16 Nisan 2021 00:30

Bugünün Ak Tolgalıları kimler?

Cumhurbaşkanlığı Sarayı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Başlıktaki ak tolgalı kimdir diyorsanız, bunun Yahya Kemal’in hani şu haykırınca akıncılarını Tuna’yı kafilelerle geçirten beylerbeyi olduğunu hatırlatayım. Bugünün ak tolgalısı kim, ya da kimler deniyorsa, bunların sayılarının oldukça fazla olduğunu belirteyim. Yalnız bunlar ellerinde kılıç değil, kalem tutuyorlar ve gazeteci sıfatları var. Ordunun başkomutanı hedefi gösterince kalemlerini sallamaya başlıyorlar. Hem de ne sallama, karşılarında ne çelik kalkanlar, ne de zırhlı birlikler dayanabilir! Suriye, Libya, Karabağ vb. bunların ayranını bir hayli kabartmış durumda. Bunlardan birisi de Yeni şafak’tan Nedret Ersanel.

Ersanel “Ankara’yı aramaya tenezzül etmeyen” ABD Başkanı Biden’ın Afganistan görüşmeleri için Türkiye’ye ev sahipliği teklif etmesinden yola çıkarak, bunun Türk Amerikan ilişkilerinde “nekahat dönemi” -yani iyileşme süreci- başlatacağı beklentisine yol açacağını, Ukrayna-İran-Afganistan’daki süreçler bir bütün olarak düşünüldüğünde, 3 büyük süper gücün -ABD, Rusya ve Çin kastediliyor- birbirine girdiği bir alanın ortasında kaldığımız anlamına geldiğini vurguluyor. Ama yazarımız bunu “sıkışma” olarak değil, “büyük fırsatlar” barındırma olarak anlıyor. Ama bir de hayıflanması var: Çünkü bazıları bunu Türkiye’nin net bir tercihe zorlanması, arada durmanın artık idare edilemez duruma geldiği gibi bir yoruma tabi tutuyor! Yazar bunun “ağır bir yük” olduğunu kabul ediyor. Ama o bir ak tolgalıdır, hangi ağırlık, hangi sıkışmışlık onu durdurabilir ki?   

Ve başlıyor:…“Haritaya yukarıdan baktığımızda, Türkiye’nin çok geniş bir alanda-Ukrayna’dan Çin’e, Karadeniz/Kafkasya’dan Kuzey Afrika’ya sorumluluk yüklendiği görülüyor... Fakat... Bu özellikle son 10 yıldaki dış politika açılımlarının ve dünyanın evrildiği “öbek liderliğinin” sonucudur. Türkiye’nin müstakbel tercihi artık yerleşik kutuplar arasında değil, yeni bir liderlik formuna aday olup olmayacağıyla ilgilidir... Çünkü bir ülke Ukrayna üzerinden Avrupa’ya, Kafkasya-Türk Cumhuriyetler üzerinden Orta Asya’ya, Afganistan-Pakistan üzerinden Batı Asya’ya, Libya üzerinden Afrika’ya, Irak-Suriye üzerinden Ortadoğu’ya ve bağlı denizler, Akdeniz-Karadeniz- Hazar-Basra’ya aynı anda basıyorsa, o ülke artık uluslararası ilişkilerin katalog tarifi “orta boyu” aşmış demektir!” (Nedret Ersanel Yeni tip küresel liderlik: Türkiye örneği… 14 Nisan 2021 Yeni Şafak. Paragrafları yazı düzeni açısından ben bir araya getirdim. Boldlar yazara ait)

Geriye basılmadık neresi kalmış diye merak ediyorsanız Kutuplarla Amerika Kıtası kaldığını yazarak merakınızı gidereyim. Ama uçak gemisine benzer bir gemi hazırlanıyor, oraya basmanın da eli kulağındadır! Ne de olsa “öbek liderliği” bunu gerektirir, yakında Venezuela üzerinden oralara da “basılacağı” ilan edilecektir. Gerçi bu “öbek”le, büyük güçler arasındaki manevralar nedeniyle yapılan oryantal göbek dansı biraz birbirine karışmış ama olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur. Ama yazarımız iktidara, aralarında ciddi bölünmeler olsa da ülkeyi yöneten egemen sınıflara üst perdeden yol göstermeye heveslidir. Bu niteliği ile diğer ak tolgalılardan bir tık yukarıdadır!

Bu hevesle Avrupa ile ilişkilerdeki “düzelmeye”, bunda “ABD’nin rolüne” dikkat çekmekte, “ABD ve Avrupa’nın Türkiye’yi Batı/NATO’daki görevine tutunması/dönmesi için güçlüce teşvik” ettiğine vurgu yapmakta, Afganistan görevine, Pakistan’ın da ekleneceği beklentisini diri tutmaktadır. Gerçi buralarda “öbek liderliği” ile tasmalı saldırganlık epeyce birbirine karışmıştır ama olsun bu hevesle yerine getirilmesi gereken bir görevdir; yeter ki dikkatli olunsun, “Masaya bilerek” oturulsun! Ama bu masaya oturmaların bu ülkenin tarihi dikkate alındığında pek hayırlı sonuçlar doğurmadığını, menüde kendisinin de bulunduğunu hatırlatmak gerekir. Üç beş SİHA uçurmanın, birkaç başarılı operasyon yapmanın “orta boyu” aşarak, “öbek liderliğine” oynamak, büyük güçlerle boyundan büyük pazarlıklar yürütmeye yeteceği sanılıyorsa, ortada ciddi bir yanılgı var demektir. Vaktiyle Tuna’yı aşanların sonraki perişan dönüşleri yeterli dersi vermemişse, o zaman alınacak daha ağır dersler var demektir.

Ama bu ülkede sadece ak tolgalılar, baş komutanlar, sarayın köpekleri ve çakalları yaşamıyor. Bu ülkede bağımsızlığı, demokrasiyi, onurlu yaşamayı, diğer halklara saygı göstermeyi savunarak yaşamayı benimsemek isteyen, bunun için mücadele eden ve edecek olan bir halk yaşıyor ve bu ülkenin gerçek sahipleri de onlar. Bu halk bugünlerde bir yandan ekonomik krizin, diğer yanda salgının pençesi arasında sıkışmış durumda ve her iki sorunda da ak tolgalıların iktidarı birinci sorumlu durumunda. Burada bu halk geçmişten süzülen engin deneyimi ile, bir zamanlar ayran, tahtırevan ve tuvalet arasında zıtlıkların keskin karşıtlığı üzerinden hem dikkat çekici, hem de aynı zamanda uyarıcı, özlü sözler üretmiştir. Sözlerin biteceği, biriken öfke ve nefretin mücadeleye dönüşeceği günler uzakta değildir.       

Madem Yahya Kemal ile başladık, yine ondan, ama bu kez Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ndan bazı dizelerle bitirelim. Öyle bitirelim ki geçmişin rüyasını görenler bugünün gerçeklerine uyansınlar: “Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri…Taa Malazgirt ovasında yürüyen Türkoğlu/ Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu/ ….Vatanın hem yaşayan varisi hem sahibi o,/Görünür halka bu günlerde teselli gibi o/ Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde/Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.” Evet kurtlar sofrasına oturmanın sonunun böyle hüsranlarla bittiğini bugünlerde daha fazla hatırlamak, hatırlatmak gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...