06 Haziran 2021 00:54

Kavramlar üzerine: Hayır hasenat değil, hak, hukuk, adalet

çorba dağıtan kişiler

Fotoğraf: MA

PAZAR
Paylaş

20 yıldır aynı iktidara maruz kalmaktan mütevellit büyük bir kavram karmaşası yaşadığımızı düşünüyorum.

Geçen hafta AKP Genel Başkanı televizyonda pandemi süresince verdikleri kredileri, borç yapılandırmalarını saydıktan sonra ”Ama nankörlüğün boyutu yok” dedi.

Nankörlük tabiri yurttaş için kullanılabilir mi?

İktidarlar yurttaştan hatırşinaslık, kadirşinaslık talep edemez. Dolayısıyla halk iktidara karşı nankör olmakla suçlanamaz.

İktidarlar ancak koşullara göre seçmenlerinden bir şans daha ya da biraz süre rica edebilir.

Halk bunu kabul eder ya da etmez.

Devlet, tüm yurttaşlarının yaşamsal ihtiyaçlarından sorumludur.

Vazife yurttaşa sadaka verilmesi, hayır hasenatta bulunulması değildir, böyle tariflenemez.

Talep edilen, yurttaşın haklarının teslimidir.

Devlet, sevap almak için icraatta bulunmaz, görevini icra eder. Kamu yararı için çalışır ve tüm yurttaşlarına eşit hizmet götürmek zorundadır.

Enstrümanlarını satıp hayatta kalmaya çalışan, dayanışma için enstrümanlarını açık artırmaya çıkarıp bağışlamaya çalışan, bu aşamaları çoktan geçmiş olup moto kurye, kargoculuk gibi mesleklerde günübirlik işler arayan müzisyenleri aylardır konuşuyoruz.

Müzisyenler için, tiyatrocular için, sanatını icra edemeyen tüm sanatçılar için devletten hayır hasenat beklemiyoruz. Hak, hukuk adalet istiyoruz.

Her kim ki konserleri iptal ettirmiş, sahneleri kapatmışsa, hayatı 22.00’den sonra yasaklamışsa çözümü bulmak onun sorumluluğundadır.

Gelir vergisi verdiğini ispatı bile gerekmez. Eğer devlet, sanatçılarının envanterine sahip değilse devletin sorumluluğu, bunca insan kayıt dışı çalışmak zorunda kalmışsa da devletin sorumluluğudur.

Hayvana şiddetin cezasının mala zararla eş tutulmaması için yasa istiyoruz.

Devletten hayvanlara merhamet, vicdan dilenmiyoruz. Günahtır demiyoruz. Bir canlıya acı vermek suçtur ve cezası suça oranlı olmak zorunda diyoruz. 

Bir canlıya işkence etmekten, tecavüzden çekinmeyen bireylerin cezasız olarak toplum içine karışması bile bir kamu güvenliği sorunudur diyoruz.

Her canlıdan sorumlu olan devleti, halkın taleplerini ciddiye almaya ve görevini yapmaya çağırıyoruz.

Her geçen gün sayısı artan kadın cinayetleri ve kadına şiddet konusunda devletten kadınlara acımasını beklemiyoruz.

Devletten empati dilenmez. Somut koşulların somut tahlilleri uyarınca önlem alması talep edilir.

Bu şiddete yol açan toplumsal cinsiyet rolleri, cezasızlık, iyi hal indirimleri, kadının ekonomik bağımsızlığının olmayışı, korumanın yetersizliği gibi sebepler raporlar, istatistikler üzerinden veri olarak sunulduysa gereğinin yapılması için şahısların teveccühü rica edilmez, ivedilikle gereği talep edilir.

Afetlere karşı sorumluluk yurttaşa yüklenemez. Yurttaş dere yatağına ev yapıyorsa, depreme dayanıksız binalarda yaşıyorsa gerekli denetimi yapmak, önlemi almak, halkı bilgilendirmek devletin sorumluluğudur. 

