28 Nisan 2021 00:53

Kobanê davası, ‘yargılayanların da yargılanacağı’ bir dava olacak! 

Kobane Davası öncesi duruşmayı takip etmeye gelenlerin açıklaması engellendi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

HDP’nin Önceki Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê davasının ilk duruşması, pazartesi günü Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı.

2014 yılında 6-8 Ekim günlerinde, IŞİD’in Kobanê kapılarına dayanması ve Erdoğan Hükümetinin Kobanê’ye yardımların geçmesini engelleyen tutumuna karşı, 17 ilde üç gün boyunca süren eylemlerle ilgili açılan davanın ilk duruşmasının öne çıkan özelliği, davanın hukuki değil siyasi bir dava olarak kurgulandığı gerçeğinin açık biçimde ortaya çıkmasıydı.

Kobanê davasının;

* Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkça meydanlardan, salonlarda kurulan kürsülerden yaptığı çağrılar doğrultusunda bir soruşturmayla başlatılması,

* İddianameyi hazırlayan savcının kanıtlardan sonuca varan bir iddianame değil, önce iddiasını belirleyip sonra kanıt arayan bir yöntemi benimsemesi, savcının bu tutumunu, AİHM’den “Derhal tahliye edilmesi gerekir” kararı çıkan Demirtaş’ın önce bu davaya dahil edilip tutuklanmasını sağladıktan haftalar sonra bulunan iki “gizli tanık”tan Demirtaş’ı suçlayan ifadelerin alınması,  

* “Tabi hakim” ilkesini umursamadan “davaya özel mahkeme heyeti” oluşturulması,

* Mahkemenin, sanıkların avukatlarının önemli bir bölümünün “yer yokluğu” ve “pandemi koşulları” gerekçe gösterilerek salona alınmaması, yargıcın avukatlar olmasa da mahkemenin “Pek güzel yürüyeceğini” söylemesi, Demirtaş, Yüksekdağ ve öteki sanıklara söz verilmeden duruşmamın sürdürülmesinde ısrar edilmesi, avukatların tüm isteklerinin reddedilmesi, soruşturmanın siyasetten gelen çağrılarla başlatılması... gibi, davanın yargı safhasında mahkemenin de hukuki değil siyasetin ihtiyaçları doğrultusunda yürütüleceğini göstermektedir.

İLETİŞİM BAŞKANI SİYASİ BASKILARA TÜY DİKTİ!  

Davanın ilk duruşması sürerken, Cumhurbaşkanının İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Tweetter’den; “Türkiye’yi kendilerince istedikleri yola çekmek için terörden yaptırıma kadar türlü tehditlere başvuranlar, başarıya ulaşamadı, ulaşamayacak Allah’ın izniyle. Terör örgütü PKK’nın emri ve siyasi uzantılarının çağrısı sonucunda, özellikle sivil insanlara yönelik kanlı katliamlara sahne olan 6-8 Ekim olayları da yine böylesine bir girişimdir.

Bu cinayetlerin failleri bugün hakim karşısına çıkıyor. Katiller için hesap vakti!” açıklaması, iktidarın mahkeme heyetinden hangi kararı vermesi gerektiğini bile belirlemiş olmaktadır.

İlk duruşmaya gelen süreçte yaşananlar ve ilk duruşmadan yansıyanlar dikkate alındığında, Kobanê davasının tamamen siyasi amaç ve iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan bir dava olarak sahnelendiğini göstermektedir. Bundan sonra da bu davanın aynı doğrultuda sürdürülmek isteneceğini söylemek bir kehanet olmaz.

YARGILAYANLARIN YARGILANACAĞI BİR DAVA!

Gerek az çok hukuk kaygısı taşıyan hukukçular, gerekse siyaseti izleyen ve iktidarın amacının farkında olan herkes, bu davanın hukuki değil tamamen iktidarın siyasi amaçları ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlandığını görüyorlar, biliyorlar.  

Bu yüzden de “Kobanê davası”, siyasi bir dava, dolayısıyla siyasi mücadelenin bir alanıdır. Ve her siyasi mücadele gibi, “Kobanê davası” da, Demirtaş’ın da dikkat çektiği gibi, “Yargılayanların da yargılanacağı bir dava” olmaya aday bir davadır.

Ve mahkemenin sonunda yukarıdan emirler doğrultusunda “cezalar” verilse de; ülkemiz halklarının vicdanındaki davada kimlerin cezalandırıldığı önemli olacaktır. Çünkü kalıcı olan, bu günlerin tarihini yazacak tarihçilerin dikkate alıp kayda geçireceği de bu, halkların vicdanındaki mahkemenin kararı olacaktır!

HEDEF SADECE HDP’İN DEĞİL TÜM MUHALEFETİN EZİLMESİDİR

AKP’nin 7 Haziran 2015 seçiminden çıkardığı ilk ders; “Barış içinde bir siyasi iklimin, AKP’nin işine yaramadığı” biçiminde olmuştur. 7 Haziran seçiminden hemen sonra yapılan AKP MYK’sinin ilk değerlendirmesi budur.

İlerleyen aşamalarda “teröre karşı mücadele”, “sınır ötesi” harekatlar, MHP desteğindeki “beka”, “ırkçı şovenizm” ve “İhvancı dincilik” silahlarının eskisi gibi etkin olmaması, AKP-MHP ittifakının asıl hedefinin muhalefetin itibarsızlaştırılması ve etkisizleştirilerek, halk indinde iktidar seçeneği olmaktan çıkarılması olmuştur.

Kobanê davası, HDP ana davası, hatta “HDP’yi kapatma davası”nın da yerine geçirilecek bir dava olarak, elbette ki, HDP’ye ağır bir darbe olarak kullanılmak istenmektedir. Ama, burada hedef sadece HDP’nin legal siyasetin dışına itilmesi, muhalefetin en direngen odağı olarak HDP’nin etkisizleştirilmesinin üstünden muhalefetin halk indinde iktidar olma yeteneği kalmayan bir muhalefet çizgisine itilmesi davasıdır.

Dün, gazetemizdeki köşesinde bu dava etrafındaki gelişmeleri değerlendiren Yayın Yönetmeniz Fatih Polat; “Bu sadece HDP davası değildir, iktidar ittifakının karşısındaki muhalefeti derdest etme davasıdır” diyerek, yaşananların esasına dikkat çekmiştir.

Muhalif partileri ve ilerici demokrat güçler, emek güçler, bu gerçeği anlayıp gerekli tutumu aldıkları ölçüde iktidarın hedeflerini gerçekleştirmesi olanaklı olmayacaktır. Çünkü bugün, Türkiye’de tek adam yönetiminin neresinden tutsanız elinizde kaldığı koşullarda, iktidarın başarılı olmasının tek şansı, muhalefet güçlerinin kendi üstüne düşeni yapmamasıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...