05 Nisan 2021 00:23

Hükümetin sadık kulları

Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin ilk hali | Fotoğraf: Kayhan Özer/AA

Paylaş

Hem virüs hem de şiddet salgınıyla karşı karşıyayız ne zamandır. İktidarın her iki salgına da körükle gittiği hepimizin malumu. Türk Tabipleri Birliği virüs salgınına dair alınması gereken önlemleri var olan durum ve olabilecekler üzerinden tanımlamaya, yapılan açıklamalarla kamuoyunda bilgi eşitliği oluşturmaya gayret ediyor en başından beri. Şeffaf olmayan bir iktidarın eksiklerini itiraf etmesine bir nebze de olsa katkı sunmak kıymetlidir. Şiddet salgını ise zaten kendilerinin açıklamalarından eylemlerine ayan beyan ortada, işaret etmek yetiyor.

Son Boğaziçi Üniversitesi eyleminde polis şiddetinin nasıl öldürme kastı ile iç içe geçtiğine can yakıcı fotoğraflardan tanıklık ettik hep birlikte. Yayımlanan videolarla sevgili meslektaşımız Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yönelik hiddetli şiddeti gördük. Yalnız şiddet değil hiddeti de tüm görsellerden bize yansıyan yüzüyle gözlüyoruz. Topluma yaymaya çalıştıkları ancak hâlâ çoğunluk sağlayamadıkları düşmanlığı kolluğa aktardıkları anlaşılıyor. Kolluk toplumun güvenliğini sağlama ödevi verilmiş insanlardan oluşuyor ama toplumun belli kesimlerinde düşmanlık besliyor ve hiddetle, şiddetle duygusunu yansıtıyorsa, hele bu yaklaşım cezasızlıkla beslenip sırtları sıvazlanıyorsa, hiçbirimiz güvende değiliz.

Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama yapmış, millete ve demokrasiye diye sadakat sıralaması yaparken “hükümet” de bu sıralamaya girivermiş. Hiçbir kamu kurumu hükümete, hükümetlere sadakat tanımlayamaz. Bu siyaseten yandaş olmak ve hükümeti eleştiren, hükümetin politikası karşısında olanlara yönelik bir tutum almak anlamına gelir. Kamu çalışanlarının tüm yurttaşlara ayrımsız davranmak, kamuda tanımlanmış ödevi ne ise ona uygun sorumluluğunu tüm yurttaşlar için hiçbir ayrımcılığa olanak tanımadan yerine getirmek zorunda olduğu açıktır. Emniyet Genel Müdürlüğü karşımıza böyle bir açıklama ile çıkıyorsa hükümetin politikalarını eleştirenler olarak kendimizi güvende hissedemeyeceğimiz gün gibi ortadadır. Üniversitelerin özerkliğini toptan ilga eden yaklaşıma karşı çıkanların boğazına sarılmayı da hak olarak görme anlayışı ile karşı karşıya kalırız bu açıklamayı makul bulduğumuzda. Demokrasiye sadakatten söz etmişken, hatırlatayım dedim…

Hekimin hastasına sadakat borcu vardır, malum… Evrensel etik belgeler böyle tanımlar. Gözaltı muayenesi için getirilen yurttaşlar için de bu borç bakidir. Eğer kalkıp Sağlık Bakanlığı çalışanları hükümete sadakat borcu dillendirirse ne durumda olacağımızı düşünmenizi isterim. Hükümeti eleştiren bir eylemde gözaltına alındığınızda gözaltındaki işkence uygulamasının koruyucu mekanizması hekimin yaptığı gözaltı muayenesinde bu uygulamanın tıbbi sonuçlarının belgelenmesi olacak ama hükümete sadakat açıklayan bir hekimle karşılaşırsanız böyle bir mekanizma bir anda ortadan kalkacak. Peki, yargı hükümete sadakat açıklarsa? O zaman koruyucu mekanizmanın diğer ayağı da kırılıp koruma yerle yeksan olacak. Zaten öyle mi dediniz?

Kul değil yurttaş olmak gerekir, bir kez daha söyleyelim. Yurttaşlar kamu görevinde hükümetlere sadakat açıklamaz, açıklayamaz! Açıklarsa birbirinin boğazına sarılmakta zerre tereddüt etmez, o zaman da hiçbirimiz güvende olmayız. Güven deyince, farklı anlamlar yüklediğimiz bir sözcükle karşı karşıya olduğumuz da unutulmasın, güvenlikçi değil güvenli bir yaşamı birlikte kuracağımız günler için…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...