18 Şubat 2021 23:57

‘Garê’deki başarısızlığın sorumlusu kim?’ sorusu iktidarı çok zorlayacak!

Sefer Selvi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin

Karikatür: Sefer Selvi

Paylaş

“Garê operasyonu” ile ilgili TBMM’de yapılan oturumda, İçişleri Bakanı Soylu’nun bilinen üslubuyla muhalefeti sindirme girişimine karşı CHP, İYİ Parti ve HDP’nin, “13 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan operasyonun sorumlusu kim?” sorusu etrafında, önemli sorularla iktidarın karşısında durması, tartışmanın sertleşerek süreceğini gösteriyordu.

Mecliste grubu olan muhalefet partilerinin, AKP-MHP ortaklığının, “Bizim arkamızda hizaya girmeyen terör örgütünün safında olur” propagandasına bu sefer prim vermemesi, Erdoğan ve sözcülerinin sadece ezberlerini değil kimyalarını bozdu! Çünkü bugüne kadar, “milli mesele” ve “terörle mücadele” dendiğinde akan suları durduran Erdoğan ve iktidarı, bu sefer umduğunu bulamadı. Çünkü böyle durumlarda hep çıkardıkları, “HDP dışında Mecliste grubu bulunan dört parti Erdoğan’ın arkasında birleşti” bildirisini çıkaramadılar. Dahası, muhalefet bir ağızdan, “Bu başarısızlığın sorumlusu kim?” sorusunu, başka sorularla da birleştirerek, iktidarın sorumluluğunun üstünün örtülmesine karşı durdular.

MUHALEFETİN VE İTİRAZ EDEN HERKESİN SESİ KESİLMEK İSTENİYOR

Bu soruyu kritik yapan, Erdoğan ve yönetiminin, bu sorunun gündeme geleceğini, eğer bu soru gündemden düşürülmezse, sorunun yanıtının kendilerine kadar uzanacağın bilmesiydi.

Nitekim operasyonun başarısızlığını kendilerinden uzak tutmak için Erdoğan, pazartesi günü Rize’de partisinin il kongresinde, “Bay Kemal bunları iyi öğren. Kimin nerede, ne yaptığını biz iyi biliyoruz. Kimlerle beraber olduğunu iyi öğreneceksin. Bunun bedelini bu millet size ödetecek. Bu sözüm, ülkemiz içinde terör örgütleriyle ve uzantılarıyla hiçbir mesafe koyamayanlaradır. Terör örgütlerinin propaganda aygıtlarına dönüşen sosyal medya mecraları, hepiniz 13 silahsız masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz... Gara’da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi Türkiye’nin Irak ve Suriye harekatlarını sorgulayamaz” diyerek, kendisi ve partisi (tabii Bahçeli ve MHP’sinin de dışında) herkesi suçluyordu!

Bu açıklamayla ve “Bay Kemal” diyerek CHP’yi başa koyan Erdoğan, tüm muhalefeti ve sosyal medyada düşüncesini ifade eden vatandaşlara kadar herkesi suçlarken, “Bundan sonra hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi Türkiye’nin Irak ve Suriye harekatlarını sorgulayamaz” diyerek, muhalefetin itiraz ve eleştiri alanını iyice daraltmayı da amaçladı.

‘SORUMLU DEVLETTİR’ DEMEK İKTİDARI SORUMLULUKTAN KURTARIR MI?

Ayrıca, Erdoğan’ın başarısız Garê operasyonunu muhalefete karşı bir başarıya dönüştürmek istemesi, önce Mecliste sonra da salı ve çarşamba günlerinde yapılan grup konuşmalarında muhalefetin önceki örneklerde olduğu gibi kolay bir biçimde yedeklenemeyeceğini gösterdi.

