03 Temmuz 2021 00:34

Maske ve toplum olma hissi

Maske takan bir kadın

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Hepimiz bir maskeyle dolaşıyoruz.

Başarılı iş kadını, becerikli sporcu, duyarlı sanatçı, iyi baba, fedakar eğitimci, sert delikanlı…

Bu maskelerin ardında biri var mı, kim maskesiz sokağa çıkabilir, tartışılır.

***

Yüzümüzü kuşatan tüm bu yüke rağmen, devletler virüsten dolayı maske zorunluluğu getirdiğinde pek bir içerledik.

Avrupa’da liberter sağ ve sol, sokakları işgal etti. Bireysel özgürlüğüne düşkün Amerikan silahlı sağı, işi vali kaçırma teşebbüsüne kadar vardırdı.

Pandeminin yoğun yaşandığı günlerde, Türkiye’de de buna paralel bir tablo vardı. Birçok vatandaş, kapalı mekanlarda bile maskeyi burnunun, ağzının altına çekiyordu. Bir tür kendiliğinden isyan mıydı bu?

Birçoğumuz, aslında bunaldığımız, terlediğimiz, yorgunluktan öldüğümüz için maskeyi indiriyoruz. Durum görünüşte basit.

Ancak haziran ortasında yaşadığım şu olaya bakın.

Dolmuşta, yaşlı genç herkes yarım saat maskeli dururken, gayet rahat, varlıklı ve enerjisi, sıhhati yerinde görünen, otuzlu yaşlarında biri maskesini tüm yol boyunca çenesinin altında tuttu.

Sanırım hepimizin, oradan buradan tanıdık olduğu bir görüntü. On saat torna başında ter döken bir çocuğun, gün sonunda maskesini eğreti takmasından farklı bir manzara.

Bu birey, kendini davasına adamış bir sol ya da sağ liberter olabilir mi? Zayıf ihtimal. Devleti neredeyse kökten reddeden liberter düşüncenin, Türkiye’deki takipçisi çok az.

Daha kuvvetli olasılık: Dolmuştaki diğer kişilerin hastalık kapıp kapmayacağı, bu adamın umurunda değildi.

***

Bu yazıdaki derdim, tanımadığım bir zatın gerçek niyetini ölçüp biçmek değil. Belki 10 sebebi daha olabilir bu davranışın. Kim bilir. Bana asıl çarpıcı gelen, başkalarını düşünmemenin, 40 yıldan uzun bir süre boyunca, dünya çapında özendirilmiş olması.

Takriben 1830-1930 yılları arasında yol açtığı facialardan dolayı, hemen her yerde toprağa gömülmeye başlayan bir yaşam felsefesi, 1970’lerin sonundan itibaren soluduğumuz hava kadar doğal hale getirildi.

“Liberalizm” denilen bu inanca göre, herkes sadece kendi çıkarını gözeterek yaşarsa, bu herkesin yararına olur. İnsan kendini değil, toplumun iyiliğini düşünürse, bunun sonu devlete kulluk, kölelik olur.

Fakat tam da bu varoluş biçimi az çok benimsetildikten sonra, koronavirüs denen bir bela açıldı başımıza.

Maske, takanın kendisinden çok, çevresindekileri koruyor bu musibetten.

Devletler, karşımıza dikilip, başkalarının sağlığı için, maske takmamız gerektiğini söylediler. Teker teker her birimiz, ancak başkalarının sağlıklı olduğu bir toplumda hastalıktan korunabilirdik çünkü.

Be adam… Bu bize öğrettiğiniz her şeyle çelişiyor.

Siz değil miydiniz, “Bir ağaç gibi tek ve hür, Bir orman gibi kardeşçesine” diyenleri ömür boyu hapislerde, sürgünlerde çürüten? “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz” şiarıyla yaşayanları, evlerinde kıstırıp, öldüren?

Bu düsturların küfür sayıldığı bir ortamda devlet, maske kullanımını -ancak ve ancak- sık sık zora başvurarak yaygınlaştırabildi.

***

Ama tablonun umut verici bir yanı da var:

Bahsettiğim dolmuş yolculuğu boyunca, verdiği sıkıntıya rağmen, maskeyi aşağıya indirmeyenler.

Hayır, bu kişiler sadece ceza korkusuyla ya da sürü psikolojisiyle yapmıyor bunu. Liberalizmin silemediği, yok edemediği bir vicdan taşıyor bazıları.

Pandemi, bize toplum olma hissini hatırlattı: Ben sadece kendimi düşünerek yaşarsam, yığınla insanı hasta edebilirim. Yaydığım pislik, dönüp dolaşıp çok sevdiğim birini vurabilir. Başkalarının iyiliği için bazı sıkıntılara katlanmam, herkesin faydasına.

İnsan, “doğası gereği bencil bir varlık” değil. Toplumsal bir varlık. Yok etmeye çalıştıkları vicdanımız, bugün her sokak başında karşımıza dikiliyor.

***

İnsanlığın şimdiye kadar ürettiği en çirkin maskelerden biri, “benden sonrası tufan” felsefesine kendini inandıranların yüzündeki.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...