MEB, YÖK, TÜBİTAK kapitalist piyasa, telif ve patent haklarını savunarak hastalık ve ölümlerden sorumlu hale geliyor
Fotoğraf: Mufid Majnun/Unsplash
17 günlük kapanma meğer okulların ve alkol satışlarının kapatılması ile sınırlı imiş, başkanlığın, hükümetin tedbirden anladığı bununla sınırlı imiş. MEB ve YÖK de salt sınav derdinde. Bugün salgında MEB ve YÖK’ün eğitim, bilgi, bilim, araştırmayı değil de sınavları yönetmeye kalktığını anlatmaya çalışacaktım. Bunun için MEB’e ve YÖK’e gerek yok o zaman, bırakın ÖSYM işi yönetsin diye yazacaktım.
Durum bu tespitlerden de daha derin ve daha vahim. Sadece salgın öldürmüyor, sadece bilgi ve bilimsiz kalmak öldürmüyor, daha da acısı MEB, YÖK, TÜBİTAK dahil bilginin ticarileşmesi, patent kısıtları yüzünden geciken ilaç veya aşılar sonucu oluşan her bir hastalık ve ölümden de sorumluluk sahibi bulunuyor.
MEB VE YÖK’ÜN SAVUNDUĞU BİLGİ OFİSLERİ, ÖZEL-PARALI ÖĞRETİM, TELİF VE PATENT HAKLARI İNSANLARI ÖLDÜRÜYOR
En son Hindistan örneğinde insanların sokaklarda ölüme terk edildikleri görülüyor. Hastalık merkez ülkelerden giderek çevreye, yoksullara doğru yayılarak devam ediyor. Bunun sebepleri, salt virüs değil. Yoksulların ilaç ve aşıya daha zor, daha geç ulaşması, hatta hiç ulaşamaması hastalık ve ölümleri artırıyor. Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 90’ının aşıya ulaşmada gecikmesi nedeniyle yüz binlerce insan, milyonlarca insan ölüyor, yüz milyonlarcası, toptan tüm insanlık hastalık ve ölüm tehdit ve riskleri altında yaşıyor.
Peki bundan kim sorumlu, bu ölümlere ne, hangi mekanizmalar yol açıyor?
J.J.Rousseaulardan, S.Simon’dan, K. Marx’tan, Proudhon’dan öte hemen tüm klasik iktisatçıların ortak tespiti “kapitalist-emperyalist” (piyasa) döneminde olduğumuzdur. Salgında da kapitalist emperyalistlerin doğrudan yönetim ve denetimindeki piyasaların yeri rolü esas görünüyor. Güncel haliyle büyük şirketlerin derdi ilk planda homeoffice (Evde çalıştırma) üzerinden özlük haklarının tırpanlaması; tekno-şirketlerin öncelikli derdi online satışlardan ve online platformlardan (Evden öğretim, homeschooling) ne kadar kazanacağı; sağlık şirketlerinin derdi salgından ne kapabileceği, kapitalizmin derdi kârlılığını sürdürmesi, emperyalizmin derdi çıkar, üstünlük ve yayılmacılığını sürdürmesi.
Peki, okula, bilim, araştırma ve yayıma ne düşüyor diye sorulursa bunların en başında eğitim öğretim, okul ve üniversitelerin metalaştırılması, ticarileştirilmesi, piyasalaştırılması, salgın durumunda özellikle de “telif” ve “patent” kısıtları gelmektedir.
“Telif hakkı”, “patent hakkı” nedir, nasıl tanımlanacak, kime ne pay düşecek, bilgi bilimin ürününün ne kadarı şirketlerin, şahısların sayılır? Önce keşfeden, dahası önce “Tescil ettiren” tümünün üzerinde hak sahibi midir?
Toprağın ve emeğin bunda payı yeri ne? Antik Hint’in, Antik Çin’in, Mısır’ın, Mezopotamya’nın, Küçük Asya’nın, Thales’in, Aristoteles’in, Farabi’nin, İbn Sina’nın, dahası tüm bunları doğuran, bakan, yaşatan ırgatın, hepsini eğiten insanlığın bu bilgideki payı ne, şirketlerin payı ne?
MEB özel okullaşmanın, paralı sertifikaların, meslek liselerinin piyasalaşmasının, piyasaya yönelik insan ve mezun yetiştirilmesinin, YÖK teknokentlerden ticari bilgi ofislerine piyasacı girişimciliğin, gelir getirici araştırma ve bilgi üretiminin, para getirisine dayalı proje-performans kriterlerinin, ticari telif ve ticari patent haklarının savunuculuğunu yapıyor. MEB ve YÖK aşı ve ilaçlar da dahil piyasacı patent durumunu savunduğuna göre, patent hakları sebebiyle ilaç ve aşıya ulaşamamaktan dolayı artan her bir hastalık ve meydana gelen her bir ölümden doğrudan dolaylı sorumlu bulunuyor.
İşin özü şu ki; ticari tekeldeki, piyasa tekelindeki, metalaşan, ticarileşen, piyasalaşan eğitim öğretim, bilgi bilim, telif ve patent yaşatmıyor, aksine daha çok gecikmeye, daha çok hastalığa ve ölüme yol açıyor.
O halde salgını durdurabilmek, ölümleri azaltabilmek için eğitim öğretim, araştırma bilim, telif ve patent haklarının kamulaştırılması ve tüm insanlığa açık hale getirilmesi talepleri uygun bulunuyor. Tüm dünyanın sağlığı, huzuru, barışı ve mutluluğu için BM’nin, YÖK’ün, MEB’in, TÜBİTAK’ın ve hepimizin bu yönde taşıyıcılık yapması gerekiyor.
Kolektif sorunlara kolektif çözümler üretmemiz elzem gözüküyor.
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45