21 Nisan 2021 00:00

Bizim hayallerimiz, başkalarının gerçekleri

Tahta masa üzerinde bir dizüstü PC, not defteri, kruvasan, çalar saat ve PC'nin üzerinde yüz maskesi.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla seyahat hayalleri kurduk. Psikolojik olarak bunu yapmaya ihtiyacı vardı. Ben de kolaylaştırıcı rol üstlendim smiley Her şey olağan seyrinde olsaydı şu günlerde Buenos Aires’e gidiyor olacaktım diye başlayan konuşma, bu süreci Kanarya Adaları’na yerleşerek geçiren bir arkadaşının hikayesi ile devam etti. Adı geçen arkadaşı uzaktan çalışmanın sunduğu kolaylık sayesinde salgının başında Kanarya Adaları’na gitmiş ve işleri oradan yürütüyormuş. Daha önceki bir yazımda işlerini kruvaziyer ve yatlardan yürüten iş insanlarından söz etmiştim. Oradaki vurgu üst sınıfların salgını bizlerle aynı koşullarda ve biçimde yaşamadığını göstermek içindi. Ancak bazı ülke vatandaşları için salgını en iyi koşullarda geçirmek için illa üst sınıfların mensubu olmak gerekmiyor. Daha az gelirle, orta sınıflar için de mümkün olabiliyor. Emekçiler için pek mümkünatı yok elbette. Orta sınıfların gelirleri başka birtakım coğrafyalarda iyi koşullarda yaşamalarını mümkün kılıyor. Özellikle de Avrupa dışında. Bu toplumsal hareketliliğin daha şimdiden adı bile kondu: Dijital göçebelik.

Kanarya Adaları ile ilgili hikayeyi duyduktan sonra, algıda seçiciliğim artmış olsa gerek ki, televizyon kanallarının birinde, bu adaların turizmden elde ettikleri gelirleri düşmekle birlikte, uzaktan çalışanlara yönelik sundukları programlar sayesinde durumu kotardıklarına dair bir haber de dinledim. Daha sonra da Le Monde gazetesinin ekonomi sayfasında detaylı bir habere daha rastladım. Birkaç gün sonra bir habere daha. Bu haberler, salgın dönemini doğayla iç içe, nüfus yoğunluğu bakımından sakin, mekan bakımından ferah ortamlarda geçirmek isteyen pek çok kişinin sunulan imkanlardan yararlandığını ve böylece bu turistik bölgeleri ekonomik olarak ayakta tuttuğunu söylüyordu. Uzaktan çalışmanın “nimetlerinden” faydalanan bu coğrafi bölgelerin başında Kanarya Adaları, Bermuda Adaları, Estonya, Hırvatistan, Portekiz ve Tayland geliyor. Salgın devam ettikçe de bu yerlerin sayıları giderek artıyor. Buralardaki işletmelerin bazıları gelirleri 5 bin doların üzerindeki müşterilere hizmet verirken, bazıları ise gelir bakımından ayrım yapmadan bütün uzaktan çalışanlara hizmet veriyor. Sınıfına göre hizmet! Ve tabi hayat onlara güzel!

Salgın koşulları böylece yeni pazarlar açılmasını da sağlıyor. Oysa, uzaktan çalışma bazıları için tam bir kabus. Bazılarına ise şahane bir hayat sunuyor. Hayatı kabusa dönenler genelde evleri sınırlı konfora sahip olanlar. Çocuklarla aynı odada ya da mutfakta çalışmak durumunda olanlar mesela. Onlar psikolojik sorunlarla boğuşuyorlar, çoğu örnekte boşanmanın eşiğindeler… İkisi de uzaktan çalışan eşlerden birinin diğerine, “Çok yüksek sesle konuşuyorsun, konsantre olamıyorum” diye bağırması işten değil. Geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz bir uluslararası toplantıda konuşmacılardan biri Kamerun’dandı ve konuşmasını ne zor koşullarda yaptığına hep birlikte tanık olduk. Aynı odada bulunan çocuklar adeta duvarları tırmalarken, bu meslektaşımız o koşullarda konsantrasyonunu koruyup meseleye odaklanmaya çalışmakla takdire şayan bir iş yapıyordu. Zayıf internet bağlantısı da işin cabası. Önünde şapka çıkarmak lazım. Bu öyle, yazlığında, ya da şehirdeki evinin havuz başında konferans vermeye benzemez.

İzleyen günlerde okuduğum bir haber de uzaktan çalışma konforunu asla bırakmak istemeyenler ve ofise dönme düşüncesi karşısında kaygı bozuklukları yaşayanlarla ilgiliydi. Röportaj veren bir beyaz yakalı “Ofise dönmek kabusum oldu, ofisi zorunlu kılarlarsa istifa ederim” diyordu. Benim ofis arkadaşım da benzer düşüncelerle uzaktan eğitimin ne muhteşem bir şey olduğunu söylüyor. Kendisini altı ay sonra görebildim. Fransa’nın güzide bir kentinde dillere destan bir evi varmış ve öyle bir evden uzaktan eğitim vermek çalışmaların en güzeliymiş… Hani hep diyoruz ya, pandemi eşitsizliklere ayna tuttu, eşitsizlikleri daha da keskinleştirdi diye, herhalde bu uzaktan çalışma meselesinin bizzat kendisi eşitsizliklere ayna tutan en önemli meselelerden biri. Oysa hiç uzaktan çalışamamış olan milyonlarca insan var şu dünyada. Onlara bu olanak hiç sunulmadığı gibi, sunulsaydı bile imkansızlıklarından ötürü uzaktan çalışamayacak olan milyonlar…

Tüm bunları okurken ve yazarken, birden aklıma geldi; sahi, uzaktan çalışmalarda “yıldırı” (mobbing) işleri(!) nasıl yapılıyor? Yıldırıcılar bir yöntem buldular mı bu yeni duruma uyum sağlamak için, yoksa işsizlikten kafayı mı sıyırıyorlar? Bu vesileyle, iş ortamımda tanıdığım, ünü fakülteleri aşmış bir yıldırıcı düştü aklıma. Hayaller kurarak başlamıştım yazıya, kabus görerek bitiriyorum!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...