16 Nisan 2021 00:48

Eş zamanlı savaş senaryoları tesadüf mü?

Vladimir Putin ve Joe Biden

Vladimir Putin, Joe Biden | Fotoğraf: DHA

Paylaş

İnsanlık koronavirüsle boğuşmaya devam ediyor.

Sadece kapitalizmin beşiği sayılan Avrupa’da ölüm sayısı bir milyonu geçti. ABD’de 600 bine dayandı. Böylece dünya genelinde bugüne kadar koronavirüsten hayatını kaybeden yaklaşık 3 milyon insanın yarısından fazlasını batılı kapitalist ülkelerdeki emekçiler oluşturuyor. Artık “Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” felsefesiyle insan hayatına yaklaşılıyor.

Son 1 yıldır silahlanmaya değil, sağlık, eğitim ve sosyal alanlara daha fazla bütçenin ayrılması yönünde yapılan çağrılar bugüne kadar karşılık bulmadığı gibi, batılı emperyalist devletler tam da bu felaketin ortasında Avrupa’dan Asya’da kadar geniş alanda devasa bütçelerle silahlanmaya, savaş provaları ve askeri yığınaklar yapmaya devam ediyorlar.

Silahlanmaya her geçen yıl daha fazla bütçe ayıran NATO ülkeleri, “düşman” ilan ettikleri Rusya ve Çin’e gözdağı vermek için yeni adımlar atmaya başladılar. Sürecin baş aktörü ise bu sefer ABD’nin Yeni Başkanı Joe Biden...

28 Nisan’da göreve başlamasının 100. günü dolayısıyla Kongrede konuşma yapmaya hazırlanan Biden’in ajandasında asıl olarak savaş ve silahlanmanın var. Son birkaç haftadır Ukrayna üzerinden Rusya’ya, Güney Çin Denizi’nde Filipinler üzerinden Çin’e askeri güç gösterisinde bulunması bunu gösteriyor.

Gerici-faşist Trump’ın “Önce Amerika” (America-First) politikasını bir yana bıraktığını söyleyen Biden, geleneksel dış politika gereği “Müttefiklerle ittifakları güçlendirerek ABD’nin çıkarlarını genişletme” stratejisine geri dönüyor. Trump’ın zayıflattığı ilişkileri yenilemeyi öncelikli plan haline getirdi.

NATO bünyesinde yaşananlar ve AB ile ilişkilere bakılırsa bu politika ilk meyvelerini vermeye başladı. ABD’li bakanlar Brüksel’den başlayarak AB ülkelerini ziyarete başladılar. Transatlantik ilişkileri güçlendirerek Ukrayna ve Karadeniz üzerinden çevreleme planı, Biden’la hız kazandı.

Denilebilir ki, yüzyıllardır Avrupalı emperyalistlerle Rusya arasında “tampon bölge” olan Polonya’dan başlayarak Ukrayna, Baltık ve güneydeki Basarabia (Karpat Ukraynası, Moldovya ve Bulgaristan) coğrafyasında bir kez daha savaş bulutları dolaşıyor. Bölgede İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük askeri tatbikat olan “Defender Europe 21” için bütün hazırlıklar tamamlandı.

Anımsanacağı gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanya’sı bu bölgeden SSCB’ye savaş açmıştı. Gelişmeler adeta “tarihin tekerrürü” gibi ilerliyor. SSCB’yi yıkmak, Kafkasya’daki petrol yataklarına, Ukrayna’daki tahıl ambarlarına ve Sibirya’daki kereste ormanlarına ulaşmak isteyen Alman burjuvazisi, bu emeline ulaşmak için faşist Hitler’i işbaşına getirmiş ve Polonya işgaliyle savaşı başlatmıştı. Polonya işgal edilirken asıl hedef “tampon bölgeyi” ele geçirerek SSCB’ye doğrudan savaş açmaktı.

Bugün de ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin başını çektiği NATO’nun karar vericisi emperyalist devletler, “düşman” gördükleri Rusya ile doğrudan sınır teması üzerinden hazırladıkları planı adım adım hayata geçiriyor. Ukrayna’yı NATO üyesi yapma, “tampon bölge” Donbass’ı ele geçirme, sonra Kırım’ı geri alma adına provokasyonlar yapma bugünden görülebilen muhtemel hamlelerdir. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitri Kuleba’nın NATO’yu ziyaret etmesi, G7 dışişleri bakanlarının Kırım vurgulu açıklaması boşuna değil.

Mesele Kırım olunca, NATO’nun karar vericisi durumundaki emperyalist devletler özellikle Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’a önemli görevler yüklemiş görünüyor. Rusya’nın sınıra askeri yığınak yaparak, güç gösterisinde bulunması boşuna değil.

Şu sıralar, Karadeniz ve Doğu Avrupa’dakine benzer şekilde savaş bulutların estiği bir diğer bölge ise Güney Çin Denizi. Daha önce Japonya’yı Çin’e karşı kışkırtan ABD, şimdi Filipinler’i öne sürerek provokasyonlara devam ediyor. Bölgede tansiyonun önümüzdeki aylarda yükselmesi bekleniyor.

Rusya ve Çin’i askeri güçle tehdit eden ABD ve müttefiklerinin tam da bu süreçte Afganistan’dan çekileceklerini açıklaması, elbette ABD ve NATO’nun savaş politikasının bittiği anlamına gelmiyor. Tersine askeri gücünü daha tehlikeli gördüğü Rusya ve Çin’e karşı yeniden mevzilendirecek. Ama Afganistan’dan çekilme aynı zamanda NATO’nun Afganistan’da savaşı kaybettiği anlamına geliyor.

ABD’nin yeni yönetiminin eş zamanlı olarak iki cephede askeri yığınak yapması, gövde gösterisinde bulunması, rakip emperyalist devletlere aynı anda panzerin namlusunu göstermesi, fazla zamanın olmadığı anlamına geliyor. Dünya üzerinde sarsılan itibarını, kaybettiği pazar alanlarını Demokrat Partinin öncülük yapacağı savaşlarla yeniden kazanmak istiyor. Özellikle Çin’i savaş dışında başka bir yolla durduramayacağının farkında. Rusya ise sahip olduğu askeri güç ve enerji kaynakları nedeniyle bugün olmasa da gelecekte ciddi bir tehlike.

Bütün bunların bugün olması ise hiç tesadüf değil. Kapitalizm koşullarında her kriz yeni gelişmelere gebe. Bu sadece uluslararası ilişkiler için değil, aynı zamanda sınıflar arası ilişkiler için de geçerli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...