14 Ocak 2021 04:27

Körfez barışı yaşar mı?

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Körfez'deki normalleşme anlaşması sonrası, 41. Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi'ne katılmak üzere Suudi Arabistan'a indi. Katar Emiri'ni Veliaht Prens Muhammed bin Selman karşıladı.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Suudi Arabistan ve Mısır dahil bölge ve Körfez ülkelerinin bir kısmı ile Katar’ın ilişkileri birkaç yıldır oldukça inişli-çıkışlı ve bol krizli seyrediyordu. Bu süreç Katar’a yönelik hava, kara ve deniz sınırlarının kapatılmasını da içeren geniş içerikli ambargoların uygulanmasına kadar vardı. Bu dönemde Körfez’in en zengin ülkelerinden biri olan Katar için Türkiye’de yardım kampanyaları yapıldığını, siyasi destek mesajlarının yanı sıra insani yardım da gönderildiğini hatırlayanlar vardır.

Zaman zaman krizler yaşansa da Katar-Suudi Arabistan-Mısır ilişkilerinin miladı 2011’de başlayan Arap Ayaklanması oldu denilebilir. Ayaklanmanın başında (Ayaklanmanın olduğu ülkeye yaklaşımlarına göre farklılıklar göstermekle birlikte) birlikte veya paralel adımlar atan bu ülkeleri ambargolar uygulanan sürece savuran temel sebeplerden biri Müslüman Kardeşler örgütüne yaklaşımları oldu. Mesela Katar Mısır’da Mursi yönetimini desteklerken Suudi Arabistan’ın Sisi’ye açık destek vermesi ilk büyük çatlak oldu. Nitekim bu çatlağın yansımalarını her iki ülke medyasındaki yayınlar ve üslup üzerinden de takip etmek mümkün. Katar medyasının Mısır Devlet Başkanına ilişkin haberlerde ‘darbeci Sisi yönetimi’ gibi ifadeler kullanmaları Müslüman Kardeşler üzerinden başlayan ve bu eksende devam eden krizler silsilesinin örneklerinden…

Zaten Katar ve Suudi Arabistan-Mısır arasındaki ‘barış’ veya ‘uzlaşma’ anlaşmasının şartlarından biri de tarafların medya kurumlarının birbirlerine karşı kullandıkları sert üsluba ve saldırgan içerikli yayınlara son vermeleri…

Peki kısaca ‘Körfez barışı’ olarak adlandırılan bu anlaşma yaşar mı? Bunca yıl sonra, onlarca girişime rağmen yapılamayan uzlaşma nasıl gerçekleşti? Tek başına Trump’ın eseri mi? Anlaşmanın kazananı-kaybedeni kim ve kimler zarar görecek bu anlaşmadan?

Mevcut şartlara bakıldığında anlaşmanın bu haliyle yaşaması gayet mümkün görünüyor. Yani Katar’a yönelik ambargoları kaldıran Suudi Arabistan ve Mısır dahil bölge ülkelerinin yeni ve büyük bir kriz olmadan tekrar ambargo uygulayacak kadar sert tedbirler almaya karar vermeleri pek olası değil.

Zaten anlaşmaya varılması için sürdürülen müzakerelerde Suudi Arabistan’ın öne sürdüğü şartların büyük kısmının Katar tarafından kabul edildiğine dair bilgi yok. Ki, o şartlarda Katar’ın Türkiye ve İran ile askeri ve siyasi ilişkilerini sınırlandırması ve bazılarını askıya alması gibi talepler de vardı.

Suudi Arabistan ve Mısır, masaya koydukları şartların en önemlileri kabul edilmeden ambargoyu kaldırma kararı almışlar gibi görünüyor.

Bölge uzmanlarının bir kısmı ABD’nin zorlaması ile tarafların pek de hoşnut olmadığı, ‘acele’ denilebilecek bir uzlaşma sağlandığını söylüyor. Ancak bazı uzmanlara ve bölgedeki siyasi şartlara bakıldığında ABD’nin ara buluculuğu veya baskısı olmadan da böyle bir sürecin gerçekleşebileceği öngörülüyor.

Çünkü, Suudi Arabistan ve Mısır dahil Bölge/Körfez ülkelerinin hazzetmediği, Libya dahil bazı ülkelerde sahada da karşı karşıya olduğu iki ülke ile yani Türkiye ve İran ile aynı anda iyi ilişkileri olan tek ülke Katar. Aynı zamanda topraklarındaki Amerikan üssü ve ABD ile diplomatik ilişkileri sayesinde Körfez ülkelerinin baskılarını en azından zayıflatabilecek ‘dostlara’ sahip olan Katar’ın El Cezire başta olmak üzere medya organları üzerinden bile Suudi Arabistan ve Mısır’a zarar verdiği biliniyor.

Buna ek olarak, amiyane tabirle bölgede Türkiye’nin propagandasını yapan, Filistin meselesinde HAMAS’ın daimi garantörü gibi sıfatlarla pozisyonunu koruyan Katar ‘kendisi küçük ancak etkisi büyük’ ülkelerden biri.

Keza her ne kadar Suriye sahasında İran ile Katar karşıt cephelerde yer alsalar da iki ülke ilişkilerinin Suudi Arabistan’ı rahatsız edecek kadar iyi olduğu biliniyor. Mesela, İran’a yakın Lübnan Hizbullah’ının Lideri Hasan Nasrallah, El Meyaddin’e verdiği röportajda HAMAS ile ilişkilerinin önemine vurgu yaptı.

Katar’a yönelik bölgedeki ana eksenlerden biri Arap milliyetçiliğini Müslüman Kardeşler eksenine kaydırmak için medya, askeri, siyasi velhasıl çok boyutlu girişimler yaptığını ve bunun için büyük bütçeler harcamaktan çekinmediğine dair eleştiriler epeydir var.

Anlaşmanın nereye evrileceği biraz da Biden ile birlikte başlayacak olan ABD’nin bölge ve İran politikalarına bağlı ancak mevcut şartlara bakıldığında Suudi Arabistan ve Mısır’ın Katar’ı düşman ilan edip Türkiye ve İran ile daha da yakınlaşmasını sağlayan politikanın işe yaramadığını fark ettikleri söylenebilir. Katar’ın Türkiye ve İran ile ilişkilerini tamamen kesmesini sağlamaları oldukça düşük ihtimal ancak Katar’ı ülke bazlı veya spesifik dosyalarda aynı saflarda tutmaya çalışacaklar gibi görünüyor.

Anlaşmanın kazananı şimdilik Katar ve muhtemelen önümüzdeki yıllarda bölge siyasetinde Birleşik Arap Emirlikleri gibi daha da etkin olacak ülkelerden biri olacak.

Ayrıca Katar, sembolik açıdan da ambargoya rağmen Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölgenin iki güçlü ülkesine kafa tutan ve geri adım atmayan bir imaj çizmeyi başardı. Son anlaşma da bu imajı pekiştirmiş oldu. Bölgedeki siyasi şartlar radikal bir şekilde değişmediği sürece Katar’ın eli daha güçlü olacak gibi görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...