Nitekim salı günü, CHP Meclis grubunda yaptığı konuşmada Kılçdaroğlu’nun, “Bu başarısız operasyonun sorumlusu kim?” sorusunu öne çıkarması karşısında Erdoğan “Sen terörle ortaksın!” yanıtıyla topu taca attı. Ama, hırsını alamamış olmalı ki, Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na, “Bunların sorumlusu Cumhurbaşkanıdır nasıl diyorsun? Terbiyesiz herif” diyerek, eleştiriler karşısında, bu tartışma platformunda kalarak vereceği her yanıtın kendisini işaret edeceğinin farkında olarak, tartışmayı hakaret tartışmasına dönüştürmeye girişti. Ama öte yandan da Erdoğan, çarşamba günü yaptığı grup konuşmasında, “Bu operasyonun sorumlusu devlettir” diyerek bir adım geri atmış görünse de gerçekte, tartışmayı saptırmayı amaçladı.

Çünkü böylece Erdoğan, hem kendisi için korkutucu olan soruya bir “Yanıt vermiş” gibi olurken, hem de devleti kendisine siper etmeyi amaçlıyor. Çünkü “devlet”in sermaye muhalefeti için “kutsallığı”nı biliyor; muhalefetin tartışmayı sürdürmesini mümkün olduğunca zorlaştırmayı amaçlıyor.

Ne var ki, tek parti tek adam yönetimi inşasının geldiği aşamada, devletle tek adamı ayırmanın çok da imkanının kalmadığı dikkate alındığında, “Sorumlu ben değilim devlet” demenin, “Sorumlu benim” demekle aynı anlama geldiğini de herkes biliyor!

Bu yüzden diliyle değilse de vücut diliyle sıkça “Devlet benim” diyen Erdoğan’ın eleştiriler ve sorulan soruları boşa çıkarması da zorlaşmaktadır.

BU TARTIŞMA SEÇİM VE SİYASİ PARTİLER YASASINA BAĞLANACAK

Elbette ki, Garê operasyonu etrafındaki tartışmalar sadece tartışma olarak kalmayacaktır. Tersine tartışmanın muhalefeti iktidar seçeneği olmaktan çıkartmak amacıyla hazırlandığı artık besbelli olan bu siyasi ortamla seçim ve siyasi partiler yasalarının değiştirilmesine başlanacağını söylemek yanlış olmaz.

Nitekim son günlerde, “dar bölge” ve “daraltılmış bölge” gibi seçim yöntemleri ve muhalefetin çalışmasını zorlaştıracak sınırlamalar, HDP’nin yanı sıra CHP’nin de Hazine yardımından yararlanmasının önlenmesine kadar düzenlemeler hazırlandığı medyaya sızdırılmaktadır.

Burada ilk engel MHP’nin “dar bölge”, “daraltılmış bölge” seçim sistemlerinin kendisini bitireceğini, yok olacağını düşünerek karşı çıkmasıdır.

AKP-MHP’nin seçim ve siyasi partiler yasasıyla memlekete nasıl bir deli gömleği giydirilmek istendiğini herhalde yakında göreceğiz.Bu yazıyı, keskin zeka eseri olan iki atıfla bitirmek istiyorum. Bunlardan birincisi Karikatüristimiz Sefer Selvi’nin gazetemizde dün yayımlanan karikatürüdür. Arkadaşlarımız bu karikatürü herhalde bu yazının fotoğrafı olarak kullanacaklardır.

İkincisi ise Napolyon Bonapart’a atfedilen bir fıkradır. Savaşın kazanılmasından sonra, danışmanları Bonapart’a, “Bu savaşın zafer madalyasını kime takacağız” diye sorarlar.

Napolyon’un yanıtı unutulmayacak kadar aydınlatıcıdır: Bu savaşı kaybetseydik kimi kurşuna dizecekseniz ona!

Tabii burada tartıştığımız konu zafer madalyası takılacak kişi değil, 13 vatandaşımızın can kaybının faturasının kime kesileceğidir! O da (onlar da) artık bellidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa