15 Mayıs 2021 07:30

Keyfinize bakın... Hizmetinizdeyiz...

'Enjoy, I'm vaccinated (Keyfine bak, aşılıyım)' yazılı maske takan otel görevlisi.

Go Türkiye hesabından yayınlanan ve tepkilerin ardından kaldırılan videodan alınmıştır.

Paylaş

Tepkiler arttıkça muhtemelen daha öteye gitmeyecek ama bir küçük bürokratın başına patlayacaktır. Sevgili evladını kaybeden kardeşimiz Mısra Öz’ün peşini bırakmadığı Çorlu hızlı tren cinayetinde olduğu gibi.

Kültür Bakanlığının tanıtım klipinde kullandığı maskenin üzerindeki “Enjoy - I’m vaccinated” (Keyfinize bakın - Aşımı oldum) “daveti”nden söz ediyoruz.

Çok berbat bir çağrışımı var. Denizlerin günlerine götürüyor. 6. Filo’ya çıkarılan davetlere ve Amerikan askerlerinin “ziyaretlerine”.

Filo gelmeden ağızlar dört köşe bir hazırlık bir ihtimam, bir taklalar atılmadığı kalırdı. Özellikle randevu evleriyle Beyoğlu’nun arka sokakları bembeyaz badanalanır boyanır, bayrama hazırlanır gibi süslenirdi. Ahlaksızlık diz boyuydu.

Sadece başlarında Deniz, devrimciler halka emperyalizme karşı mücadele çağrıları yapar, çağrıyla yetinmez kendileri sokakları Amerikalı bahriyelilere dar ederlerdi. Dolmabahçe’den askerleri üçer beşer denize döktükleri bilinir.

Günümüz siyaseten egemenlerinin geldikleri kök olan siyasal İslamcılar o zamanlar kartlarını açık oynar, 6. Filo’yu kıble edinip şükür namazları kılarlardı. Şimdilerde ucundan AKP’ye yönelik dost eleştirileri yapmakta olan Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’a sorun, bilir, Körfez Savaşı sırasında açıktan özeleştirisini bile yapmıştı. “Yeşil Kuşak” dönemiydi. Amerikan emperyalizmi SSCB’yi güneyinden İslam ülkeleriyle kuşatmaya çalışır, İslamcılar da bunun kıymetini bilir ve hizmetlerini sunarlardı. “Kanlı Pazar” katliamını örneğin bu kapsamda düzenlemişlerdi.

Türkiye halkı onları değil Denizleri haklı buldu ve yüceltti. Sözde “gavur” dedikleri önünde secdeye varanların tutumunu hiç mi hiç benimsemedi, ama çocuklarının yüz binlercesine Deniz adını taktı. Köylüye toprak ve taban fiyatlarının yükseltilmesini de talep ediyor, işçinin bütün haklarını savunuyor, özgürlük ve adalet istiyorlardı. Halkın Denizleri bağrına basması sadece emperyalizme karşı mücadeleleri dolayısıyla değildi, ama payı çoktu.

Gün oldu, devran döndü. Önce 12 Eylül faşizminin sonra 28 Şubatçıların önünü açtığı siyasal İslamcılar siyaseten egemen oldular. Değişen peki, var mı?

Yıllar ve yıllar geçti, belirli emperyalistlere yönelik olarak çığrılan “Eyyy…” haykırışlarına tanık olduk. Almanlara, Fransızlara, İtalyanlara… Gerçi Amerikalılara hiç kem söz söylenmedi, ama Afrika seferlerinde “biz emperyalistler gibi elmas ve petrol için gelmedik” dendi. Türkiye halkı, hangi eğilim ve inançtan olursa olsun, emperyalistlerden haz etmez, bu bilinir. O nedenle ihmal edilmemiş, yerli yersiz “yabancı karşıtlığı” yapılmış ve prim toplanmaya çalışılmıştır. Öyle yapıldı ve yandaş kalemlerin ağzından anti-emperyalistlik bile iddia edildi.

Peki, bakalım Kültür Bakanlığının turizm çağrısına ve kaç arpa boyu yol alındığını bir görelim. “Gelin, eğlenin, emrinizdeyiz” ne demek? Hangi bakanlığın Türkiye halkını böyle bir ayıba ortak etmeye hakkı olabilir? Denizler, iş, toprak ve özgürlüğün yanında işbirlikçileri halkın boynuna böyle bir ayıbı da dolamaya uğraştıkları ve emperyalistler ülkeyi çiftliklerine çevirmekte oldukları için onlara karşı yaşamları pahasına mücadeleye atılmışlardı. Yarım asır geçti, manevra falan ama akıllanılmadı ve gene aynı terane…

Bu “çiftliğe davet” yalnızca birkaç küçük bürokratın işi olamayacağı gibi, yalnızca bir bakanlığın yaklaşımıyla da sınırlı sayılamaz şüphesiz.

Turizm denecek.. Kriz denecektir.. Ülkenin ihtiyacından söz açılacak ve “gelirlerimiz artmasın, ekonomimiz canlanmasın mı?” diye sorulacaktır. Kapitalist mantık böyle çalışır. Zaten böyle böyle Türkiye’nin tüm kamusal zenginlikleri satılıp savılmış, “sıcak para” diye eller ovuşturulmuş, en son Varlık Fonundan rehinler verilmektedir. Oysa yabancı sermayedir, iyilik için, hayır dua almak için gelmez, sömürüye gelir. Öyle olmuş ve son 20 yılda yüz milyarlarca dolar kapıp kaçmıştır. Ve hala sadece iktidar değil burjuva muhalefet bile kurtuluşu yabancı sermayede görüyor ve demokrasiyi “yabancı sermaye önünü göremediği, keyfiyetle yönetilen yere gelmez” gerekçesiyle istiyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...