14 Ocak 2021 04:02

Topu rakibe bırakmak!

Bir futbol müsabakasında mücadele eden iki futbolcu.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Futbolu çok bilen(!) ve futbol üzerine derin ahkam kesmeyi pek seven kimi yorumcular şimdilerde “Topu rakibe bırakarak/vererek oynamak” diye müthiş(!) bir oyun stratejisi yarattılar. Maçları yorumlarken sık sık bu ifadeyi kullanıyorlar. Futbolu herkesten farklı ve çarpıcı ifadelerle yorumlama heveslerinden aldıkları motivasyonla böyle müthiş inciler yumurtluyorlar...

İşin garibi bu söylem bazı teknik direktörlerin hoşuna gitmiş olacak ki, onlar da bu lafı diline dolamaya başladı. Hadi yorumcu geçinenlerin abuk sabuk laflar etmesine alışığız da teknik direktörlerin bu ifadeyi benimseyip kullanması akıl alır gibi değil. Bu tür laflar edebilen bir teknik direktörün, oyunun temel felsefesi ve ilkeleriyle ilgili bilgisinden şüphe edilir…

Futbol, temelde kazanmak yani gol atmak hedefiyle oynanan bir oyundur. Buna karşılık bazen, -özellikle zayıf takımlar, güçlü ekiplerle mücadele ederken- gol yememe hedefinin öne çıktığı karşılaşmalar da olur.

Ana hedefi gerçekleştirme yolunda, oyunun en genel anlamda iki alt hedefi vardır: 1- Topu kap, 2-Topu kaptırma. Diğer bir deyişle, “Mümkün olduğunca, gücün yettiğince topa sahip ol”…

Bütün taktikler ve stratejiler bu iki amacı gerçekleştirebilmek için hazırlanır. Çünkü bir takım ancak top kendisindeyken, saha dışında kurguladığı planı sergileme fırsatı bulup gol atabilir ve yine ancak -çok nadiren gerçekleşen oyuncuların kendi kalesine attığı absürt goller dışında- top kendisindeyken gol yemez. Buradan da anlaşılacağı gibi topa sahip olmak, hedefleri gerçekleştirebilmenin temel koşuludur. Gereklidir ancak yeterli değildir.

Evet, topa sahip olmak hedefe ulaşmak için tek başına yeterli değildir, başarıyı garanti edemez. Asıl önemli ve belirleyici olan takımların topa sahipken neler yaptığıdır. Sürekli kendi yarı alanında ya da orta saha civarında geriye ve yana pas yaparak topa istediğin kadar sahip ol, bu hiçbir işe yaramayabilir. Bir takım yüzde 90 oranında topa sahip olsa bile, etkili ve hızlı atak organizasyonları gerçekleştiremiyor, rakip savunmaya kapanma ve kendisini dengeli bir şekilde karşılama fırsatı veriyorsa elbette zorlanabilir ve gol atamadan maçı tamamlayabilir. Hatta, topa çok az sahip olarak oynayan rakibinin bir karşı atağında kalesinde gol görüp maçı kaybedebilir de…

Topa daha az sahip olan takımların sahadan galip ayrıldığı karşılaşmalara zaman zaman tanık oluyoruz ancak genele bakıldığında topa daha fazla sahip olan takımların hedeflerine ulaşma oranının çok daha yüksek olduğu görülür… Bu gerçeklik göz önüne alındığında doğaldır ki, bütün takımlar güçleri, kapasiteleri yettiğince topu ayaklarında tutmaya çalışır...

Bir takımın topa az sahip olmasının iki nedeni olabilir... Ya, taktik gereği rakibini kendi sahasında karşılıyordur, ya da teknik kapasitesi ve fiziksel gücü topa rakibinden daha fazla sahip olmasını sağlayacak seviyede değildir. (Üçüncü bir neden olarak, topu rakibe vermek/bırakmak söyleminin doğrudan akla getirdiği şike konusuna burada girmiyoruz)

Topa az sahip olarak oynamayı, “Topu rakibe vererek/bırakarak oynamak” şeklinde, kerameti kendinden menkul taktiksel bir yaklaşımla ilintilendirerek açıklamak, tam anlamıyla zırvalamaktır... Top rakibe verilmez, bırakılmaz, ancak taktik gereği oyuncular kendi yarı alanlarına çekilebilir ve bu nedenle bazı alanlar boş bırakılabilir. Bunun sonucunda topa daha az sahip olunur. Yani rakibe bırakılan top değil, alandır…

Futbol, topun ve rakibin durumuna göre alanı ve zamanı en verimli biçimde kullanabilme oyunudur. “Alan-zaman-top-rakip” dörtlüsü arasındaki ilişkiyi kavramadan futbol üzerine ahkam kesmeye kalkışınca, ortaya işte böyle “Topu rakibe vermek/bırakmak” gibi garabet ifadeler çıkabiliyor.

Bu “dahi” taktisyenler; topun, sahanın hangi bölgelerinde rakibe verileceğini/bırakılacağını da söyleseler ya bir zahmet. Mesela bu anlayışla oynayan bir takım, topu kendi ceza sahası civarında ya da içinde rakibine verirse/bırakırsa neler olur acaba?

Cehaletin bir özelliği de, gülünç kavramlar uydurarak kendisini gizlemeye çalışmasıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...