16 Mayıs 2021 00:26

Heyecan var hey can, heyecan

Fotoğraf: Unsplash

PAZAR
Paylaş

Hani koşmaktan dalağınız şişer, damağınız kurur, nefes nefese kalırsınız da elleri dizlere koyup nefesi düzenleyip sonra kana kana içtiğiniz bir şişe suyun tadı dünyanın en güzel şeyi gibi gelir ya, yerel seçimler sonrası mazbatayı teslim etmek zorunda kaldıklarında o suyu içer gibi hissetmiştim, öyle kurumuşum, öyle susamışım bir kazanıma.

2 sene oldu, 1.5 yılı pandemi.

Belediyelerin uzattığı ellere bile mani olmaya kalktılar, kongreler, kalabalık cenazeler, ertelemedikleri düğünleri derken canımıza kastettiler, cebimizden son kuruşları çekip ihale milyarderlerini trilyoner yaptılar, halktan cezayı yandaştan sefayı esirgemediler.

Kural-kaide-kanun-genelge-ahlak-etik tanımadılar.

Şimdi artık sabır taşı çatlamış, bardağı taşmış, onuruna saldırılmış, haysiyetiyle oynanmış bir halka “Eyyyy”ler ile başlayan cümleler sökmüyor, tehditlerle azarlarla kimse susturulamıyor.

Sürekli ileri doğru yumruk sallayan iktidar ardına bakmadan geri adım atmakla sınanıyor.

Videolar siliniyor, tweetler siliniyor, bakan görevden alınıyor, kayyum heykelleri kaldırıyor.

Her iş ellerinde patlıyor.

Muhalefet paslaşıyor, gündemi belirliyor, topa hakimiyeti yüksek.

Kazanlar kaynıyor.

Heyecanlıyım; bir uçurum üzerindeki asma köprüde koşmaya başlamak üzere gibi heyecanlı.

Köprünün tahtalarının sağlamlığını bilsek, ellerimizle döşemiş olsak, heyecan yerini coşkuya bırakırdı. Geç değil.

Muhalefet dediğimiz partiler olabilir ama iktidara bunca yıl söylediğimiz gibi nihai çizgiyi halk çeker.

Çalışmaya başlayacağız. Örgütleneceğiz.  

Yurttaşlık haklarımız her gün elimizden alınmış, günlük yaşantımız tamamen değişmişken biz de bu yurttaşlık sıfatını tek bir güne, seçim gününe indirgemeyeceğiz. 

Heyecanlıyım,

seçime önceden hazırlanacağız, siyasi partilerin çatısında ya da bir sivil oluşumla, kapı kapı gezeceğiz, dil dökeceğiz, kurtuluşun nasıl olacağını anlatacağız, yaşamak neydi hatırlatacağız, sadece sandığa değil, göreve çağıracağız.

Çok erken başlayacağız çalışmaya, öyle iyi, öyle kalabalık ve öyle çok çalışacağız ki daha seçim için afiş bastırırken bile bilecekler çoktan kaybettiklerini.

Seçmen listelerini kontrol edeceğiz, zillere basacağız, yüz yüze konuşacağız, usulsüzlükleri rapor edeceğiz, seçim günü için tutanakların girileceği uygulamaları defalarca test edeceğiz.

Seçimde daha geniş bir yurttaş denetim ağı kuracağız, her sandığa avukat, müşahit, sandık görevlisi, okullara güvenlik ekipleri belki de oyların teslimine eşlikçi araçlar bile bulacağız. Her bir oy çuvalını konvoylarla teslim edeceğiz. Dağılmayacağız, son veri sisteme girildiğinde elimizdeki bağımsız yazılımla aynı olduğunu görene kadar binaların önünde nöbet bekleyeceğiz. Belki 24 belki 48 saat belki de 60 saat evlere geri girmeyeceğiz. Pes eden biz olmayacağız.

Bu emeği, o süreçteki dayanışma ruhunu özlemişim. Gezi kokardı o toplantı salonları. Herkes paylaşımcı, herkes kibar, heyecanlı, inançlı, hevesli, paylaşımcı, iyi niyetli, çalışkan.

Bıkmışım pesimist miskinlikle karşılaşıp durmaktan.

Heyecanlıyım.

Muhalefeti biz yönlendireceğiz, ortak adaysa hiç kimsenin oyuyla onuru arasında kalmayacağı biri olmalı. Bu ülkede tek bir vatandaşın bile onuruyla bir kez daha sınanacak hali kalmadı.

Çok adayla çıkılıp ikinci tura kalınacaksa da o ilk listeleri görmek için heyecanlıyım.

Kesin bir şeyler olacak ve biz iktidarın aksine neler olduğunu anlayacağız, topa hakim olabilme ihtimalimiz için heyecanlıyım.

Yeni başkan, kanaatimce ilk yılı ya da belki ilk 18 ayı, başkanlık yetkilerini, geçmiş hak kayıplarını en hızlı şekilde telafi etmek için kullanmalı.

Tak KHK’liler çözümü, tak üniversitelerde yeniden rektör seçimleri, tak İstanbul Sözleşmesi Uygulanma kararı, tak Kanal İstanbul iptali, tak kamulaştırma kararları ver imzayı, ver coşkuyu, özgürleştir bizi, nefes aldır bize, başkan bizi diskoya götür.

O yüzden aday çok ama çok önemli, ülke tarihinde geçmiş 20 yılı en hızlı şekilde ileriye saran insan olacak.

Sonra kendi eliyle başkanlık yetkilerinin feshi, yeni anayasa, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş...

