28 Şubat 2021 00:14

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun" meselesi (2)

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Milli Uzay Programı Tanıtım Toplantısında konuştu

Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı

Paylaş

Kirvem,

Şu günlerde Ay’a gitmek üzere bir taraftan Osmanlı atalarımızın çok sevdikleri imambayıldı, hünkarbeğendi, beyrani, süt kebabı, kavun dolması, yufkalı dörüzziyafe veya kadınbudu köftelerimizin yanı sıra, keza dilberdudağı, hanımgöbeği, hanımparmağı gibi tatlılarımıza ilaveten, ayrıca iki ibrik dolusu Hamidiye, üç damacana Çırçır suyundan oluşan çıkınımızı çok şükür hazırlamaya başladık...

Aslında elin gavurlarının ayaklarındaki kırk dört numaralı kocaman postallarıyla nur yüzlü Ay Dede’mizin diyarlarına destursuz girmekle yetinmeyip, aynı zamanda da, “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın” diyerek şarkılarımızda dillendirip, uğruna şiirler yazdığımız bu yörelere acımasızca ayak basıp, bir bakıma hayallerimizi yer ile yeksan ettikleri yarım asırlık zaman diliminin ardından, şu sıralar artık neredeyse cazibesini, sihrini çoktan yitirmiş bu “seyahatname”yi tekrarlamak yerine, bu kez de rotalarını bir başka aleme doğru çevirip, böylece Mars’a yumuşak iniş yapan, gavurca lakabıyla “Perseverance” denen keşif aracının görüntülerini televizyon ekranlarından paylaşırken, bu arada, bu bapta  bizler de her zamanki gibi  henüz dereyi görmeden paçalarımızı sıvayıp, dolayısıyla sözde Ay’a göndereceğimiz aracın göbek adının yanı sıra, keza “yerli ve milli” hasletlerle donatacağımız astronotun, kozmonotun acaba badem bıyıklı bir “er” veya “bayan” mı olacağıyla ilgili fal açmakla meşgulüz...

Kirvem, senin de bildiğin üzere bir zamanlar yurdumuzu, cennet vatanımızı kirli postallarıyla, sinsice emelleriyle işgal edip, buralarda postlarını sermek isteyen kefere takımının bir kısmını, “Geldikleri gibi gerisin geri gönderip”, bakide kalanları da; Ege’nin serin, Akdeniz’in ılık sularında kulaç atmaları için postalayıp, hemen akabinde de “kanla, irfanla” kurduğumuz cumhuriyetimizin yüzüncü yılını coşkuyla kutlamak için el alemi kıskandıracak kadar büyük, akla, havsalalara sığmayacak kertede “çılgın” projeleri birbirinin peşi sıra devreye sokarken, diğer taraftan da her bakımdan düşman çatlatıp, parmak ısırtacak boyutlardaki bu devasa projelerin resmi açılışlarını, keseceğimiz rengarenk kurdeleler eşliğinde kutlamak için gözlerimizi cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılına odaklayıp, bunun tarifsiz heyecanıyla gün sayıyoruz...

Ancak... Bitip tükenmeyen bu gayretlerimize rağmen, haddini, hukukunu bilmeyen kimi vatandaşlarımızın dediklerine bakılırsa, el alem zaten çoktan Ay’a ayak basıp, ardından da Mars falan feşmekan derken, bu arada bizler zırt pırt, ikide bir illa da sıradan bir “muz cumhuriyeti” olmadığımızı dillendirirken, acaba tam da şu günlerde yıllardan beri yama üstüne yamalarla, kılıktan kılığa sokarak, bir bakıma sanki hilesiz hurdasız, halis muhlis tereyağıyla kavrulmuş bademli bir pilav mı, yoksa acemi aşçıların elinde yavan, yağsız, tatsız tuzsuz lapa mı olduğuna dair bir türlü karar veremediğimiz bu bizim “gariban” Anayasa’mızı, bir kez daha elden geçirmenin yollarını arayıp dururken, acaba ona buna, sağa sola, ötekine berikine, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” deyip gürlerken, belki de farkında olmadan öncelikle Anayasa’mızı amiyane deyimiyle iplemediğimizi, dolayısıyla kendi biçareliğimizi bu yolla  örtmeye mi çalışıyoruz bilmiyorum, bilemiyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...