Yurttaş bu konularda eğitimsizse, eğitim zaten devletin sorumluluğudur.

Pandemi yüzünden okullar açılamıyorsa hiçbir veli eve nasıl internet bağlatacağını, bu faturayı nasıl ödeyeceğini, çocuğunun hangi cihazla bağlanacağını planlamak, bütçesini ayarlamak zorunda değil.

Zorunlu temel eğitim devletin görevidir.

Tüm öğretmenlerin eğitime devam edilebilmesi için aşılanması devletin sorumluluğundadır.

Futbol kulüpleri kamu kurumu değildir, devlete bağlı değildir.

Dolayısıyla maçların zamanında oynanması için sporcuların öğretmenlerden önce aşılanması kabul edilemez.

Sadece milli sporcuların devlet temsiliyeti vardır.

Hayvanlarının neslinin korunması, avcılığın denetlenmesi devletin görevidir. Bunu yapabilmek gerekli kuralları, kanunları ve uymayan için caydırıcı cezaları uygulamak zorundadır.

Aynı şekilde ülkenin doğasının korunması, iklim değişikliğinin nedeni olan afetlere karşı önlem alınması, tarihi ve kültürel dokuya sahip çıkılması devletin görevidir çünkü tümü kamu yararınadır. 

Değil bir sermaye grubu, ekonomik çıkarları için bölge halkı talep etmiş olsa bile devlet önce sürdürülebilir bir çevreyi göze almak zorundadır.

Yüz yılda bir gerçekleşen ve tüm dünyayı hazırlıksız yakalayan bir salgına karşı tedbiri yurttaşın alması, birikimini yapmış olması beklenemez.

Tarımda üretimin durmaması, çalışmak zorunda kalan işçilerin, emekçilerin korunması, sağlık emekçilerinin motivasyonunun sağlanması, sağlık hizmetlerine erişimi, eğitimin yükünü devralması yurttaştan beklenemez.

Hem maddi hem manevi hem de fiziki refahtan devlet sorumludur.

Bu yüzden verilen krediler için hiç kimsenin minnettar olması beklenemez. Değil geri ödemeli krediler, hiçbir teşvik, ayni ve nakdi yardım için de minnettarlık beklenemez

Bu bir lütuf değildir görevdir. Bunu gerçekleştirebilen iktidarlar ve devlet yetkilileri ancak halkın takdirini ve dolayısı ile ilk seçimde oyunu alabilir.

Minneti ancak zor günde dayanışma ile birbirini hayatta tutmaya çalışan halka karşı, iktidarlar duyabilir. Çünkü bu halkın görevi değil iyi niyetidir.

Demokrasilerde seçmen oy ile bazı partilere devletin yönetimi için vekalet verir ve verdiği yetkiyi bir seçimle geri de alabilir.

İstifa da talep edebilir. Hak, hukuk, adalet yurttaş tarafından talep edilir, rica edilmez.

Ayrımcılık yapılmaması rica edilmez.

Ayrımcılık bir suçtur, yapan için hukuki yaptırım talep edilir.

Laik hukuk devletlerinde yönetimle yurttaş arasında kul hakkından bahsedilmez. Hukukta helalleşme değil hakkaniyet kavramı vardır.

Şimdi gidelim eski zamanlara.

Hani iktidarın sürekli bıktığımızı iddia ettiği koalisyon dönemlerine, hani insanların kırklı yaşlarda emekli olup emekli ikramiyesi ile bir yazlık alabildikleri dönemlere, sosyal güvenliğin kâr amaçlı bir kurum olmadığı zamanlara, hepimizin Sümerbank’ın yün kumaşlarıyla ısındığımız, devletin silolarının mercimek fazlasından yıkıldığı için kamu spotlarında mercimekli yemek tariflerinin döndüğü döneme.

Afetler olurdu o zaman da. Bu ülke hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedi. Devalüasyon da gördük, bir günde yüz binlerce insanın işsiz kaldığını da. Korkunç depremler de yaşadık. Gazeteciler öldürüldü, mafya kameralar önünde cinayetler işledi. Derin devlet, kontrgerilla hep konuşulurdu.