İttifaka zorlayacağız muhalefet partilerini.  Bahanelere yer yok. 

Çünkü Mecliste birlikte komisyonlarda çalışılacaksa, eğitimde, kültürde, turizmde, ekonomide kamu yararına ortak kararlar alınacaksa yan yana gelinecek demek.

Birlikte çalışacaksanız birlikte masaya oturmadan bunu nasıl yapacaksınız?

Birlikte masaya oturacaksanız ha o zaman ha şimdi ne farkı var?

O zamana erteleyip hepimizi ateşle oynatmanın ne alemi var?

Biz sanki bütün mesai arkadaşlarımızla aynı ideolojiye, aynı duruşa mı sahibiz? 

Üstelik bir işteki başarı ile memleketin kurtarılma meselesi arasında uçurum, o uçurumun kıyısında milyonlarca insan var.

Size bir iş verdik, yeni bir iş vereceğiz oylarımızla, hedefiniz belli, gereğini yapınız. Herkes işini yapsın artık, biz gizli ajandalardan, kapalı kapılar ardındakileri anlamaya çalışmaktan yıldık.

Şeffaf iletişim, şeffaf yönetim ve iş birliği istiyoruz.

Masaya oturabilmek, tokalaşabilmek birlikte eve çıkmak değil, işinin gereğini yapmak demek.

Kitlelerinizi kaynaştırın demiyoruz, seçmen sayınızı riske atın demiyoruz, geçmiş defterleri karşılıklı kapatın demiyoruz, birbirinizi kalpten sevin demiyoruz, romantik değil gerçekçiyiz.

İktidarın yapamadığını yapın, iyi bir iletişim dili kurun, iyi danışmanlarla çalışın, şu süreci doğru yönetin. Eksiksiz yan yana fotoğraf bari verebilin.

Heyecanlıyım.

Hava döndü özgürlükten, insanlık onurundan, cesaretten.

Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardı, ilmek söküldü çuvaldan dökülüyorlar patır patır.

Kör sağır kalmak imkansız.

Yapılacak şeyler çok net ancak hata payı az.

Bize düşen çok iş var. 

Bıkmıştım ellerimi dizlerime bağlayıp karanlık bir kuyunun dibinde nefes almaya çalışmaktan.

Işık göründü, tırnaklarımızla toprağı kazıyarak aydınlığa çıkacağız, hazır mısınız?

Düşünsenize belki de şunun şurası birkaç yıl sonra, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs, uzuyor kortejlerin ucu, biri Mecidiyeköy’de biri Gümüşsuyu üzerinden ta Dolmabahçe’de diğeri Şişhane.

Kılık kıyafetimiz tüm toplumsal baskılardan azade, canımız nasıl istemişse öyle, çocuklar koşuyor yemyeşil refüjlerde kortejlerin kenarında, kocaman bir sahne kurulmuş meydanda, say say bitmiyor alana giren pankartlar, davullar çalıyor karnımızın içinde, terler damlıyor, emeğin hakkını almış alın teri onlar.

Dostlar dönmüş sığındıkları uzak ve soğuk ülkelerden, her adımda bir tanıdık sima, sanki artık her uzanan el bizden. Sürgün bir sonraki nesil için sadece eski şiirlerde geçen hüzünlü bir kelime olur, çocuklarımız için bir kurtuluş değil, tatilin adıdır artık o ülkeler. Beyin göçü biter, emek göçü diner. Tarlalar ata tohumla, ülke üretimle, çocuk eğitimle, her bir bucak kültürle sanatla, hepimiz sağlıkla kavuşuruz. Bu enkazı hemen toparlamak zor, belli ki zorlanacağız ama bunca yıl bu baskıya rağmen dayandıysak, eşit ve özgürsek hayli hayli dayanırız be.

Hani anıları mücadelemizde yaşayan o binlerce isim var ya, anıları bizimle yaşıyor diye bağırırız belki, yaşadığımızı hissederek ve kazanılmış bir mücadelenin gururuyla. 

Güneş tepemizde parlar ve mutluyuzdur sonunda şarkılarını söylediğimiz, şiirini ezberlediğimiz o güneşli günleri görmüş olmaktan.

Düşünsenize, heyecanlanmaz mısınız?

Hep biz mi dolduracağız Silivri, Çağlayan, Kartal Adliyelerini? Özgür medyadan canlı yayında evden izleyeceğimizi düşünsenize yeni bir dönemdeki adil yargılamaları?

Mafya videolarını bile böyle beklerken kim bilir nasıl heyecanla açacağız televizyonu, her kararda sevinç gözyaşları akacak gözlerimizden, Çorlu için adalet, Rabia Naz için adalet, Nadira Kadirova için, Berkin için, Ahmet için, Ali İsmail için, Abdullah, Ethem için, Mehmet için, Lokman için, Kemal Kurkut için, Yeldana Kaharman için, Hendek için, Soma için, Roboskî için, Suruç için, Ankara Garı için adalet...

Ne demişti Selahattin Demirtaş:

“Senin gitme ihtimalin bile bu kadar güzelken, kim bilir gidişin ne muhteşem olacak.”

Yeterince yas tuttuk, acı çektik, kalkın konuşalım, çalışalım, bitsin o çıkmaz sokak yalnızlığı, cesaret ve onur hırkasını giyinip çıkalım. Onların gidişi, bizim dönüşümüz muhteşem olacak.

Bir kez gördüm ya ışığı, heyecanlıyım.

Ya siz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...