22 Temmuz 2021 00:00

Doğruyu söyleyip yanlışı yapmak

kale içine giren top ve kaleci

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Ülke futbolunun yerinde sayma halinden kurtulabileceğine inanmak çok zor. Lafa gelince herkes altyapının öneminden, genç oyuncular yetiştirmenin -özellikle mevcut ekonomik tablo göz önüne alındığında- kulüpler açısından zorunluluk haline geldiğinden söz ediyor. “Altyapı-yetiştirme-geliştirme” üzerine kurulu bir planlamanın uzun vadede hem takımların performansını önemli ölçüde artıracağını, hem de kulüplere ekonomik açıdan nefes alma imkanı sağlayacağını dile getirmeyi de unutmuyorlar...

Lakin iş pratiğe geldiğinde değişen hiçbir şey yok. Transfer konusu yine gündemin baş sırasında. Kulüp yönetimleri, bu dönemde zamanlarının ve enerjilerinin neredeyse tamamını transfer yolunda harcarken, medya da spekülasyonlara elverişli bu ortamdan nasiplenebilmek adına sayfalarında ve ekranlarında en çok transfer haberlerine yer veriyor. Haberlerin çoğunun gerçeklikle ilgisi bulunmadığını, okur “avlama” amacıyla uydurulduğunu anlamak zor değil.

Ortalık, “müjde”li, “piyango”lu, “bomba”lı, “geliyor”lu, “mutlu son yakın”lı, “bitti”li, “tamam”lı transfer haberlerinden geçilmiyor. Dertleri bilgilendirmek, haber vermek değil, futbolcu pazarlamak sanki…

Borç batağındaki kulüplerin hâlâ pahalı oyuncular peşinde koşması ise bugüne kadar yaşadıkları onca hayal kırıklığından hiç ders almadıkları anlamına geliyor.

Kulüpler mümkün olan en kısa sürede başarılı olmayı hedefliyor. Bu hedef onların, “Bastır parayı al oyuncuyu, gelsin şampiyonluk, gelsin kupalar” anlayışıyla hareket etmesini zorunlu kılıyor. Oysa onlarca yıldır yaşananlar bunun doğru bir strateji olmadığını ortaya koyuyor. Yüksek miktardaki borçlar bunun göstergesi ancak bu bile kulüpleri dizginlemeye yetmiyor. Israrla, bildikleri yolda yürümeyi sürdürüyorlar. Bu yolun “çıkmaz sokak” olduğunu bile bile.

Zamanında büyük umut ve beklentilerle ülkeye getirilen pek çok oyuncunun ismi şimdi neredeyse hatırlanmıyor bile. Hüsranlar, hayal kırıklıkları çabuk unutuluyor ne yazık ki. Tabii bu hayal kırıklıklarının ekonomik bedeli de var. Borçlanma pahasına yapılan transferlerin ardından hedeflenen başarıya ulaşılamayınca, mali tablo daha da ağırlaşıyor.

Fakat ne gam, kulüpler hâlâ ısrarla, harcama limitlerinin yükseltilmesi için federasyona baskı yapıyor.

İş ekonomik açıdan öyle bir noktaya geldi ki, artık yurt içinde elde edilecek başarıların getirisiyle borcun kapatılması imkanı kalmadı.

Kulüplerin ekonomik olarak düze çıkabilmesi için Avrupa’da üst üste çok büyük başarılara imza atmaya ihtiyaçları var.

Bunun ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu söylemeye gerek var mı?

Nasreddin Hoca’nın dikenlere takılan koyun tüylerinden yaptığı iplikleri satarak borcunu kapatacağını söylemesi bile daha akla yatkın!..

Kulüpler, gerçekçi planlamalar, stratejiler dahilinde altyapıdan yetiştirilmiş ya da düşük maliyetle transfer edilmiş genç oyuncuların ağırlıkta olduğu kadrolar oluşturabilse, değişim yolunda umut verici bir adım atmış olurlar. Ama görülüyor ki transfere olan bağımlılıkları buna izin vermiyor. Yöneticisinden medyasına, teknik direktöründen taraftarına kadar zihinlerde yer etmiş, “Başarı elde etmenin en kestirme ve aynı zamanda en garanti yolu transferdir” düşüncesi bir türlü kırılamıyor. Transfer, gurur duyulan bir olgu olarak algılanmaya devam ettikçe de kırılacağa benzemiyor.

Kısır döngüye mahkum olmuş böylesi bir ortamda bilgisine güvenen, kendisine fırsat verildiğinde yetiştirdiği, geliştirdiği oyuncularla ve farklı taktiksel yaklaşımlarla oyunu başka bir seviyeye çıkarabileceğine dair umut veren teknik direktörlerin ortaya çıkmasını bekliyor insan. Ama anlaşılan o ki, mevcut ortama ayak uydurup yöneticilerin eline transfer listesi tutuşturmak onların da kolayına geliyor…

Oyunu geliştirmek, bunun için de uzun vadeli planlamalar yapmak kimsenin umurunda değil. Herkes kısa vadeli başarılarla avunma ve gururlanma peşinde. Öyle olunca da kısır döngüden kurtulmak mümkün görünmüyor…

Transfer konusu gündemin baş sırasındaki yerini koruduğu sürece değişim, gelişim beklemek nafile…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...