10 Mayıs 2021 00:30

Özel hayat bunun neresinde?

Çok sayıda polis bir grup kişinin yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıyor.

Fotoğraf: Birkan Bulut/Evrensel

Paylaş

Özel hayatın gizliliği bu aralar pek revaçta bir bahane. Yurttaşlar olarak üzerinde durmamız ve devlet adı verilen düzenleyici ama uzun zamandır düzenleme becerisini yitirmiş görünen yapıdan beklememiz gereken bir özen ödevi olsa da bahaneye dönüştü epeydir. Devletin özel hayatlarımızın gizliliğini korumadığı, hatta salgınla birlikte gönüllü rıza üretip hücrelerimize kadar sızdığı, bunun aracı olarak da sağlık kurumlarını kullanmanın türlü yolunu icat ettiği hepimizin malumu. Bunun bir de tüzel boyutu var. Tüzel kişiliklerin özel hayatı olur mu sorusuna yanıt arayalım bugün birlikte. Tüzel kişilikler de kim diye sorabilirsiniz. Özel ve tüzel kişiyi bir zamanlar var olan yurttaşlık derslerimizden biliyoruz ama kişilik deyince kurum, kurum deyince özel zihnimizde oturmayabilir.

Tüzel kişiler kurumlar olsa da o kurumların yurttaşlara karşı sorumlulukları ve kaçınılmaz olarak sorumluları var. Örneğin Sağlık Bakanının aşılarla ilgili anlaşmalar, Keymen Şirketi ile ilişkisi ve aşılara ilişkin açılan ihaleler konusunda “ticari sır” açıklamasından tutun da yine aynı Keymen Şirketi aracılığı ile temin edilen son Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak (KKK) aşıları için bildirilen yan etkiler konusunda Türk Tabipleri Birliğinin uyarısı üzerine aşıların kullanımını durdursa da ihalenin ayrıntıları, uyarı olmasa bunları kullanmaya devam edip etmeyeceği sorusu ne ticari sır ne de bakanın özel hayatı kapsamında  değerlendirilebilir. Yurttaşın sağlığını etkileyen bu bilgilerin sahibi kamudur ve son günlerde şirketler, mafya ve bu adına devlet denen düzenleyici yapının bileşenlerinin kirli ilişkilerinin karşılıklı ortalığa saçılması benzeri bir ilişki daha ortaya çıksa özel hayat ve gizlilik ile ilişkilendirilmemesi gereken bir tüzel kişi ve kişilikten söz edeceğiz o halde. Kamuya karşı sorumlu bu “tüzel” kişi ve kişiliklerin ne ticari sırrı ne de gizli bir özel hayatı olabilir bizi doğrudan etkilediği sürece.

Bir başka özel hayat olamayacak konu da Emniyet Genel Müdürlüğünün 27 Nisan 2021 tarihinde ilgili birimlere “Ses ve Görüntü Kaydı Alınması” başlıklı genelgesinde, görevli polislerin ve sivillerin ses ve görüntü kayıtlarının alınmasının, “Özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle engellenmesi talimatı verdiğine ilişkin 30 Nisan 2021 tarihli basında yer alan haberler. İlk bakışta bu genelge içeriği temel hak ve özgürlüklerden olan ‘kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğini” korumayı amaçladığı izlenimi verse de asıl amacın Anayasa’da güvence altına alınan barışçıl toplantı ve gösteri yapma özgürlüğüne yönelik kolluk güçlerinin keyfi ve yasa/hukuk dışı müdahalelerini meşrulaştırmak ve cezasız bırakmak olduğu elbette çok açık. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) yıllardır başta işkence ve diğer kötü muamele yasağı ihlali olmak üzere yaşanan hak ihlallerini belgeler. Son yıllarda artan oranda bu uygulama ve dolayısıyla ihlallerin sokağa taştığı, belgelemede de önemli araçlardan birinin basın emekçilerinin ve kimi zaman da yurttaşların aldıkları kayıtlar olduğunu bir TİHV emekçisi olarak söyleyebilirim. Uluslararası belgelerde de tıbbi belgelemelere ek olarak işaret edilen önemli bir belgeleme aracıdır bu kayıtlar. TİHV Dokümantasyon Merkezinin tespitlerine göre kolluk güçleri sadece 2020 yılında 745 barışçıl toplantı ve gösteriye zor/şiddet kullanarak müdahale etmiş, bu saldırılar sırasında en az 2 bin 14 kişi işkence ve kötü muamele niteliğindeki uygulamalara maruz kalarak gözaltına alınmış, en az 65 kişi de yaralanmış. Merkezin bu verilere ulaşmasında da basın emekçilerinin katkısı büyük.Devletler, “İşkence, kötü muamele ve eziyet yasağının” ihlal edilmesinin önüne geçmek üzere her türlü tedbiri almak zorundadır. Onun için de kapsam ve sınırı yasayla belirlenmiş biçimde zor kullanma yetkisi tanınan kolluk güçlerinin sürekli denetlenmeleri ve hesap verebilir olmaları gerekiyor. Bu denetimin araçlarından birisi de toplantı ve gösteri özgürlüklerinin kullanımı sırasında görev yapan kolluk görevlilerinin giydikleri üniforma, kullandıkları kalkan, kask ve maske gibi kişisel tanınmayı zorlaştıran etkenlerden dolayı her birinin sicil numarası en az üç metre öteden okunabilecek görünürlükte olma zorunluluğu, böylece kayıt alındığında bu suçu işleyenlere ulaşma olanağı doğuyor işte.

Özel hayatın gizliliği ilkesinin arkasına sığınarak genelge yayımlamak, kolluk güçlerinin kanuna aykırı davranışlarını gizlemek hatta teşvik etmek anlamına geldiği gibi bu tüzel kişiliklerin görevini yaparken özel hayatından söz edilemeyeceği de ortadadır. Ne genelgeyi hazırlayan emniyet görevlisinin ne ona emri vermiş olma olasılığı yüksek İçişleri Bakanının ne de bu genelgenin arkasına sığınıp ihlal gerçekleştirenin özel hayatı değildir söz konusu olan, aynı Sağlık Bakanının da ticari sırrı ve özel hayatından söz edilemeyeceği gibi...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...