22 Mayıs 2021 00:20

Sol komünizm, geçmeyen 'çocukluk hastalığı'

Anton Pannekoek, Vladimir Lenin ve Karl Kautsky'nin fotoğrafları.

Anton Pannekoek (solda), Vladimir Lenin (ortada), Karl Kautsky (sağda) | Görseller: Wikimedia Commons

Paylaş

Başlık yanıltmasın. Sol komünizm denilen eğilimler topluluğuna, büyük saygım ve sevgim var. Sol komünizm her zaman, bürokratik ve kariyerist sapmalara karşı bir uyarı fişeği. Ancak uzun vadedeki yıpratıcılığını da gözden kaçırmamak gerekiyor.

Daha önce “Kautsy’nin Dönüşü” adlı yazımda anlattığım gibi... Amerikan sosyalizminde şu anda hakim akım, asıl olarak Marksizmden beslenen, “Reformist olmayan reformlar” üzerine kurulu bir strateji. “Yeni Kautskyci”lerin ana damarı seçim bazlı siyasetlere ağırlık verirken, daha militan olanlar sendikalarda örgütleniyor. Hatta işlerini, eğitimlerini bırakıp, sarı sendikaların hakim olduğu iş yerlerinde istihdam arıyorlar ki, bu sendikaları içeriden dönüştürebilsinler.

Niyet güzel. Fakat itirazlar da esaslı. Bir zamanlar yüzde 40’a yakını sendikalı olan Amerikan iş gücünün, bugünkü sendikalılık oranı yüzde 10 civarında. Dolayısıyla, varolan sendikaları merkezine alan bir militanlık, çalışan kesimlerin yüzde 90’ını ikincil konuma itiyor. Üstelik varolan sendikaların kahır ekseriyetinin beyaz olduğu hesaba katılırsa, bu strateji Amerikan sosyalizminin içindeki demografik dengeleri de yeniden üretiyor.

Seçim bazlı siyasette de benzer bir tablo var. Amerikan halkının sadece 3’te 2’si oy kullanıyor. Kullanmayan 3’te 1, asıl olarak azınlıklar ve yoksullardan ibaret. Devrimciler diyor ki... Demokrat Partinin değirmenine su taşımaktansa... Gelin yüzümüzü bu kesimlere çevirelim.

Yukarıdaki eleştirileri dile getirenlerin bir kısmı, Yeni Kautskyciliğin ve beyazların hakim olduğu “Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri” (DSA) adlı teşkilata üye olmamayı tercih ediyorlar. Ancak, özellikle radikal sol geleneklerin güçlü olduğu Batı yakasında, DSA’yı içeriden dönüştürme çabası var.

Teorik bir çaba değil bu. Sol komünistler, DSA’nın yerel teşkilatlarında çeşit çeşit kampanya yürütüyor. Yıllık seçimler, teşkilatların kampanya önceliklerine ve liderliğin niteliğine dair tartışmalarla geçiyor. Liderlik arada bir el değiştiriyor; stratejik öncelikler yer yer altüst oluyor. Hem de kıl payı oy farklarıyla. İklim sert yani.

Şimdi... “Bunun nesi hastalık... Bu arkadaşlar teşkilatı devrimcileştirmeye çalışıyorlar” diyebilirsiniz. Fakat... Yeni Kautskyciler’in ulusal bir önderliği... başucu kitapları, dergileri, makaleleri... ve bir o kadar önemlisi... net bir stratejik tercihleri var. Yani... yılmadan, tükenmeden, aynı teşkilatlanma modelini hayata sokan binlerce insan.

Sol komünist cepheyse sadece bir eğilimler toplamı. Kendilerine de bu genel etiketi ben yapıştırdım. Aslında bunlar... Anarşistler, konsey komünistleri, vb. bir dizi gelenekten gelen... Yeni Kautskycilerden yaka silktikleri için beraber hareket eden ama birbirine de çok güvenmeyen... Dolayısıyla tutarlı bir alternatif oluşturamayan, bir takım kesişen halkalar.

Aynı noktaya geliyoruz. Niyet güzel olmasına güzel ama... Sonuç sosyalizme giden bir yol değil.

Hal böyle olunca... “Siyah Hayatlar Önemlidir” gibi büyük bir ayaklanma yaşandı 2020’de... Ve DSA bunda örgütleyici bir rol oyna(ya)madı.

Ana önderliğin zaten böyle bir niyeti yoktu. Felsefelerine aykırı. Ama umutlarını azınlık mobilizasyonuna bağlayan sol komünistler de, gidip ayaklanmaya katılmak dışında bir adım atamadılar.

Diğer yandan... İstedikleri kadar Yeni Kautskycilerden daha “azınlık yanlısı” olsunlar... Yoksul azınlıklar arasında ciddi bir örgütlenmeye de gidemiyorlar.

Sonuç? Irkçılık karşıtı radikalizmin, kendi dünyasında kalması... Sosyalist örgütlenmeyle (arada kesişse de) bütünleşmemesi.

Bunlar aşılamayacak engeller değil. Sol komünistler de, aynen Yeni Kautskyciler gibi... ulusal bir önderlik inşa etse... başucu metinlerini kadrolara benimsetse... ve dağınık halde gerçekleştirdikleri örgütlenmeyi, genelleştirilebilir bir modele dönüştürse... DSA devrimci bir yere çekilebilir.

Gelin görün ki, bu tam da “sol komünizm”in bitip, Leninizm’in başladığı yer.

Ve sol komünistlerin çoğu... kısmen Leninizm’in doğurduğu tarihsel sonuçlardan korktukları... kısmen de yereldeki özerkliklerini önemsedikleri için... bu tarz bir hattan uzak duruyorlar.

İşte burada “çocukluk hastalıkları” devreye giriyor. Merkeziyetçilikle birlikte, statejik ve kuramsal bütüncüllük de öteleniyor.

Yeni Kautskycilerin gözünde, sol komünist kampanyalar zaman kaybı: Sosyalistlerin, sendikaları ve seçmenleri kazanmalarına çelme takan bir dağınıklık. Bu yüzlerce militan, zamanlarını DSA’nın ana akımına adasa, bir sürü sendika sosyalistleşebilir. Bir yerde doğru bu itham. Ama en başta bahsettiğim itirazları es geçiyor.

Mesele yine dönüp dolaşıp... Otoriterleşme yaşanmadan ve yerelin özerkliği kaybedilmeden, nasıl devrimci ve merkezi bir idare kurulacağına gelip, düğümleniyor. Bu yöndeki çalışmalar, henüz emekleme aşamasında.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...