01 Mayıs 2021 22:59

‘Kelime hazinemiz’ meselesi (2)

Fotoğraf: MA

Paylaş

Kirvem,

Senin de bildiğin gibi, adıyla sanıyla ünlü “fi” tarihinden itibaren şu cavalacoz alemde hemen hemen neredeyse her şeye iyi-kötü, az-çok akıl sır erdirmeye çalışan insanlık alemi; yani ben, sen, o, öteki, beriki derken hepimiz şu veya bu nedenlerle kafamıza takılan, zihnimizi kurcalayan kimi sorulara kendimizce cevap aramakla meşgulüz...

Mazide kalan, karga, kırlangıç, kumru misali uçup giden zaman diliminin ardından bugün yarın Mars’a, keza akabinde de kim bilir hangi meçhulistan diyarlarına doğru yola revan olmayı düşünüp bunun hesaplarıyla yatıp kalkarken, diğer taraftan da ne hikmetse “tavuk-yumurta” meselesini henüz çözemedik…

Üstelik son heceleri “loji”lerle biten seksen türlü bilimlerle, saçma sapan deneme yanılma metotlarıyla, ciddi ciddi laboratuvar çalışmalarıyla, kısacası sayısız formüllerle elde ettiğimiz birikimlerimizin ışığı altında çeşitli konularda bol kepçeden ahkam kesip, fetva verip, amiyane deyimiyle her derde maydanoz kesilip durduk, duruyoruz ama, şu kırtıpil “yumurta-tavuk” hikayesine şimdilik doğru dürüst bir kulp nedense uyduramadık...

Ancak...Ve fakat... Öte yandan benim gibi kelime hazinesi üç beş deyimi, iki atasözünü, yüz kırk beş cümleyi zar zor bulan birinin bu bapta işkembeden sallayıp durduğu bu lafları bir kenara dehleyip, bunun yerine, “Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?” sorusuna, “evrimsel biyoloji” ile uğraşan uzmanların verdikleri cevaplara bakılırsa; tüm kuşlar yaklaşık 240 milyon yıl önce dinozorlardan evrimleşmiş...

Daha sonraları işin içine balıklama atlayan balıkların kumsallarda bıraktıkları yumurtaları amiyane deyimiyle homini gırtlak yiyip, bunları afiyetle süpüren “sürüngenler” de, bu arada boş durmayıp, onlar da aynı minvalde kendi keyiflerince yumurtlayıp durmuşlar ama, öte yandan da “hayat denen bu yolda” yaşam, tıpkı bir zamanların en süratli aracı olan “kağnı arabaları” gibi devam edip gitmiş...

Kirvem, aslında lafı daha fazla uzatmadan, daha da doğrusu bu “alengirli” konuyu, bu “yumurta-tavuk” paradoksuyla ilgili bu meseleyi kuş bakışıyla, özetlemek gerekirse, bu işin uzmanlarının dediklerine göre; soyları sopları, etnisiteleri dönüp dolanıp eninde sonunda dinozorlara dayanan tavuklar, tıpkı serçe, saksağan gibi uçmayı beceremedikleri halde yine de kuş cinsinden geldikleri için nüfus kütüklerine tavuk yazılıp tescil edildikleri için, tüm tavuklar yumurtadan çıkıp, arzı endam etmişler vesselam!

Ancak, bilim insanlarının “Yumurta tavuktan önce evrimleşmiştir ve tavuk yumurtadan çıkar” cevabının aksine, bu kez de din adamları da bu konuda her canlı gibi tavuğun da ilk olarak, “tavuk olarak” var edildiğini savunmayı hüner bellemişler nitekim...

Öyle ya da böyle, bu alemde herkesin kendi düşüncelerini, kendi kişisel inançlarını özgürce dillendirmesi anasının ak sütü gibi helalken, öte taraftan da bunun en güzel örneği de, özüme kalırsa özellikle son zamanlarda her bakımdan dillere destan olan icraatlarıyla pırıl pırıl parıldayan “milli ve yerli” demokrasimizin hepimizi kucaklayıp bağrına basan güleç yüzü değil midir Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...