10 Temmuz 2021 00:45

Erdoğan, Diyarbakır ve müjdeler

Erdoğan, Diyarbakır ziyaretinde

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Erdoğan bir süredir hep müjdeler veriyor. Müjdesiz günümüz yok gibi. Petrol çıktı… Doğal gaz bulundu… Yeni rezervler… Bu defa Türkiye uçacak…  

Konu, Kürt sorunu olunca müjdeler başka türlü oluyor. Bahoz Erdal yakalandı… Üst düzey örgüt yöneticileri etkisiz hale getirildi… Örgüte büyük darbe vuruldu… Çarşamba günü büyük müjde…  

En son öyle demişti Erdoğan. O müjde verilemedi. PKK’nin elindeki asker, polis ve MİT mensubu olduğu söylenen 11 rehinin cenazeleri gelmişti.  

Diyarbakır’a bu ziyaret öncesinde de yandaş medyada bolca “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı veriyordu. Uzun süre önce HDP’den istifa eden Dicle Belediye Başkanı’na AKP rozeti takılması da başka bir müjde olsa gerek. Bir de polis desteğiyle HDP önünde bekletilen ailelere müjde verilecek!  

2002’de hükümet kuran AKP’nin, 3Y sloganı vardı. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı amansız olduğunu ilan etmişti. Yaşanan ekonomik krizin silip süpürdüğü partilerin bıraktığı boş meydanda at oynattı yıllarca. Ekonomik krizin halkın sırtına yıkılmasının avantajlarını da kullanma koşullarını da yakalamıştı.

Şimdi Y’ler bataklığında yüzüyorlar. Yalan, yağma…  

AKP’nin “geçmişle yüzleşme” diyebileceğimiz bir söylem tutturduğu o yıllar hızla büyümesini ve dikkat merkezi haline gelmesini sağladı. Yeni Anayasa, 12 Eylül askeri darbesi ve darbecileriyle hesaplaşma, Kürt sorununda demokratik çözüm olacak, inançlar, diller ve kültürler üzerindeki ayrımcılık yok olacak… Burjuva muhalefetin sağda ve ‘sol’daki partilerinin statükocu tutumları, geçmiş yaptıkları AKP’yı hızla etrafında birleşilen bir parti haline getirdi.   

Türkiye’nin -öncesi de olmakla birlikte- Cumhuriyetle yaşıt olan Kürt sorunu da AKP’nin gündemindeydi. Ümmetçi yaklaşımla hareket eden AKP Sünni-Hanefi ve Şafi Kürtler içinde büyük ilgi buldu. Erdoğan’a oy vermeyen kesimlerden de Kürt sorunun şiddetten arındırılması, silahların susması, Kürt sorunun hak ve özgürlükler kapsamında çözümü umutları büyüdü.  

Bir yandan din faktörü diğer yandan ulusal taleplerle bezenen bir programla Kürtlere yaklaşan AKP hızla yayılıp büyüdü. “Türkiye’nin köklü sorunlarına cesaretle neşter vuran parti” görünümü yaratmıştı.  

Aynı zamanda ekonomide de bölgeyi ihya edeceğini ilan etti. GAP diğer hükümetler tarafından değerlendirememişti, GAP’ı şahlanacak, bölge halkı bolluk ve bereket içinde yaşayacaktı. İşsizlik yok olacak, özgürlükler boy verecekti…  

Takrir-i Sükun dönemi, İstiklal Mahkemeleri eleştirildi. Dersim katliamı ile yüzleşilecekti. Şeyh Sait ile arkadaşlarının idamları, Dersim katliamı, Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşlarının idamları gündem oldu. Geçmiş sorgulanıyordu… Geçmişte yaşanan acılar, katliamlar, soykırımlar unutulmayacaktı ve bir daha olmayacaktı…

AKP gelmişti ve Türkiye siyasetten ekonomiye, tarımdan hayvancılığa, eğitimden sağlığa, hukuktan adalete, aklınıza gelen her alanda çağ atlayacaktı. Bölgenin demokratikleşme pınarı olacaktı. Sadece Irak’a, İran’a, Suriye’ye, bölgeye, Ortadoğu’ya değil, tüm dünyaya örnek bir ülke geliyordu.  

Erdoğan gelmişti, bu başka bir adamdı… “Parmağında bir yüzüğü vardı eğer zenginleşmişse bilin ki hırsızlık yapmıştır.”  

Erdoğanlar şimdi dünyanın en zengin ailesi. Milyonlar işsiz, aç, yoksul. 19 yılda Türkiye’yi her yanıyla bir çıkmaz içine sürüklendi. Ya hak, ne adalet, ne demokrasi… Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar Türkiye tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar yaşanırken AKP’nin Kürt sorununda ortaya koyduğu politikalar en karanlık dönemler oldu. On binlerce Kürt hapse dolduruldu.

Diyarbakırlıların ve bölge halkının Erdoğan’dan bir beklentisi yok. Bir dönem büyük coşkulu kalabalıklarla karşılanan Erdoğan’ın şimdi artık büyük koruma ordusu eşliğinde ve bindirilmiş kıtalarla karşılandığı bu koşullarda sönük bir ziyaret gerçekleştirdiği görüldü. Yine aynı şeyler tekrarlandı.

Bölücülük, terörizm…

Ya Kürt sorunu, ya barış, ya demokrasi ya iş, ekmek…  

Kurşunlu Camisinde Cuma namazı kılan Erdoğan’ın cami çıkışındaki açıklamalarında da sonraki İl Danışma Kurulu toplantısında da bir müjde yoktu!

Caminin yakında Dört Ayaklı Minare bulunuyor. Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yer. Erdoğan, Tahir Elçi’den söz etmedi. Ne bir dua ne bir anma… Tahir Elçi’nin ölümünün üzerinden yıllar geçti ve hala ortada ne katil ne katiller var. Ne ceza ne hukuk…  

HDP önünde tutulan aileleri çarşamba günü Soylu ziyaret etmişti, Soylu Erdoğan’ı beklemeden Diyarbakır’dan ayrıldı. Erdoğan’ın heyetinde yer almıyor…

Dolayısıyla Erdoğan iktidarının Kürt halkına ve Türkiye’ye sunabileceği bir şey yok.

Gerçek şu ki, baskı ve şiddetle eş güdüm içinde derinleşen ekonomik kriz koşulları giderek derinleşirken, Erdoğan, tükenişini yavaşlatacak yollar arıyor. Kaybettiği itibarı bulma çabasında. Kendisine oy veren Kürtleri yeniden kazanabileceğini hesaplıyor. İki buçuk yıl sonra Diyarbakır’a gidişinin altında yatan esas neden budur.   

Ancak ziyaret öncesi basına konuşan halk, Erdoğan’dan bir beklenti içinde olmadığını açıkladı.  

Artık ne o eski Kürtler var ne de Erdoğan eskisi gibi umut yaratabilecek durumda. Tükenişi durdurmak olası görünmüyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa