24 Haziran 2021 00:12

Türkiye'nin halleri

'Göçmenlerin Ulusötesi Mücadele Günü' dolayısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde ırkçılığa ve sömürüye karşı eylem gerçekleştirildi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Baş döndürücü gelişmeler oluyor. İnsan hangi konuyu işleyeceğini şaşırıyor. Türkiye’nin “normal” hali bu oluyor, galiba. Normal, “norm”a dayanan, “olağan hal “ sayılabilir. Fakat öyle değil. Norm var mı yok mu, o da belli değil. Normatif düzenlemelerin, OHAL koşullarında ya da olağan rejim koşullarındaki yeri de belirsiz ve tartışmalı. “Sabah, sütçünün geldiğinden” de kimse emin değil.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 19 Haziran günü yaptığı açıklamada, “24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren 18 bin 196 terörist etkisiz hale getirildi” dedi. Son 6 yılın bilançosu bu. Son 40 yılda silahlı çatışmalarda kaç kişi yaşamını yitirdi? 40 bin mi, 50-60 bin mi? Belki de daha fazla. Bilemiyoruz. Ama çatışmalar devam ediyor. İnsanlar, diğer canlılar ölmeye, dağlar, ovalar, köyler, şehirler bombalanmaya devam ediyor.

HDP İzmir İl Örgütünde bir katliam yaşandı, geçen hafta. Deniz Poyraz adında HDP çalışanı bir genç kadın katledildi. Terör bağlantısı yokmuş katilin!

Kobanê davasında HDP’liler yargılanıyor. Ayrıca HDP’nin temelli kapatılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesine Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan davada iddianame kabul edildi. Her iki davada da siyasiler açıkladıkları siyasi düşünceleri nedeniyle yargılanıyorlar. Tipik AİHS 18. madde ihlali…

Birkaç gün önce (22 Haziran 2021), Bianet’te, ’90’lı yılların başından itibaren her zaman dikkatle takip etmeye çalıştığım Ermeni Soykırımı konusunda otorite olan Prof. Dr. Taner Akçam’ın bir yazısı yayımlandı. Akçam, “Barış niçin ana sorunumuz değil?” başlıklı yazısında, nedenlerini sıraladıktan sonra,  son paragrafta, ”Bu nedenle, “barış” değil sorunumuz; aramamız ve istememiz gereken barış değil, çoğulculuğu esas alan, yeni bir cumhuriyet yeni bir toplumsal sözleşmedir... Herkesin ama herkesin eşit ve eş değer olduğu yeni bir cumhuriyet. Türk’ün neyi varsa ötekisinin de aynısına sahip olduğu bir cumhuriyet. Ve bunu ne istemek ne de yapmak zor” diyor.

Barışa dair değerlendirmelerine katılmıyorum. Bence “aramamız ve istememiz gereken barış”tır. Diğer bütün düşüncelerine katılıyorum.

”Barış değil sorunumuz” derken Akçam’ın, barış tespitinde sorun olduğunu düşünüyorum. Barışa çatışma hali olarak ve bununla sınırlı yaklaştığını düşünüyorum.  Bakın BM İnsan Hakları Konseyi tarafından 22 Haziran 2017 tarihinde kabul edilen 35/4 No’lu, “Barış hakkının desteklenmesi” başlıklı kararda,

“Barışın yalnızca çatışma yokluğu değil aynı zamanda diyaloğun teşvik edildiği ve çatışmaların karşılıklı bir anlayış ve iş birliği ruhuyla çözüldüğü ve sosyoekonomik gelişmenin güvence altına alındığı olumlu, dinamik ve katılımcı bir süreç olduğunu tanır” deniyor.

Barış yalnızca  çatışma yokluğu değildir diyor. Dolayısıyla barışa daha geniş açıdan bakmak gerek…

 Genel Kurul tarafından 19 Aralık 2016 tarihinde kabul edilen ( 71/189  nolu karar )

Barış Hakkı Bildirgesi girişinde,

“Barışın herkes için bütün insan haklarının savunulması ve korunması bakımından hayati bir şart olduğunu vurgulayarak,(…)

 

Barış hakkının savunulması hususunu 73. oturumunda “İnsan haklarının savunulması ve korunması” başlığı altında değerlendirmeyi sürdürmeye karar vermektedir” denmektedir.(…)

“Barışın yalnızca çatışma yokluğu olmadığını, aynı zamanda diyaloğun teşvik edildiği, çatışmaların karşılıklı anlayış ve iş birliği ruhuyla çözümlendiği ve sosyoekonomik gelişmenin sağlandığı olumlu ve dinamik bir katılım süreci olduğunu tanıyarak,”(…)

 “Savaşlar insanların zihninde başladığı için barış savunusunun yapılacağı yerin de insan zihni olduğunu bir kez daha teyit ederek, anlaşmazlıkların veya çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesinin önemini anımsatarak,” İlan olunur. Beş maddelik Barış Bildirisi’nin ilk iki maddesi şöyledir:

“Madde 1) Herkesin barıştan yararlanma hakkı vardır ki bu şekilde bütün insan hakları savunulabilir ve korunabilir, gelişme eksiksiz bir şekilde hayata geçirilebilir.

Madde 2) Devletlerin eşitliğe ve ayrımcılık yapmamaya, adalete ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermeleri, hayata geçirmeleri ve teşvik etmeleri; korku ve yokluktan azade [bir şekilde yaşamayı]  toplumlar içinde ve arasında barış inşası yolu olarak güvence altına almaları gerekmektedir.”

Türkiye toplumunun elbette çok acil çatışma çözümüne ve elbette barışa çok acil ihtiyacı var.

İnsan hakları ve demokrasiye, ekmek gibi, su gibi ihtiyacı var…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...