Ama ne zaman bir şeyler ters gitse ekranda bir vatandaş bağırırdı: “Nerede bu devlet?”

O kadar ümidi kesmişiz ki kimse sormuyor artık.

Görmediğimiz köprülerin geçiş ücretini, ayak basmadığımız havalimanlarının garanti yolcu bedellerini, korunmadığımız depremin vergisini, alamadığımız eğitimin kayıt ücretini ya da özel okulun KDV’sini, yatak bulamadığımız hastanelerde hasta payını, nereye harcandığını bilmediğimiz İşsizlik Fonuna işçi payını, faturalara gizlenmiş şekilde izlemediğimiz TRT’nin bütçesini, o kanalda kurulan “Merkez Bankası başkanıma söyledim” cümlesi yüzünden bir gecede 32 milyar lira artan dış borcu ödüyoruz.

Bir yandan sosyal medyada dayanışıp çocuklara tablet, müzisyene kira desteği, vatandaşa pazar alışverişi, askıda fatura ödüyoruz.

Gün geliyor şiddete uğrayan kadınlara kendimizi de riske atıp evimizi açıyoruz, davalarını takip ediyoruz, sınava hazırlanan çocuklara ücretsiz özel ders vermeye çalışıyoruz, büyük sermayelerin devasa kepçeleri önüne dikiliyor, kesilmesin diye ağaçlara tırmanıyor, yıkılan ahırlardan hayvanları kurtarmaya çalışıyoruz. Deprem bölgelerine gönüllü gidiyor, eşyalar bağışlıyor, evler kurmaya uğraşıyoruz.

Sokaklara mama kapları bırakıyor, cebimizden sokak hayvanlarının tedavisini karşılıyor, başlarına bir şey gelmesin diye her gördüğümüz yavruyu sahiplendirmeye niyetleniyoruz.

SMA’lı bebekler için canlı yayınlarda bağış istiyor, kök hücre donörlüğü ağız içi süprüntü ile çok kolay diye kamu spotlarını kendimiz hazırlıyoruz.

Canımız kalmadı, hiçbir yere yetişemiyoruz. 

Nerede bu devlet? Biz ne hizmet alıyoruz?

Derin yoksullukta, bunca afet üzerine ve bu sahipsizlikte bir halk ancak bu kadar sahip çıkabilirdi birbirine. Nankörlük hukuk devletine dair bir terim değil ancak illa bahsedilecekse sizce kime aittir?

Zorunlu temel eğitimin sosyal bilgiler ödev sorusu ve yanıtlarını bırakıyorum son söz olarak, takdir sizindir:

Devletin Vatandaşlara karşı sorumlulukları nelerdir?

Devlet, ülkenin diğer ülkeler tarafından işgal edilmesini ve parçalanmasını önlemelidir.Devlet sınırları içinde bulunan azınlıklara da kendi vatandaşlarına verdiği hakları vererek kargaşa ortamının oluşmasını engellemelidir.Halka eğitim, sağlık, elektrik, su, adalet ve yol gibi konularda hizmetler vererek halkın yaşam standartlarını yükseltmelidir.Devlet, ülkenin ekonomisini yükseltecek planlar ve çalışmalar yapmalıdır.Vatandaşların can ve mal güvenliğini kanun ve yasalarla sağlamalıdır.Devlet, vatandaşlarının ve ülkesinin menfaatlerini her an göz önünde bulundurmalıdır.Devlet, ülke içinde yaşayan tüm vatandaşların kanun ve yasalar önünde eşit hak ve özgürlüklere sahip olmasını sağlamalıdır.Devlet vatandaşları için hastaneler inşa eder.Devlet vatandaşları için okullar inşa eder.Devlet vatandaşları için sağlık hizmetleri yapar.Devlet vatandaşları için iş bulur, onların topluma yararlı bireyler olmasını sağlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...