17 Nisan 2021 00:05

Satranç ve hayat

Satranç oynayan yaşlı bir adam ve küçük bir çocuk

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Satranç tahtası iki aklın ölümcül bir mücadeleye giriştiği ancak kan dökülmeyen bir savaş alanıdır. Satranç oyuncularının oyun tarzları, açılış tercihleri ve vücut dilleri, oyuncunun karakterine, psikolojisine ve dünyaya bakış açısına dair birçok ipucu verir. Eğer yeterince satranç bilginiz varsa yapılan hamlelerden karşınızdaki oyuncunun korkak ya da cesur, tembel ya da azimli, sahtekar ya da gerçekçi olduğunu pekala anlayabilirsiniz. Bundan başka satrancın hayata benzediği ve benzemediği birçok yön vardır. Örneğin, yapmaya karar verdiğiniz her hamle oyunun geri kalanında etkili olacaktır. Tıpkı çocukken aldığınız kültür ve eğitimin geleceğinizde büyük bir etkisi olacağı gibi. Tek bir kötü hamle ile oyunu kaybedebileceğiniz gibi tek bir hata ile yaşamınızı kaybetmeniz de olasıdır. Satrançta ve hayatta başarılı olmak için disiplinli olmanız, kaynakları değerlendirmeniz, seçimlerinize dikkat etmeniz ve koşullar değiştiğinde uyum sağlamanız gerekir. Satranç, insana öngörü kazandırırken geleceği planlamayı, dikkatli olmayı, kendimizi acele ve düşüncesizce yapılan hareketlerden alıkoymayı öğretir. Satranç oyuncusunun zihni su gibi berrak ve akışkan olmalıdır. Planlarını rakibin hamlesine göre değiştirebilmeyi bilmesi gerekir. Aynı şey yaşam için de geçerlidir. Hayat her zaman planladığımız gibi gitmez. Esnek olmak paha biçilmez bir hayat dersidir. Yeteneğimiz, paramız, zamanımız ve enerjimiz hayattaki satranç taşlarımızdır. Onları olumlu veya olumsuz bir şekilde değiştirebilir, çoğaltabilir ya da kaybedebiliriz. Satranç taşları ile kapitalizm arasında da benzer bir hiyerarşik yapı bulunur. Bu yapıda bazıları şah, bazıları piyon olarak doğarlar. Piyonlar asla şah olamayacaklarını bilseler de en azından vezir olabilmek için ilerler ve mücadele ederler. Şahlar şirket patronları, vezirler siyasi yöneticilerdir. Vezirin daha büyük hareket yeteneği, daha büyük kitlelere hitap etmesiyle tanımlanırken daima şahın emir kuludur ve gerektiğinde feda edilebilir. Tek renkte hareket eden filler, düşüncelerini değiştirmeyen muhafazakar insanlara benzerken, geometrik kalıplara sığmayan atlar özgürlüğü temsil eden insanlar gibidir. Benzersiz yetenekleri ile insanlara ilham verdiklerinden vezirler en çok atlardan nefret eder.

Satranç ile hayat arasındaki en büyük fark, satranca dair tüm kuralları bilmenizdir. Taşların tam olarak nerede olduğunu, nasıl hareket edeceğini bilirsiniz. Hayatta ise bu böyle değildir, düşmanlarınızın yeteneklerinin ne olduğunu hatta düşmanlarınızın kim olduğunu bile bilemeyebilirsiniz. Nasıl yaşayacağınız ile ilgili bir kural kitapçığınız olmadığı gibi, satrançta neredeyse var olmayan şans faktörü hayatta her zaman belirleyici olabilir. Satrançta kazanmak, önce çalışmak sonra yetenekle ilgilidir. Oysa özellikle kapitalist dünyada kazanmak için ikiyüzlü, acımasız ve konformist olmanız yeterlidir. Satrançta tüm kararları siz veriyorken hayatta verdiğiniz kararlar, içinde bulunduğunuz sosyoekonomik şartlara sıkı sıkıya bağlıdır. Satranç sıfır toplamlı bir oyundur, biri kazanırken diğeri kaybeder, beraberlik durumunda ise puan bölüşülür. Diğer yandan hayatta, insanların birlikte iş birliği içinde çalışması, tek başlarına yapabileceklerinden çok daha iyisini yapmalarını sağlar.

Yaşamlarımızı yönlendiren mevcut politikaların kapitalist yalanlarla inşa edildiği bir ülkede satranç, bazı satranççıların iddia ettiği gibi tam olarak hayatın küçük bir kopyası değildir. Çünkü eski Dünya Şampiyonu Lasker’in söylediği gibi “Satranç tahtasında yalan ve ikiyüzlülük çok fazla yaşayamaz”.  Satrancın kuralları ile hayatın kuralları arasındaki benzerlik bir yanılsamadan ibarettir ve insanlar yanılsamaları sever. Evet, satranç karmaşık bir oyundur ama hayat daha karmaşık bir oyundur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa