadar düşürmedi. O nedenle bu yaş diliminde çocukları olanların kendileri aşılı olsa bile Avrupa’nın pek çok ülkesine çocukları ile seyahatleri zorlaştı. Zira seyahat etmeleri durumunda çocukları için karantinayı göze almaları gerekiyor. Bazı ülkeler aşıları tamamlanmış bazı ülke vatandaşlarına da PCR zorunluluğu getiriyor. Kimi ülkeler bazı mekanlara girişte sağlık pasaportunu zorunlu tutuyor, bazıları bu uygulamayı benimsemiyor… AB içinde bile bir birlik yok bu konularda. Fransa’da sağlık pasaportu kafe ve restoranlara girişte zorunlu ancak girdiğim on mekandan sadece üçünde belgemi ibraz etmem istendi. En nihayetinde Fransa yasakların sadece caydırıcı etkisi olması istenen bir ülke, yoksa çoğu yasağın uygulamada bir hükmü yok.

Bu kadar uygulama bolluğunun olduğu, deneme yanılma ile politikanın belirlendiği bir süreçte belki de kesin yargılardan, değerlendirmelerden kaçınmamız, insanları yargılayıp mahkum etmeden önce daha çok düşünmemiz lazım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...